23 Haziran’da önemli bir seçim yapıldı. AKP iktidarı bu seçimden güç kaybederek çıktı. AKP’nin seçimde güç kaybetmesinin birçok nedeni olmasına karşın HDP’nin seçime yönelik tutumu belirleyiciydi. Ancak seçim sonrası ortalığa yayılan rehavet AKP’nin manevra yapmasına alan açma tehlikesi barındırıyor. Bu nedenle CHP ittifakı seçimler bititi ve bu unuttulmamalı. CHP tabanınıda içine alabilecek yeni bir yol, yani 3. yol için hemen harekete geçilmeli. Gazetemiz yazarlarından Veysi Sarısözen’in dikkat çektiği gibi devlet aygıtının ne olduğunu unutmamak gerekli. CHP’yi destekleyen sıradan halkın sevincine ortak olmamak mümkün değil. Ancak CHP’nin bir sistem partisi olduğu ise tartışma götürmez.
Kemal Derviş’le birlikte Türkiye’de emperyalist kapitalist sistemin ihtiyaçlarına uygun ekonomi politikalarını yerleştiren kişi olan Faik Öztrak, CHP’nin hem sözcüsü hem de ekonomiden sorumlu Genel Başkan yardımcısı olduğu hatırlanmalı. Öztrak, AKP’nin halkın ve doğanın düşmanı olan ekonomi politikalarındaki başarının yani sermaye büyümesindeki yüksek rakamları sağlayan zemini Derviş’le birlikte hazırladıklarını defaten belirtmekten imtina etmemiş ve bununla övünerek AKP’nin hiçbir şey yapmadığını her şeyi kendilerinin hazırladığını belirtmiştir. Tek şikayetleri ise AKP iktidarının kendi yandaşlarını besleyen uygulamaları olmuştu
Derviş ve Öztark’ın ekonomi politikalarında önemli bir yer tutan tarım üretimlerinin kısıtlanması, doğal yaşamın sermaye çıkarlarına bağlanması ve buna karşın sermayenin her alanda özgürce hareket etmesi sağlanmıştır. İkilinin hazırlığını yaptığı zemin ilk meyvesini Trakya üzerinde vermişti. İstanbul Metropolitan Planları’yla (İMP) birlikte Trakya’da tarım alanları ve su havzaları yok sayılarak her türden sanayinin Trakya’ya yerleşmesi sağlandı. CHP’li belediyeler, 2005 yılında üniversitelerce hazırlanan ve Çevre Bakanlığı’nca onaylanan 1/100.000’lik çevre düzeni planlarına uygun alt planları yapmadılar, beklediler. Peki ne zamana kadar; İMP planları ortaya çıkana kadar
Trakya ve Namık Kemal üniversitelerince hazırlanan planlarda, Trakya’nın tarım ve su havzalarını korumaya yönelik yetersiz de olsa bir çaba vardı. Ancak bir şirketin hazırladığı İMP planları doğrultusunda üniversitelerin hazırlamış olduğu 1/100.000’lik planlar revize edildi ve planların koruma perspektifi ortadan kaldırıldı. CHP’li belediyeler de o değişiklikten sonra İMP’ye uygun olan alt planları yaptı. Bugün Trakya sanayi kuşatması altında, maden, enerji ve kaya gazı şirketlerinin adeta at koşturduğu bir alan haline getirildi. Nehirler zehir akmaya, ormanlar yok edilmeye başlandı
İstanbul’da seçilen ve geniş halk yığınlarınca alkışlanan Ekrem İmamoğlu’nun teşekkür konuşmasında HDP’yi anmayıp sadece HDP’liler demesi, seçime destek olan diğer devrimci parti ve örgütlere hiç değinmemesi dikkat çekti. Ardından Cumhurbaşkanı’yla uyumlu olacağız açıklaması bir yandan bir zorunluluk haliyken diğer taraftan AKP iktidarının İstanbul’da sermaye yağması üzerine attığı ve atacağı adımlarda da bir uyumluluk aranacağına işaret etmektedir. Üçüncü bir yol mutlak gerekiyor. Sarısözen’in dediği gibi, seçim sonucuna ne kadar sevinirsen sevin, devlet aygıtı yerli yerinde ve yaşanan bu gelişmelere göre devlet yeni bir pozizyon hazırlığına çoktan giriştiğini atlamamak gerekiyor.
Emeğin karşılığının verilmesi, doğanın sömürülmemesi, Kürt ve diğer halkların özgürlüklerinin tanınması vb. talepler AKP’de karşılığı olmadığı gibi CHP’de de olmayacak. Farklılıkları sermaye fraksiyonları arasındaki çıkar ilişkilerinden başkaca bir şey olmayan sistem partileri ne doğaya ne de insana bir değer vermez. Her ikisinin değere bakış açısı içinde, halkların ve doğanın hakları yer almaz. CHP etrafında toplanmış gibi bir fotoğraf veren devrimci parti ve örgütler bu fotoğrafı bir an önce parçalayıp asıl gündemlerine dönmeli. Yani 3. yolu tüm güçleriyle ortaya çıkarmaya soyunmalıdır.
Büyük bir sıkışmışlık içinde bocalayan AKP hem dışta hem içte zor günler geçiriyor ve bu zor günler her geçen gün daha da büyüyor. Büyük sermaye AKP’ye desteğini çekeceği zamanı kolluyor. Bu kolladığı zaman aralığı ise kendi çıkarlarına hizmet edecek yeni bir iktidar alternatifinin güçlendiği an olacak. Bu senaryo içinde emekçi halkların ve doğanın yararına hiçbir şey yer tutmaz. Büyük bir değişime gebe olan Türkiye’de bu değişimi sermaye güçlerinin eline vermemek ise yaşamsal önemdedir.