• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
27 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Dünya

Tuncer Bakırhan İngiltere’de: Öcalan’ın fikirlerinin hayata geçmesi kritik önemdedir

27 Haziran 2025 Cuma - 00:22
Kategori: Dünya, Manşet
Tuncer Bakırhan İngiltere’de: Öcalan’ın fikirlerinin hayata geçmesi kritik önemdedir

Londra’da düzenlenen ‘Türkiye, Kürtler ve Ortadoğu’nun Bugünü – Barış ve İstikrara Giden Yol’ isimli sempozyuma katılan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan konuşmasında, ‘Öcalan’ın barış felsefesi, Ortadoğu’nun yüzyıllık otoriter devlet geleneğine alternatif geliştirmektedir’ dedi

Barış ve Demokratik Çözüm Süreci kapmasında İngiltere’ye giden Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, dünyaca ünlü düşünce kuruluşu Chatham House’da özel bir yuvarlak masa toplantısına katıldı. Aralarında birçok siyasetçinin de bulunduğu pek çok önemli ismin katıldığı toplantıda Bakırhan, Türkiye’de yürütülen Barış ve Demokratik Toplum Sürecine ilişkin bilgilendirmede bulunurken DEM Parti’nin Ortadoğu’da devam eden savaş ve çatışmalara ilişkin çözüm önerilerini paylaştı.

Ardından İngiltere’nin Londra kentinde bulunan Birleşik Krallık Parlamentosu’nda düzenlenen “Türkiye, Kürtler ve Ortadoğu’nun Bugünü – Barış ve İstikrara Giden Yol” isimli sempozyuma katılan Tuncer Bakırhan ve beraberindeki heyet, üç farklı oturumdan oluşan sempozyumda değerlendirmelerde bulundu.

HDP Eski Milletvekili Osman Baydemir’in moderatörlüğünü yaptığı ve sempozyomun birinci oturumu olan “Barışa Giden Yol – Türkiye, Kürtler ve Ortadoğu’da Bölgesel İstikrar” başlıklı oturumda konuşan Bakırhan, dünya sistemi ve uluslararası ilişkiler açısından oldukça hassas bir değişim döneminin içinden geçtiklerine işaret etti. Yeni sistemi adlandırmak konusunda çeşitli tartışmalar söz konusu olduğunu belirten Bakırhan, “Özellikle çok kutupluluk kavramı üzerinde durulduğunu gördük. Lakin 7 Ekim’den bugüne yaşananlar ABD’nin hala en belirgin aktör olduğuna işaret etmektedir. Öte yandan bu baskın olma hali, dünyanın yeni bir düzen arayışı içerisine girmiş olduğu gerçeğini değiştirmiş değildir” dedi.

‘Ortadoğu’yu dizayn etme hedefi var’

3’üncü Dünya Savaşı’nı yıllardır ifade ettiklerine ve dünyadaki birçok kesimin 3. Dünya Savaşı’nı ciddi şekilde konuşmaya başladığına dikkat çeken Tuncer Bakırhan, “Ancak, halihazırda Ortadoğu’da yürütülen savaş, 3’üncü Dünya Savaşı’nın bir parçasıdır. Soğuk Savaş’ın hemen ardından 1’inci Körfez Savaşı ile başlayan ve birbirini üzerine katlanan bir dizi gelişmenin güncel izdüşümleri olarak düşünülebilir. Bunun en büyük göstergesi de Ortadoğu’ya yeni bir nizam verme amacı taşımasıdır. 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra şekillenen Ortadoğu’yu dizayn etme hedefi vardır” diye ekledi.

‘Savaşın temelinde modernite krizi bulunmaktadır’

Bakırhan, konuşmasının devamında şunları kaydetti:

 “Kapitalist modernitenin dayandığı ‘ulus-devlet, endüstriyalizm ve kapitalizm’ üçlüsünün içine girdiği çoklu çıkmaz bu savaşın politik ekonomik sebebidir. Neoliberalizmin ürettiği sorunları çözmeye dönük yıllardır süren arayışlar, bir çözüm üretememiş. Sistemik bir kriz baş göstermiştir. Kapitalist modernite, krizden çıkışın yolu olarak ‘savaş’ı örgütlemektedir. Savaşla birlikte tıkanan sermaye birikim yolları hem ‘savunma endüstrisi’ üzerinden açılmak istenmekte hem de savaşı yaygınlaştırarak ‘enerji yolları’ inşa etmek ve böylelikle kapitalizme yeni bir soluk borusu takılmak istenmektedir. En nihayetinde bugün Gazze’den Tahran’a, Kiev’den Şam’a kadar geniş bir coğrafyada süren savaşın ekonomi politik temelinde kapitalist modernitenin krizi bulunmaktadır.

‘Kürt sorunu temel gerilimi ortaya çıkardı’

Böylesi bir dünya tablosunda Kürt meselesi nedir? Nasıl doğdu? 100 yılı aşkın bir meseleyi birkaç cümlede anlatmak zor. Ama temel hatlarıyla şu şekilde izah edebiliriz. Ortadoğu’da 50 milyona yakın Kürt yaşıyor. Kürt meselesi, yaklaşık 15-20 milyon Kürt’ün yaşadığı Türkiye’de yüz yıldır süren temel bir sorundur. Sykes Picot ile Ortadoğu’da sınırlar çizilirken hiçbir halk Kürtler gibi dört ülke arasında bölüşülmedi. Sykes Picot düzeni, Ortadoğu’nun dört ülkesine modern Kürt sorununu miras olarak bıraktı. Dört devletin tümü için Kürtlüğün inkârı kendi rejimlerinin kurucu anlayışı oldu. Irak, İran, Suriye ve Türkiye kendi aralarındaki çelişki ve gerilimlerde Kürt meselesinde dönem dönem ortaklaştılar. Dönem dönem de Kürt meselesini birbirlerine karşı gerilim alanlarına çevirdiler. Bu miras, yüz yıldır dört ülkenin de Kürt sorununda çözümsüzlüğü esas alması nedeniyle Ortadoğu’daki temel gerilim alanını ortaya çıkardı.

‘Son gelişmeleri anlamandan…’

Bu ülkelerden biri Türkiye’ydi. Osmanlı’nın yıkılış sürecinde Kürtler ve Türkler Çanakkale’de birlikte savaştı. 1920 Meclisinde birlikte yönetti. 1921 Anayasasında Kürtlerin adem-i merkeziyetçi esaslı hakları tanındı. 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 1924 anayasası ile farklılıkları yok saydı. Kürtçe konuşmak, Kürt ismi taşımak yıllarca yasaktı. Kürt varlığı yıllarca inkar edildi. Bu politikalar tepki yarattı ve irili, ufaklı 29 isyana neden oldu. 1984’te PKK silahlı mücadeleye başladı. O günden bu yana on binlerce insan öldü. Defalarca ateşkes ve çözüm arayışları oldu. 2013’te barış süreci başladı ama 2015’te tekrar çatışma dönemine girildi. Bugün yeni bir barış fırsatı doğuyor. 2024 yılında Ekim ayı Türkiye’de başlayan çözüm sürecine girmeden önce objektifi Ortadoğu’daki manzaraya çevirmek gerekiyor. Çünkü Ortadoğu’daki son gelişmeleri anlamadan Türkiye’deki çözüm sürecini de anlamak pek mümkün olmuyor.

‘Yaşananlar hegemonya mücadelesinden ayrı düşünülemez’

Dünya sistemine dönük değişim arayışlarının en belirgin yansımaları, adeta tüm çelişkilerin ortak kümesi, Ortadoğu coğrafyasında yaşanan gelişmeler üzerinden takip edilmektedir. Bu yüzden, hâlihazırda Ortadoğu’da yaşanan tüm olaylar, hem küresel hem de bölgesel düzeydeki hegemonya mücadelelerinden ayrı düşünülemez.

‘Değişen dengeler yeni ittifak ve çözümlere zorluyor’

Bu kritik tarihlerin kronolojik dizilimi, Türkiye’nin hem iç siyasetinde hem de bölgesel konumlandırmasında yaşanan köklü dönüşümün haritasını çiziyor. 7 Ekim’de patlak veren İsrail-Hamas savaşının yarattığı jeopolitik deprem, sadece Gazze’yi değil tüm Ortadoğu’nun güç dengelerini altüst etti. Türkiye’yi de bu yeni realite içinde pozisyon almaya zorladı. Sayın Bahçeli’nin 22 Ekim’deki çıkışı, bu bölgesel çalkantının Ankara’daki yansımalarının ilk işareti oldu. 27 Şubat’ta Sayın Öcalan’ın çağrısı tamamen rastlantı olmaktan çıktı. 12 Mayıs’ta kongre kararlarının duyurulmasıyla bu süreç tamamlandı. Bu süreç, Türkiye’nin hem Ortadoğu’daki artan izolasyonundan kurtulma hem de iç barış sürecini yeniden canlandırma stratejisinin bütünlüklü parçaları olarak okunmalı. Çünkü değişen bölgesel dengeler, eski paradigmaları sürdürmeyi imkansız hale getirirken, yeni ittifaklar ve çözüm arayışlarını zorunlu kılıyor. Dönüşüm bölge ve devlet dışı aktörler için zorunlu. Dönüşen yol alır.

3’üncü yol yaklaşımı esas alınmalı

Bizce Ortadoğu’da çözüm yolu, sadece emperyal müdahalelerin ya da bölgesel hegemonik arzuların kabulü ya da reddi ile sınırlı tutulamaz. Yüz yıllık katı ulus-devletçi yaklaşım yerine 3’üncü Yol yaklaşımının esas alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bütün ulusların kendi farklılıklarını yaşayabileceği demokratik ulus fikri bölgenin yıllarca yaşadığı etnik ve mezhepsel gerilimleri giderecektir. Aslında eski düzenin yıkıldığı yenisinin kurulamadığı bir denklem söz konusudur. Dolayısıyla yeni düzene dair fikirler, her zamankinden daha fazla zemin bulma kapasitesine sahiptir. Ortadoğu’da kaosun ateşi büyürken, Türkiye barışın meşalesini daha da yükseltmeli; hukuki ve siyasi sorumluluklarını gecikmeden hayata geçirmelidir. Zaman, hem ülke içini hem de bölgeyi, su olup serinletme zamanıdır.

‘Bu model herkesin birlikte yaşayabileceği bir perspektif’

Sayın Öcalan, Ortadoğu’nun karmaşık siyasi dokusunda barışın yol haritasını çizen stratejik bir aktördür. Kürt sorununun çözümünden bölgesel istikrara uzanan geniş perspektifiyle hareket etmektedir. Bu yönüyle Öcalan’ın barışın maestrosu olduğu gerçeği artık gözardı edilmemeli. Sadece Türkiye’nin iç barışına değil, Suriye’den Irak’a kadar uzanan coğrafyanın demokratik dönüşümüne de ışık tutmaktadır. İmralı’daki düşünsel üretimi, etnik ve mezhepsel çatışmaların yerini demokratik çoğulculuğun alabileceği ‘Demokratik Ulus’ modelini ortaya koymaktadır. Bu model, bölgedeki tüm halkların kendi kimliklerini yaşayabilecekleri yeni bir siyasi perspektif sunmaktadır. Öcalan’ın barış felsefesi, Ortadoğu’nun yüzyıllık otoriter devlet geleneğine alternatif geliştirmektedir. Kadın özgürlüğü, ekolojik yaşam ve demokrasi üçgeninde yeni bir toplumsal sözleşme önermektedir.

‘Öcalan’ın fikirlerinin hayata geçmesi kritik önemdedir’

Bu nedenle hem Türkiye’nin demokratikleşme süreci hem de bölgenin barış ve istikrara kavuşması açısından Öcalan’ın düşüncelerinin hayata geçirilmesi kritik önemdedir. Bu durum, tarihsel bir fırsat penceresi yaratmaktadır. Sayın Öcalan’ın bu tarihsel fırsat penceresinden Türkiye, bölge ve dünya ile özgür iletişimini sağlayacak uygun koşulların yaratılması büyük önem taşıyor.

‘İngiltere’nin barışa katkısı halkların yararına olacaktır’

Açıkçası, bu noktada İngiltere’nin özel bir konumu olduğunu belirtmek gerekir. Zira İngiltere Ortadoğu coğrafyasını ve kültürünü bir siyasal akıl çerçevesinde oldukça iyi bilen ve bunun üzerine en fazla mesai harcamış devlettir. The British Library bunun en büyük kanıtıdır. Ortadoğu’da bir tür askeri güç olmaktansa, devletler-arası düzeyde sahip olduğu tarihsel birikimi ve bilgeliği geçmişin hatalarının düşülmemesi için kullanmalıdır. Kanımca, Ortadoğu’daki tüm siyasal yapılanmaların iç demokratikleşme üzerinden kendi barışını tesis etmesinin ne kadar değerli olduğunu İngiltere’den daha iyi bilen az devlet vardır. Bu yüzden, İngiltere’nin sorumluluk alabilen, bölge barışına katkı sunan bir aktör olması tüm halkların yararına olacaktır. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinin çözüme katkı sunan bir pozisyonda olmasını temenni ediyoruz.

‘En güçlü öznelerden biriyiz’

DEM Parti olarak Ortadoğu siyasetini ve dinamiklerini en iyi bilen Türkiyeli güç olduğumuz konusunda şüphe yoktur. Bu kapsamda, Ortadoğu’ya dair hem aktif güç hem de fikri-siyasi olarak Ortadoğu’da yeni dönem için en güçlü öznelerden biriyiz. Bu güçlü konumumuzu hem Türkiye’de sürdürdüğümüz büyük çapta mücadelemizle hem de uluslararası arenada yürüttüğümüz aktif diplomasi faaliyetleriyle pekiştiriyoruz. Özellikle İngiltere’deki çalışmalarımız bu stratejinin en somut örneğidir. Burada yalnızca hükümet düzeyinde değil, tüm siyasi partilerle, sendikalarla ve demokratik toplum kuruluşlarıyla daha fazla ortaklaşmak istiyoruz. Bu çok boyutlu diplomasi anlayışımız, Ortadoğu’daki karmaşık sorunların çözümünde sadece devletlerarası ilişkilerin yeterli olmadığını göstermektedir. Toplumsal dinamiklerin ve demokratik güçlerin de sürece dahil edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. İngiltere’nin Ortadoğu konusundaki tarihsel birikimi, bizim barış ve çözüm odaklı yaklaşımımızla buluştuğunda güçlü bir ortaklık zemini oluşturabilir. Hem Kürt sorununun çözümü hem de bölgesel istikrarın sağlanması için bu ortaklık önemlidir.”

HABER MERKEZİ

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Ahmet Bilge yazdı: Çiçekler solmadan

Sonraki Haber

Şirnex’te 5 bölge ‘özel güvenlik bölgesi’ ilan edildi

Sonraki Haber
Şirnex’te 5 bölge ‘özel güvenlik bölgesi’ ilan edildi

Şirnex'te 5 bölge 'özel güvenlik bölgesi' ilan edildi

SON HABERLER

Şirnex’te 5 bölge ‘özel güvenlik bölgesi’ ilan edildi

Şirnex’te 5 bölge ‘özel güvenlik bölgesi’ ilan edildi

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

Tuncer Bakırhan İngiltere’de: Öcalan’ın fikirlerinin hayata geçmesi kritik önemdedir

Tuncer Bakırhan İngiltere’de: Öcalan’ın fikirlerinin hayata geçmesi kritik önemdedir

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

Yahya Orhan: Artık kendimiz için çalışacağız!

Ahmet Bilge yazdı: Çiçekler solmadan

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

Cilo Dağları’nın çığlığı: Festivalin gölgesindeki ekolojik ve toplumsal gerçekler

Cilo Dağları’nın çığlığı: Festivalin gölgesindeki ekolojik ve toplumsal gerçekler

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

El koyma, çökme, ele geçirme

Yaşamın sömürü-saldırı planlamaları ile sınavı 

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

Kerbela, vicdanlı yüreklerde bir acıdır

Kerbela, vicdanlı yüreklerde bir acıdır

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

Demokratik siyasette hukukun önemi

Demokratik siyasette hukukun önemi

Yazar: Yeni Yaşam
27 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır