Kürt meselesinin çözümü için kurulan komisyonda yer alan CHP Milletvekili Türkan Elçi, ‘Barışın temelinde adalet vardır. Sadece yarını konuşmak yetmiyor, dün ile de hesaplaşmak zorundayız’ dedi
Kürt meselesinin çözümü ile demokratik toplum inşasına dair TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun dördüncü ve beşinci toplantıları gerçekleştirildi. Bu toplantılarda Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri ve Tahir Elçi Vakfı dinlendi, adaletin tesis edilmesi ortak talep olarak dile getirildi.
Komisyonda yer alan ve katledilen eşi Amed Baro Başkanı Tahir Elçi için 10 yıldır adalet mücadelesi veren CHP Milletvekili Türkan Elçi, ANF’ye konuştu.
Savaş ve çatışmanın getirdiği acının bir tarafı olan ve eşinin geride bıraktığı adalet ve barış mücadelesini devralan Türkan Elçi, barışın tescil edilmesi için öncelikle adaletin tesis edilmesinin şart olduğunu vurguladı.
‘CHP’nin komisyonda olması mecburiyetti’
Geçmişte hüsran ile biten diyalog süreci nedeniyle yeni sürece temkinli ve tereddütle yaklaşan Türkan Elçi, komisyonda bütün partilerin bir arada olmasının kendisine biraz daha güven verdiğini ifade etti.
Benim açımdan partim CHP’nin komisyonda yer alması bir mecburiyet olduğunu söyleyen Türkan Elçi, şunları söyledi: “
Çünkü neticede hakikaten bir barış süreci başlatılacaksa parti olarak bizim katılmamamız bir yanıyla eksik olacaktı. Barış sürecini bozmuş gibi bir pozisyona düşmememiz gerekiyordu. Benim açımdan bu süreç ne kadar zorlayıcı da olsa 10 yıldır adaletin peşinde koşan, süreci çok iyi takip eden ve söylemlerinde toplumsal barışı dile getiren biri olarak komisyonda bulunmam şarttı”
‘Önce adalet tesis edilmeli’
Kendisinin de acının bir tarafı olduğunu hatırlatan Türkan Elçi, adaletin tesisinin önemine vurgu yaptı.
Katledilen eşi Tahir Elçi’nin yıllarca faili meçhul cinayetlerin üstüne gittiğini, Türkan Elçi, şunları ifade etti:
“Bizim Tahir Elçi Vakfı yöneticimiz ve başkanımız da komisyondaki konuşmalarında bu hususa değindiler. Düşünün, bir avukat, bir hak savunucusu, insan hakları savunucusu, ömrünü faili meçhul cinayetleri araştırmaya vakfediyor ve neticede kendisi de bir faili meçhule kurban gidiyor. Onun için o masaların etrafında barışın tescil edilmesi için öncelikle adaletin tesis edilmesinin şart olduğunu sürekli dile getirmek zorundayız. Topluma güven vermek için objektif ve bağımsız bir yargı mekanizmasının sağlanması lazım. Yargının bağımsızlığı kadar, suç işleyenlerin cezasızlık zırhı arkasına nasıl saklandıklarını da konuşmamız lazım”
‘Barışın temelinde adalet vardır’
Son iki toplantıda Cumartesi Anneleri’nin, Barış Anneleri’nin ve Tahir Elçi Vakfı’nın da en çok üstünde durduğu hususun adalet olduğunu belirten Türkan Elçi, şu ifadeleri kaydetti:
“Biz mağdurlar ve özellikle 2013-2015 sürecinde o süreçten etkilenenler olarak şunu çok iyi biliyoruz ki dünü konuşmadan, yarını tesis edemeyiz. Çünkü dünde cezasızlık var, dünde adaletsizlik var. O yüzden bizim açımızdan sadece yarını konuşmak yetmiyor, dün ile de hesaplaşmak zorundayız. Komisyondaki konuşmamda da bunun altını çizdim; savaşın karşısında barış var ama barışın temelinde de adalet vardır”
Diyalogla toplumsal uzlaşmayı yeniden kazanmaya ihtiyaç olduğunun altını çizen Türkan Elçi, “Adaletin tesisi için de objektif ve bağımsız yargı mekanizmasına gereksinim var. Adalet tecelli ettiği ve siyasi saiklerin etkisinden kurtulduğumuz zaman, barışı daha rahat konuşabileceğiz ve daha inanarak süreci devam ettirebileceğiz. Zaten bunun sonrasında gelen şey diyalogdur” dedi.
‘Ayrımcı uygulamalardan vazgeçilmeli’
Türkan Elçi, toplumsal uzlaşıyı sağlayabilmek için ilk önce ayrımcı ve kutuplaştırıcı dil ve uygulamaların ortadan kalkması gerektiğini vurguladı. Bunun son örneğinin komisyonda bir Barış Annesi’nin Kürtçe konuşmasının engellenmesiyle yaşandığını hatırlatan Türkan Elçi, “Bu ayrımcılık sadece komisyonda karşılaştığımız bir mevzu değil, mecliste de milletvekili arkadaşlarımız Kürtçe selamlama dahi yaptıklarında mikrofonları kapatılıyor. Bu sorun Türkiye’nin realitesi. Umarım bütün bu problemleri aşabileceğimiz bir yarınımız olacak” diye konuştu.
‘Sürece katkı sunmak için çabalayacağım’
Türkan Elçi, mağduriyet yaşamış insanların, çok acı çekmiş olmalarına rağmen konuşurken herhangi bir ajitasyon yapmazken, benzer acıları çekmemiş olanların sırf kendi siyasi partilerinin düşüncelerini dile getirme saikiyle insanları kutuplaştırıcı bir dil kullanmalarının doğru bir yaklaşım olmadığını kaydetti.
Kendi deneyiminden örnek veren Türkan Elçi, şunları kaydetti:
“Ben 10 yıldır kendi acımı ifade ederken, herhangi bir propaganda veya belli bir ajitasyon dile getirmemeye çalışıyorum. Çünkü ajitasyon acıya yakışan bir şey değil. Acı, insanı birbirine daha çok yaklaştıran, empatiyi daha çok geliştiren bir duygudur. Ama genelde kendi siyasi partilerinin saikiyle kutuplaştırıcı bir dille konuşanları görebiliyoruz. Hakikaten ciddi anlamda acı yaşamış bir kişinin, kutuplaştırıcı bir dil kullanabileceğine inanmıyorum. Ben bunu kendi hayatımda da gördüm. Neticede öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, senin gibi düşünsün veya düşünmesin, aynı mahalleden olsun olmasın, kimsenin o acıyı yaşamasını istemiyorsun. Çünkü bu acı, ömrü billah peşini bırakmayan bir acı. 10 yıldır kötü bir şey aklımdan geçirmemişimdir ve ölünceye kadar da geçirmeyeceğime inanıyorum. Sürecin sonucu hayırlı olacak mı, olmayacak mı? O artık sürecin aktörlerinin insafına kalmış bir şey. Bunu kendi partilerinin politik menfaatlerini gözeterek devam ettireceklerse ve 2013-2015 dönemindeki gibi ciddi anlamda mağduriyete sebebiyet vereceklerse toplumun vebalini yüklenirler. Ben kendi adıma bütün kaygılarıma rağmen sürece insani ve vicdani olarak katkıda bulunmak için çabalayacağım. Bu çabada iki insanın çabası birden olacak. Hem benim hem de yıllarca barış için çabalarken katledilen eşim Tahir Elçi’nin.”
HABER MERKEZİ