Kuzey Suriye’de 2012’ de kıvılcımı çakılan ‘Rojava Devrimi’ni 21.yüzyıl devrimi olarak değerlendiren ESP Genel Başkanı Tümüklü, ‘Devrimler bitti, ideolojiler bitti’ gibi büyük söylemlere de gereken cevap olduğunu ekledi
Türkiye’nin, Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 27 Mayıs’ta “Pençe-1” adıyla başlattığı askeri operasyon, ikinci ayını doldurmak üzere. Ağırlıklı olarak hava saldırıları şeklinde sürdürülen operasyonda sivil kayıplar ve yaralanmalar da olurken diğer yandan “güvenli bölge” kurma amacıyla operasyon tehditlerinde bulunulan Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi sınırına yönelik askeri yığınak da devam ediyor
Türkiye’nin saldırı tehdidi altındaki bölgede yaşayan halklar ise başlangıç tarihi olarak 19 Temmuz 2012 kabul ettiği ‘Rojava Devrimi’nin 7. yılını kutluyor. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, ‘Rojava Devrimi’ ve Türkiye’nin bölgeye yönelik saldırı tehditlerini Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
‘Rojava devrimi üçüncü cephe’
21. yüzyıl ve Ortadoğu coğrafyası düşünüldüğünde Rojava Devrimi’nin insanlık için bir fener olduğunu söyleyen Tümüklü, devrimin emekçiler, ezilenler ve Ortadoğu’daki halklar açısından üçüncü bir cephe olduğunu ifade etti. Tümüklü, “Emperyalist bloklar ve bölge sömürgecileri arasında birini seçmek zorunda olmayan ve aynı zamanda yeni yaşamı ifade eden bir süreci ifade ediyor. Üçüncü cephe dediğimiz şey, Rojava Devrimi’nin varlık hakkıdır” değerlendirmesi yaptı.
İşgal tehditleri
‘Rojava Devrimi’ni boğmanın Türkiye başta olmak üzere birçok kesimin temel hedefi olduğunu vurgulayan Tümüklü, bölgede egemen emperyalist kuvvetlerin de bu devrimi bir şekilde kendi çizgilerine çekmek istediklerini dile getirdi. Tümüklü, emperyalist kuvvetlerin bu isteklerini çeşitli dayatmalar, işgal tehditleri ya da bölge sömürgecilerine (Türkiye, İran ve Suriye) çeşitli savunma ve saldırı sistemlerini satarak yapmaya çalıştıklarını kaydetti.
’21. yüzyıl devrimi’
Rojava Devrimi’nin halkçı, demokratik çizgisi, eşitlikçi, özgürlükçü ve kendi içerisinde insan hakları ve özgürlükleri temel alan ilkelerle bir yaşam iddiası olduğunu dile getiren Tümüklü, şöyle devam etti: “Oradaki halklarla eşitlik modelinin inşa edilmesi, Ortadoğu coğrafyası içinde kadının toplumda ve yönetimde eşit söz sahibi olan bir noktaya taşınması, yani bunun özneleştirilmesi, ezilen halkların kendi içerisinde bir egemenlik iktidar ilişkisi içerisinde birbirlerini boğmadan eşitlikçi bir yaşam kurması önemlidir. Bu açıdan sosyalist mücadele verenler açısından çok önemli bir veri sunuyor. 21. yüzyıl devriminin ve toplumunun ilk verilerini vermiş oluyor. ‘Devrimler bitti, tarihin sonu, ideolojiler bitti’ gibi büyük söylemler söyleyenlere cevap olarak yeni bir evrensel söylemin ve yaşamın ifadesidir. Bizim açımızdan sadece bu anlamıyla bile Rojava Devrimi’ni bütün dünya emekçilerine, ezilenlerine taşımak, anlatmak ve herkesin kendi Rojavası’nı ve devrimini inşa etmesi çok önemlidir. Rojava, 21. yüzyıl devriminin kapısını açtı. Açılan bu kapıdan çıkan bu ışığı her yere taşıma noktasında kendimizi mükellef sayıyoruz.”
‘İki anlayış çarpışıyor’
Tümüklü, bu nedenle bölgede yürütülen savaşın, işgal saldırılarının, yok etme ve asimilasyon politikalarının karşısında yer aldıklarının altını çizdi. Barzani çizgisinin bölgeye yönelik saldırgan politikalara zemin açtığını da dile getiren Tümüklü, bu doğrultuda Federe Kürdistan Bölgesi topraklarının bir üs gibi kullandırılmasına dikkat çekti. Tümüklü, “Bir tarafta Rojava devriminin halkçı, demokratik devrime dönüşen eşitlikçi toplum modeli, diğer tarafta ise aşiretçi, hegomonik bir ilişki içinde yer alan, bölge sömürgecileri ve dünya emperyalistleri ile ilkesiz bir şekilde sadece kendi bencil egolarını ve yönetim anlayışını düşünen bir anlayış var. Dolayısıyla bu iki anlayış çarpışıyor. Rojava çizgisinin önemli olduğunu ve bunun boğulmak istendiğini düşünüyoruz. Burada da esasen Başure Kürdistan’daki savaşa göz yuman ve üs veren kesimleri görmek lazım.”