Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırılarını takip eden gazetecilerden Pirdoğan Kemal , kimyasal silah kullanımı ile ilgili heyetlerin inceleme yapması gerektiğini vurgulayarak, ‘Türkiye’nin NATO’dan güç aldığını’ belirtti
Federe Kürdistan Bölgesi’nde Türkiye tarafından 17 Nisan’da başlatılan saldırılar devam ediyor. Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik saldırılar 6’ıncı ayını geride bırakırken, Türkiye’nin bölgeye dönük 2 bin 500’e yakın kimyasal silah saldırısı gerçekleştirdiği belirtildi. HPG yaptığı açıklama ile 17 üyelerinin kimyasal silahla hayatını kaybettiğini açıkladı. Türkiye tarafından kimyasal silah kullanımı yalanlanırken, kullanılmış olabileceğini dile getiren TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise hedef gösterilerek tutuklandı.
Kimyasal silah kullanımına tepkiler de devam ederken bölgede gelişmeleri yakından takip eden gazetecilerden Pirdoğan Kemal MA’ya değerlendirmelerde bulundu.
5 çeşit kimyasal kullanıldı
Türkiye’nin bölgede 5 çeşit kimyasal silah kullandığı bilgisini paylaşan gazeteci Kemal, “Son 6 aylık savaşta kullanılan kimyasal silah sayısı 40 yıllık mücadele tarihinin tamamında bile kullanılmamıştır” diyerek kimyasal silahların türüne dair ise HGP açıklamalarına da dayanarak, “Türk ordusunun savaş tünellerine yönelik; sinir sistemi, solunum sistemine etki eden kimyasallar, klor gazı, yoğunlaştırılmış biber gazları ve bunların bileşiklerini yoğun bir şekilde kullandığı aktarıldı. HPG, kullanılan kimyasalların renklerinin çoğunlukla; sarı, yeşil, gri, siyah ve beyaz olduğunu açıkladı. Kokularının ise; bazen çamaşır suyunu andırdığını, bazen de yanık şeker kokusu, elma kokusu, yanık asit kokusu olduğu belirtildi. Yani bu aktarımlar net olarak uluslararası düzeyde sınıflandırılan ve yasaklı olan kimyasal silah çeşitlerinin birçoğunun gerilla güçlerine karşı yoğunca kullanıldığını ortaya koyuyor” dedi.
Sonuç almak için KDP devreye sokuldu
Türkiye’nin KDP ortaklığı ile saldırı alanını genişlettiğini belirten Kemal, “Bölgede şu anda var olan durum Türk ordusunun sıkışmış bir pozisyonda olmasıdır. Türk devleti sonuç almayınca, bu sefer baştan beri provokatif faaliyetlerle dolaylı olarak savaşa dahil etmeye çalıştığı KDP’ye bağlı özel paramiliter güçleri devreye soktu. Nitekim Kürt özgürlük hareketi baştan beri KDP’nin bütün provokatif adımlarına karşı sağduyulu bir yaklaşım sergiledi ve bir iç çatışmanın çıkmaması için KDP güçlerine karşılık vermedi. KDP bundan da faydalanmaya çalıştı ve yıllardır gerilla güçlerinin üstlendiği, mücadele yürüttüğü alanlara girmeye ve gerilla güçlerini çembere almaya çalıştı” diye belirtti.
Heyetlerin gelmesi engellendi
Kimyasal saldırıya maruz kalan iki HPG’lini görüntülerine de değinen Kemal, “Şahsen vicdan ve ahlak sahibi olan bir kimsenin bu görüntüler karşısında sessiz kalması mümkün değildir. Ama bütün bu açıklamalara ve belgelere rağmen bazı kesimler sanki bunlar gerçek değilmiş ve sanki bir iddiaymış gibi davranmaya devam etti. Ayrıca bu suçların yargılanmaya tabi tutulmaması için yoğun çaba gösterenler de oldu. Hem geçen sene hem de bu sene birçok bağımsız heyet ve kuruluş bölgeye gelerek Türk ordusunun yasaklı silahlarla işledikleri suçları yakından görerek bağımsız incelemeler yapmak istediler. Ama KDP yönetimi bu heyetlerin bazılarının bu alanlara gitmelerini engelledi bazılarını ise Güney Kurdistan’a bile sokmadı” ifadelerini kullandı.
Türkiye’ye NATO güç veriyor
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün (OPCW) kimyasal silah saldırılarında ki sessizliğine de değinen Kemal, “2’nci Dünya savaşından sonra en fazla kimyasal silah bu bölgede kullanıldı. Bütün bu saldırılar belgelerle ispatlı olmasına rağmen bazı kesimler kör sağır ve dilsizi oynadı. Bunların en başında da adına OPCW denen kuruluş geliyor. Her seferinde bu örgüte somut deliller gönderilmesine rağmen bu deliller göz ardı edilerek Türk devletinin yargılanmasının önüne geçildi. Sözde bağımsız ve devletler üstü bir kuruluş olduğunu iddia eden bu kuruluşun aslında tamamen taraflı ve NATO güdümünde hareket ettiğini gösteriyor. Çünkü aslında Türk devletine bu gücü veren NATO’nun kendisidir” dedi.
Silahlar Pakistan’dan alınıyor
Bölgede kullanılan kimyasal silahların Pakistan’dan temin edildiğine işaret eden Kemal, Savunma Bakanı Hulis Akar tarafından dile getirilen kimyasal silahların TSK envanterinde olmadığı açıklamasına da değinerek, “Daha önceki yıllarda birçok defa kendi elleriyle bu silahları kullandıklarını ifşa etseler de şu anda muazzam derecede yürüttükleri özel savaş yalanlarıyla bu gerçeği ters yüz etmeye çalışıyorlar. Geçen yıl Werxelê direniş alanında kullanılan termobarik bombaların görüntüleri ve kalıntıları somut olarak kamuoyu ile paylaşıldı. Bu bombalar özellikle kapalı alanlar için üretiliyor ve kullanılıyor. Bir taraftan Türkiye’ye verilmiş olan imkanlar dahilinde bu bombaların üretimi yapılıyor ama esas önemli olan nokta ise bazı araştırmalara göre Türk devleti bu silahları bizzat NATO’dan alıyor. NATO eliyle almış gibi görünmemek için bazı paravan şirketlerle başkaca askeri malzemeler adı altında satın alıyor. Ayrıca gizli bir şekilde ordu için bu tür silahlar üreten yerlerinde olduğu kuvvetle muhtemeldir. Bunun yanında Ortadoğu silah piyasasının kalbi olarak görülen Pakistan’dan ve bazı silahlı örgütlerden de aynı şekilde bu silahları ve bu silahlarda kullanılacak olan yasaklı maddeleri temin ediyor. Mesela gizli bir şekilde uranyumu Pakistan’daki yasadışı silah simsarlarından alıyor” diye ifade etti.
Türkiye’nin bölgede tıkandığını ve daha sonra can simidi olarak KDP’yi devreye soktuğunu söyleyen Kemal, bütün imkanlara rağmen herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini ifade ederek Kürt halkının KDP’nin saldırılardaki rolünü unutmayacağını dile getirdi.
HABER MERKEZİ