Kürtleri yok etme politikası gözleri kör etmiş. Doğru politika nedir konusuna yoğunlaşmıyorlar. 100 yıllık zihniyet beyinlere kadar sinmiş. Kürtlere karşı yürütülen yüzyıllık, özellikle de son 50 yıllık savaş siyasetten toplumsal ahlaka, sanattan spora kadar bir kirlenme yaratmış.
Dr. Hayri Hazargöl
Haftalardır Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı’ya gidip gitmeyeceği tartışıldı. AKP-MHP iktidarı sözcüleri Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmeleri ve atılan adımları devlet politikasının sonucu olarak yansıtıyorlardı. Ancak muhalefet yanlış yaklaşımla İmralı’ya gidecek heyeti 3 kişiyle sınırladı. İmralı’ya giden komisyon 3 saate yakın bir görüşme yaptıklarını açıkladılar. Giden heyet 16 sayfalık bir tutanağı imzalayıp Numan Kurtulmuş’a veriyorlar. 16 sayfalık tutanaktan sadece 4 sayfası komisyona okunuyor. Hem de konular bağlamından koparılarak. Şimdi bir tutanak sırrı ile karşı karşıyayız. Bu tutanağın merak edilmesi sönümlenmeyecek. Hatta merak daha fazla artacak.
Gülistan Koçyiğit basına 2 defa Kürtlerin baş müzakerecisi ile yapılan görüşme hakkında bilgi verdi. Komisyona sunulan 4 sayfalık rapor bu bilgilerin hem çok gerisinde hem de anlaşılmaz hale getirilmiş. Bu yola niye başvurmuşlar? Bu görüşmeler sürecini bir özel savaş yöntemi olarak kullanıyorlar. Bir diğer etken ise sürece karşı olan kesimleri teskin etmektir. Ancak tutanakların tümüyle yansımaması bu kesimi daha da saldırgan hale getirmiştir. Hatta toplumu kendi düşünceleri doğrultusunda yönlendirmede bu durumu kullanıyorlar. Toplumun da sürece güvensizliği oluşuyor. Kürtler de kuşkuyla bakıyorlar.
Komisyona aktarılan basına yansıdı. İmralı’da kendi düşünce ve önerilerini sunmuşlar; Kürt önderi de onları onaylamış; onların dediğini kabul etmiş! Yani devlet dediğini yaptırıyor algısını yaratmaya çalışmışlar. Gülistan Koçyiğit böyle bir yaklaşım ortaya koymadı. En çok da Rojava konusunda soru sorulmuş. Aldıkları cevap, koşullarım düzelir ve görüşmeler yaparsam rol oynayabilirim, yönünde olmuş. Demokratik olmayan ve diktatör olmaya soyunan biriyle entegrasyonun olamayacağı mesajını vermiş. Özcesi Türkiye içinde olduğu gibi Kuzey-Doğu Suriye için de demokratikleşme önermiş.
Kuzey-Doğu Suriye’de Kürt siyasi öncüleriyle görüşmek istiyor. Durumu onlardan öğrenmek alacağı tutumu belirleyecek. Bu nedenle her yerde sorunların muhataplarıyla görüşmek istiyor. 100 yıllık ve çok kompleks bir sorun ancak yeterli bilgiye dayanarak çözülebilir. Zaten Türkiye’nin dediği biçimde çözülemez. Türkiye bir savaşa girerse içinden nasıl çıkar, bu da bilinmez.
Türkiye’nin Kürtlerle iyi ilişki kurarak etkinliğini artırma yerine Kürtlere karşı tutum alması siyasi süreci doğru okumama oluyor. İlham Ahmed Türkiye ile görüşüyoruz, ilişkileri daha da ilerletmek istiyoruz, diyerek amiyane deyimle topu Türkiye’ye atmıştır.
Kürtleri yok etme politikası gözleri kör etmiş. Doğru politika nedir konusuna yoğunlaşmıyorlar. 100 yıllık zihniyet beyinlere kadar sinmiş. Beyinleri esir alınmış. Kürtlere karşı yürütülen yüzyıllık, özellikle de son 50 yıllık savaş siyasetten toplumsal ahlaka, sanattan spora kadar bir kirlenme yaratmış. Bu da Türkiye’yi bir tür içten çürütmüştür. Aslında Abdullah Öcalan makul yaklaşımlarıyla Türkiye’ye can simidi atmıştır. Türkiye ancak bu can simidine sarılırsa siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel olarak otantik değerlerine kavuşur. Yoksa Kürtleri bitireceğim derken kendisini yiyip bitirecektir.
Tutanakların yayınlanmaması CHP ve Yeni Yol’un nasıl bir tuzağa düştüğünü ortaya koyuyor. Nitekim AKP-MHP yetkilileri pişkin pişkin İmralı heyetine katılsaydınız, diyorlar. Muhalefet hem Kürt sorununu biz çözeriz diyecek hem de İmralı’ya gitmemenin gerekçesini üretecek! Kürtler bizim baş müzakerecimiz, Önderimiz diyor ama muhalif kesimden bazıları İmralı muhatap olamaz diyor. Bunu demek Kürt sorununu çözümsüz bırakmaktır. Herkes bilmeli ki, Abdullah Öcalan kadar makul bir muhatap bulamazlar. İşbirlikçi ya da teslim bayrağını çekenler zaten Kürtleri temsil edemezler. Özcesi Abdullah Öcalan dışında bir muhatap yoktur. Tabi sorunu çözmek isteyenler için!
Türkiye’de Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum konferansı yapıldı. Güçlü bir katılım vardı. Dünyanın birçok yerinden katılımcı gelmişti. Bu gerçek ortadayken Abdullah Öcalan muhatap olamaz demek kafayı kuma gömmektir. Çözüm isteyenler için İmralı bir şanstır. Kürt düşmanları ve çözüm istemeyenler İmralı’yla olmaz demeye diyebilir.
Görüşme tutanakları yayınlanmamış olsa da süreci yeni bir aşamaya taşımıştır. Türk devleti bu yeni aşamadan kaçamaz. Bu açıdan daha doğru yaklaşım ve politika yapma zamanıdır. Yoksa zaman Türk devleti aleyhine çalışır. Hiç kimse Kürt Özgürlük Hareketi şöyle zayıfladı, biçiminde ham hayaller içine girmemelidir. Egemenlik kompleksi ve gururu aşılmazsa kafalar taşlara kayalara vurulur.









