2024 Yılı Türkiye’de ekonominin büyümeden küçülmeye geçtiği bir yıl oldu!
Mustafa Durmuş
Türkiye ekonomisinin her ne pahasına olursa olsun yüksek oranda büyütülmesi stratejisi 22 yıllık AKP iktidarlarının temel stratejisi oldu. 2009 ve 2018 gibi istisnai yıllar dışında bu amaca büyük ölçüde erişildi.
Ancak 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği kurulan Partili Cumhurbaşkanlığı rejimi altında belirgin bir biçimde büyüme hızı yavaşladı. Hatta 2024 yılının ikinci çeyreğinden itibaren bu yavaşlama ekonominin küçülmesiyle sonuçlandı. Teknik olarak ekonomi resesyona girdi.
Nitekim bu yılın üçüncü çeyreğine (Temmuz-Ağustos-Eylül) ilişkin ekonomik büyüme verileri TÜİK tarafından açıklandığında, bu çeyrekte Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYH), tıpkı ikinci çeyrekte olduğu gibi, bir önceki çeyreğe göre %0,2 azaldığı görüldü.
Ekonomi resesyona girdi, sanayi sektörü küçüldü!
Bu durum Türkiye ekonomisinin teknik olarak resesyona girdiğini gösteriyor. Resesyon ise işyeri kapanmaları ve iflasların ve buna bağlı olarak da mevcut işsizliğin daha da artacağı ve emek gelirlerinin azalacağı anlamına geliyor.
Diğer yandan, yıllık olarak (geçen yılın aynı ayına göre) sağlanan %2,1’lik ekonomik büyümenin sürükleyicileri inşaat-emlak, finans ve sigorta ve tarım sektörleri oldu. Sanayi sektörü ise %2,2 küçüldü.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin 2024 üçüncü çeyrek ortalaması 2024 ikinci çeyrek ortalamasının %1,3 altında kaldı. İkinci çeyrek sanayi üretim endeksi ortalaması ise birinci çeyreğin %4,1 altındaydı. Yani mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi iki çeyrek boyunca küçüldü.
Dahası sanayideki bu küçülme son çeyrekte de sürdü. Öyle ki arındırılmış veriyle ekim ayında aylık bazda %0,9, geçen yıla göre ise %3,1 azaldı. Elektrik-gaz ve enerji hariç tüm sektörlerde düşüş yaşandı. Üretim; sermaye mallarında %9,3, ara mallarda %2,7 ve tüketim mallarında %0,5 daraldı. Madencilik ve taş ocakçılığı bir önceki yılın aynı ayına göre %14,2 daralırken, imalat sanayi %3,3 azaldı. İmalat sanayi çok büyük ölçüde ihracata çalıştığı için bu daralmanın temelinde ihracattaki daralma yatıyor. İhracattaki daralma esas itibariyle dış talebe bağlı olsa da uzunca bir dönemdir içeride artan üretim maliyetleri, ithalatta hammadde fiyatlarının küresel ölçekte artış göstermesi gibi nedenlerle ihraç ürünleri pahalı hale geldi. Dış talep yetersizliği ve yüksek maliyetler nedeniyle ivme kaybı yaşayan ihracat, doğrudan imalat sanayini etkiledi.
Sanayideki bu küçülme ekonomik büyümenin nitelik olarak düşük nitelikte gerçekleştiğinin, aynı zamanda göreli olarak nitelikli ve güvenceli istihdamın düşüklüğünün, emekçilerin gelirlerinin azaldığının ve işsizliğin resesyon sürecinde hızla arttığının işaretleridir.
Nitekim ekonomi resesyona girerken, işçi sınıfının milli gelirden aldığı payın azalarak, ikinci çeyrekte %40,4’den üçüncü çeyrekte %36,4’e düşmesi ve bu düşüşün ilk çeyrekten itibaren ortaya çıkması, gelir dağılımının işçi sınıfı aleyhine olmak üzere daha da kötüleştiğini ve emekçilerin yoksullaşmasının bu dönemde arttığını göstermektedir.
2024 yılı Türkiye’de geniş tanımlı işsizliğin patladığı bir yıl oldu!
Özellikle de sanayi üretiminin küçülmesiyle birlikte, işsizlik rakamlarında da tekrar artış ortaya çıktı. TÜİK’e göre, ekim ayında istihdamda artış oldu. Anca bu büyük olasılıkla yarı-zamanlı işlerdeki artışla ilgili bir artıştı. Sanayi üretiminde düşme devam ettiği için, istihdam artışı daha çok hizmet sektöründe, çoğu da yarı-zamanlı işler olarak gerçekleşti.
Diğer yandan, dar anlamda işsizlik oranı (mevsimsel düzeltilmiş olarak) bir önceki aya göre 61 bin kişi artarak 3 milyon 175 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puan artarak %8,8 seviyesinde gerçekleşti (erkeklerde %6,9 ve kadınlarda %12,3).
Buna karşılık (mevsim etkisinden arındırılmış) atıl işgücü ya da “geniş tanımlı işsizlik” 1,9 puan artarak %25,7’den ekim ayında %27,6’ya çıktı. Böylece geniş tanımlı işsiz sayısı ekim ayında 990 bin kişi arttı, toplam işsiz sayısı ise 11 milyon 246 bin oldu.
Ekim ayında yaklaşık 1 milyon emekçi daha şu biçimlerde işsiz kaldı: 519 bin işçi (%52,4) çalışma isteği olduğu halde iş aramaktan vazgeçti (potansiyel işgücü); 411 bin kişi (%41,5) istediği süre kadar çalışamadı (zamana bağlı eksik istihdam) ve 61 bin kişi (%6,2) işsiz kaldı.
2024 Yılı Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin istihdamda sürdüğü bir yıl oldu!
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği istihdama da yansıdı ve ekim ayında ülke genelinde ortalama istihdam oranı %49,9 olurken, bu erkeklerde %67,4; buna karşılık kadınlarda %32,8 oldu. Yani ülkede çalışabilir yaşta ve istekte olup da çalışabilen kadın oranı sadece üçte bir olabildi.
2024 Yılı Türkiye’de kayıt dışı istihdamın sürdüğü bir yıl oldu!
Türkiye OECD ülkeleri arasında kayıt dışı istihdam açısından beşinci sırada yer alıyor. Sıralama şöyle: Meksika: %56,3 Kolombiya: %55,9 Kosta Rika: %37,1 Şili: %27,4 Türkiye: %27,3 Avustralya: %26,1 Macaristan: %17,8 Polonya: %9,8 Birleşik Krallık: %6,5 İtalya: %3,8 Fransa: %3,6 Danimarka: %2,8 İspanya: %2,6 Almanya: %2,5 İrlanda: %1,8 İsviçre: %1,1 (ILO)
2024 Türkiye’de iş cinayetlerinin arttığı bir yıl oldu!
Türkiye ölümlü iş kazalarında dünya 10’uncusu konumunda. Böylece ülkede insan hayatı kadar işçi yaşamın da çok ucuz olduğu ortaya çıktı. (https://x.com/inanmutlu1/status)
2024 Yılı Türkiye’de yüksek enflasyon ve hayatın çok pahalı olduğu bir yıl oldu!
TÜİK verilerine göre, Kasım ayında enflasyon her ne kadar yıllık olarak %47,09’a düşse de 12 aylık ortalama %60’ın üzerinde kaldı (%60,5). Aylık enflasyon ise %2,24 oldu. TÜİK ve ENAG’ın enflasyon verileri arasındaki büyük fark ise sürdü. ENAG’a göre, Kasım’da yıllık enflasyon %86,76 ve aylık enflasyon %4,06 olarak gerçekleşti. İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi adıyla yayımlanan İTO enflasyon oranları da TÜİK verilerinden yüksek çıktı: Kasım ayında aylık %3,07 ve yıllık %57,99 oldu.
ENAG ve İTO’nun verileri ile TÜİK verileri arasındaki uzunca bir süredir var olan büyük farkın devam etmesi, TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon rakamlarının, özellikle de asgari ücretin belirleneceği aralık ayında, güvenirliğinin sorgulanmasına neden oldu. Ayrıca TÜİK verilerinde de gıda enflasyonunun TÜFE’nin üzerinde seyretmesi, halkın özellikle de güvenilir gıdaya erişiminin giderek zorlaştığını gösterdi.
Emekçilerin enflasyonu daha yüksek oldu!
Resmi enflasyonun Kasım ayında sağlıkta %52,84, konutta %74,45 ve eğitimde %92,49 olması, emekçilerin, başta gıda ve kira olmak üzere, bütçelerinin çok önemli bir kısmını oluşturan bu harcama kalemlerindeki yüksek fiyatların hala sürdüğünü ve açlık sınırının altında ücret alan asgari ücretliler başta olmak üzere işçi sınıfının bu hizmetleri almakta zorlandığını ortaya koydu.
Kasım ayında, %20’lik gelir gruplarına göre zaruri ihtiyaç harcamasının bütçe içindeki payı en düşük gelirli hanelerde %73 iken en yüksek gelir grubunda %43 paya sahip oldu. Bu durum düşük gelirliler açısından hayatın daha pahalı olduğunu gösterdi.
2024 Yılı Türkiye’nin gelişkin ve yükselen ekonomiler içinde Arjantin’den sonra en yüksek resmi enflasyona sahip bulunan ikinci ülke olduğu bir yıl oldu!
Enflasyon oranları açısından Türkiye OECD ülkeleri arasında uzunca bir süredir açık ara birinci konumda. Öyle ki kendinden sonra gelen Kolombiya’daki enflasyondan 10 kattan fazla enflasyona sahip oldu. Türkiye OECD ülkeleri arasında gıda ve enerji enflasyonunda da birinciliğini sürdürdü.
Son bir yıl içinde yapılmış olan akademik araştırmalar Türkiye’deki yüksek enflasyonun gerçek nedenlerini ortaya koydu. Buna göre, 2021 yılında başlatılan faiz indirimi sonucunda hızla artan döviz kuru, TL’nin değersizleşmesi, üretim ve ihracatın ithalata aşırı düzeyde bağımlı yapısı, seçimler nedeniyle pompalanan krediler ve genişletilmiş para ve maliye politikaları gibi popülist politikalar, yüksek banka kârları, tekel konumundaki zincir marketlerin fiyat artışları ve sanayi sektöründeki yüksek reel kâr artışları ve fırsatçılık, hız kesmeyen güvenlik harcamaları ve siyasal iktidarın yüksek enflasyonu, hem yoksuldan zengine doğru bir servet transferi aracı hem de bir vergi gibi kullanmak yönündeki tercihleri yüksek enflasyonun başlıca nedenleri oldu.
2024 Yılı Türkiye’de vergi adaletsizliğinin sürdüğü bir yıl oldu!
Adaletsiz olduğu herkesçe kabul edilen ve toplam vergi gelirleri içindeki payı üçte ikiyi aşan dolaylı vergilerin çok büyük bir kısmını ödeyen emekçiler gelir vergisinin de üçte ikisini öderken, aynı zamanda yıllardır düzeltilmeyen gelir vergisi tarifesi çarpıklığı yüzünden ilave olarak vergilendiriliyorlar ve aldıkları ücret zamlarının bir kısmı yılın ortalarından itibaren daha yüksek oranda vergilemeye tabi tutularak kendilerinden geri alınıyor.
Bunun nedeni; 22 yıldır gelir vergisinin ilk diliminin asgari ücretteki artış kadar arttırılmaması, böylece işçilerin ücret zammı aldıktan birkaç ay sonra ikinci ve üçüncü dilime girerek %15 yerine %20 ve %27’den vergilendirilmeleridir. Bu uygulama yüzünden, örneğin 2024 yılında, aylık 40 bin TL brüt geliri olanlar yılda 27 bin 360 TL; brüt geliri 50 bin TL olanlar 35 bin100 TL; brüt geliri 60 bin TL olanlar 42 bin 240 TL ve brüt geliri 70 bin TL olanlar 49 bin 380 TL daha fazla vergi ödediler. Ayrıca asgari ücret vergi dışı bırakılırken matrahtan indirim yerine vergiyi vergiden indirme yoluna gidildiğinden işçilerin kaybı arttı.
(https://www.sozcu.com.tr/ozan-bingol-yazdi-isciye-emekciye-memura-bir-darbe-de-vergi-tarifesinden, 14 Temmuz 2024)
2024 Yılı Türkiye’de gelir ve servet bölüşümü adaletsizliğinin zirve yaptığı yıl oldu!
TÜİK verilerine göre, 2023 yılında Türkiye’de en zengin %20 milli gelirin %49,8’ini alıyor. En zengin %10 en yoksul %10’dan ortalama 15 kat daha fazla gelir elde etti. Gini katsayısı sosyal yardımlar hariç 0,52. Ortanca (medyan) gelirin %60’ı biçiminde hesaplanan göreli yoksulluk oranı ise %21,7 oldu. Öyle ki en zengin %1 toplam servetin %37’si ve en zengin %10, %68’ini aldı.
TÜİK’e göre bölgeler arasında kişi başına gelir farklılıkları da giderek arttı ve Kürtlerin ağırlıkla yaşadığı Doğu ve Güneydoğu illerindeki kişi başı gelir Marmara’dakinin üçte birine kadar geriledi.
2024 Yılı Türkiye’de “yoksul işçiler”, “yoksul emekliler”, “yoksul “kadınlar” ve “yoksul gençler-çocuklar” yılı oldu!
Türkiye, işçi ücretlerinin milli gelir içindeki payı açısından Avrupa ülkelerinde milli gelirden en az pay alan ülke oldu (%35,6). Üstelik bu pay için işçiler haftada 44,2 saat çalışıyor. İşçilerin milli gelirden en yüksek payı aldıkları İsviçre’de işçiler haftada sadece 36,2 çalışıyor. Ülkedeki işgücü verimliliği çok düşük değil, öyle ki Türkiye işgücü verimliliği açısından OECD ortalamasının hemen altında yer alıyor. Bu haliyle OECD’nin birçok ülkesinden daha yüksek iş gücü verimliliğine sahiptir. (Eurostat; https://worldwithstatistics)
Bu gerçeğe rağmen, asgari ücretlilerin toplam ücretliler içindeki oranının %50’yi bulduğu Türkiye işçi sınıfı OECD’nin en düşük beşinci asgari ücretini alıyor. Bu da ülkedeki yoksulluğu daha da derinleştirirken, çalışan yoksulluğunu da görülmemiş ölçüde artırıyor.
Emekli yoksulluğu
2002’de ortalama emekli aylıkları asgari ücretin %22 ve 2003’te %36 üzerindeydi. Emekli aylıkları asgari ücret karşısında giderek düşmeye başladı ve 2018 yılında uygulanmaya başlayan Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin ardından asgari ücretin altına düştü. 2023 yılında ortalama emekli aylığı asgari ücretin %26 altına indi. Emekli aylıklarındaki artışsa asgari ücretteki artışın çok gerisinde kaldı.
Kadın ve çocuk yoksulluğu
Türkiye’de her üç kadından sadece biri istihdam ediliyor. Bu da kadın yoksulluğunun nedenlerinin başında geliyor. Göreli yoksulluk içindeki yüzde pay açısından (2019-2021) çocuk yoksulluğu sıralamasında Türkiye, Kolombiya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Buna göre her 1000 çocuktan 338’i yoksulluk çekiyor. (Unicef).
Yoksulluğun derin bir yoksulluğa dönüşerek toplumun neredeyse %80’ini kapsamına alması ekonomik büyümeyi yavaşlatırken, suç oranlarında artışlara, bireysel borçlanmada artışa ve borç geri ödemelerinin düzenli olarak yapılamamasına ve temerrütlere neden oldu.
2024 Nisan ayında asgari ücret açlık sınırının altına düştü!
Nisan 2024’te açlık sınırının altına düşen asgari ücret, Kasım ayı itibarıyla yoksulluk sınırının neredeyse dört kat altında kaldı. Net 17.002 TL olan asgari ücretin 7.296 TL’si 11 ayda enflasyon nedeniyle eridi ve asgari ücretlinin satın alma gücü 9.706 TL’ye geriledi.
2025 yılı için asgari ücrete %29 ve altında zam yapılırsa, asgari ücretliler yılın ilk ayından itibaren açlık sınırının altında yaşamaya devam edecekler. Eğer asgari ücrete, %40 ve altında zam yapılırsa haziran ayında; %50 ve altında zam yapılırsa da ekim ayında açlık sınırının altına düşecektir. Kaynak: (https://mustafadurmusblog.blogspot.com/2024/11/asgari-ucret.html).
2024 yılı Türkiye’de bütçe açığının zirve yaptığı bir yıl oldu!
Genel Devlet Açığının Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYH) oranı 2022’de %2,1 iken 2023 yılında iki kattan fazla artarak %4,8’e çıktı. Merkezi Yönetim Bütçesi Açığı ise %4,9 oldu. Bu yıl Ocak-Ekim döneminde 1 trilyon 260 milyar TL bütçe açığı oluşurken, faiz ödemesi 1 trilyon 49 milyar TL olarak gerçekleşti. Sadece Eylül ayında 136,2 milyar TL tutarında faiz ödemesi yapıldı. Aynı dönemde Hazine Nakit Açığı 1 trilyon 700 milyar TL oldu.
2024 Yılı Türkiye’de döviz rezervlerinin dış borçlanma ile artırıldığı bir yıl oldu!
Merkez Bankası’na göre, 2023 Mayıs-2024 Temmuz döneminde uluslararası rezervler 46,6 milyar dolar arttı ancak bunun nedeni asıl olarak dış borçlardaki artış oldu. Zira ülkenin dış yükümlülüğü (borcu) bu dönemde 126,7 milyar dolar arttı. Böylece, ülkenin brüt dış borcu 512 milyar dolara yaklaştı (2024 ikinci çeyrek). Türkiye, Dünya Bankası 2024 Uluslararası Borç Raporu verilerine göre, düşük ve orta gelirli ülkeler arasında toplam dış borç miktarında ilk 5’te yer aldı.
2024 Yılı Türkiye’de Carry Trade (Taşımalı Döviz) yılı oldu!
Türkiye Venezüella’dan sonra dünyada en yüksek politika faizi uygulayan ülke konumunda. Ayrıca ülkede 10 yıllık kamu tahvillerinin faizi %30’lar civarındayken, ABD’de ve Avrupa’da %4-5 civarında. Ülkeler arasında neredeyse 6 kat kadar bir net getiri farkı mevcut. Ayrıca dışarıdaki kredi faizleri de Türkiye’dekinin çok altında.
Döviz kurları ise uzunca bir süredir neredeyse sabit tutuldu. Bunun nedeni carry trade biçimindeki spekülatif döviz girişleri. İktidar yabancı kaynak ihtiyacını bu şekilde karşılama yoluna gitti. BU süreçte carry trade yapanların %80’inin ise Türkler olduğu ortaya çıktı. Böylece Kur Korumalı Mevduat yoluyla büyük servetlerin sahipleri daha da zenginleştirilirken, 2024 yılında carry trade yoluyla döviz sahipleri servetlerini katladılar ve dünyanın hiçbir yerinde elde edemeyecekleri faiz getirisini elde ettiler.
2024 Yılı Türkiye’de cari açığın fazlaya döndüğü yıl oldu!
Türkiye’nin cari işlemler hesabı bu yılın Ekim ayında 1 milyar 880 milyon dolar fazla verdi. 10 aylık cari açık 3,3 milyar dolara kadar geriledi. Böylece cari denge beş ay üst üste fazla verdi. Bu duruma ara malı, yatırım malı ve teknoloji ithalatının çok azalması neden oldu. Ancak yıllardır yüksek cari açıkla büyüyen ekonomi bu kez cari fazla vererek küçüldü.
2024 Yılı Türkiye’nin işçi hakları açısından en fazla hak ihlali yapan ülkeler arasında yer aldığı bir yıl oldu!
ITUC tarafından hazırlanan Küresel İşçi Hakları Endeksi’nin (İşçi Hakları Bakımından Dünyanın En Çok Hak İhlali Yapan Ülkeleri) 11’ncisi 2024’te yayınlandı.
Buna göre, Türkiye 2024’te işçilerin karşı karşıya kaldığı haksızlıklar bakımından önde gelen 10 ülke arasında yer alıyor. Türkiye işçi haklarının güvencede olmadığı 5’nci derecede “kırmızı” ülkeler arasında bulunuyor. En çok hak ihlali yapan 10 ülke sıralaması şöyle: Bangladeş, Belarus, Ekvator, Mısır, Eswatini, Guatemala, Myanmar, Filipinler ve Tunus ve Türkiye. İşçilerin en çok ihlal edilen hakları ise şöyle sıralanıyor:
Grev hakkı, toplu sözleşme hakkı, sendika kurma ve üye olma hakkı, adalete erişim hakkı, sendikal örgütlenme hakkı, sivil özgürlük hakkı, toplanma ve ifade özgürlüğü hakkı.
Aralık ayında Birleşik Metal İş Sendikasının aldığı grev kararının Cumhurbaşkanı tarafından 2 ay ertelenmesi bu ihlallerin en somut örneklerinden biri oldu.
2024 Yılı Türkiye’nin “Özgür Olmayan Ülke” statüsünde kaldığı yıl oldu!
Demokrasiyi Gözleme Örgütü’ olarak da bilinen Freedom House dünyanın en özgür ve en çok baskı altındaki uluslarını sıralayan raporunda, toplam 195 ülke ve 15 bölgeyi; “özgür”, “kısmen özgür” veya “özgür değil” olarak sınıflandırıyor.
2024 yılı raporunda Türkiye, “baskıcı rejimler” başlığı altında yer alan örneğin Myanmar, Tayland ve Taliban Afganistan’ı ile birlikte anılıyor. Öyle ki ülkenin toplam puanı 100 puan üzerinden 32 puan ve statüsü “özgür değil/not free). Ülke politik haklar açısından 40 puan üzerinden 16 puan ve sivil özgürlükler (ifade özgürlüğü ve yasalar önünde eşitlik ve basın özgürlüğü gibi) 60 puan üzerinden 16 puan alabiliyor.
Rapora göre, dünyada son 10 yılda demokrasi puanı ciddi biçimde kötüleşen ülkeler arasında Türkiye (29 puan düşüşle) beşinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin önündeki ilk dört sırada yer alan ülkeler ise sırasıyla: Libya, Nikaragua, Güney Sudan ve Tanzanya. Özetle rapor, Türkiye’de bireysel hak ve özgürlüklerin ciddi baskı altında tutulduğu tespitini yapıyor ve ülkeyi “özgür olmayan” bir ülke olarak nitelendiriyor.