Sağ gözünü tamamen, sol gözünü ise yüzde 85 oranında kaybeden ağır hasta tutsak Selver Yıldırım’a doktorun yazdığı büyüteç ve güneş gözlüğü de ‘tehlikeli eşya’ denilerek verilmiyor
Ağır hasta tutsak Selver Yıldırım, 26 yıldır cezaevinde ve sağ gözünü tamamen, sol gözünü ise yüzde 85 oranında kaybetti. Rojda Yıldırım, ablasının tedavi adı altında maruz kaldığı uygulamaların işkenceye dönüştüğünü, günlük ihtiyaçlarını dahi tek başına karşılayamadığını belirterek, serbest bırakılmasını istedi.
Teşhis 7 yıl sonra konuldu
Sağ gözünü yıllar önce yitiren Selver Yıldırım, 2014’te Elbistan Cezaevi’nde sol gözünde de görme sorunları yaşamaya başladı. Aylar süren başvuruların ardından Elbistan Devlet Hastanesi’ne sevk edilen Selver Yıldırım, kelepçeli muayeneyi reddettiği için tedavi edilmeden geri gönderildi. Selver Yıldırım’a ancak 7 yıl sonra, 2021’de Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde “santral seröz retinopati” (göz arkasına sıvı sızıntısı) teşhisi konuldu ve lazer tedavisi önerildi. Doktor, “Lazeri Elbistan’da olursun, burada lazer yok” diyerek Elbistan Cezaevi’ne gönderdi.
Geçici tedaviler uygulandı
Tedavi edilmeyen ve önerilen lazer müdahalesini de görmeyen Selver Yıldırım, defalarca cezaevinin revirine gitti. Selver Yıldırım’a tedavi olarak göz damlasını uygun gören doktor, her defasında “Ağrın geçmezse gelirsin” diyerek koğuşuna yolladı. Selver Yıldırım, ağrılarının artması üzerine Dîlok (Antep) sevk edildi. Burada da “Lazer fabrikaları kapatıldı” denilerek lazer yapılmadı ve sadece “Eylea” adlı bir iğneyle geçici müdahalede bulunuldu. Tedavi edilmeden aylarca Dîlok’ta tutulan Selver Yıldırım, 2024’te hak ihlalleriyle gündemden hiç düşmeyen Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürüldü. Bu süre zarfında Yıldırım’ın sol gözündeki görme oranı yüzde 15’e düştü.
Gözlerini kaybetme noktasında
Selver Yıldırım’ın sağlık durumuna ilişkin bilgi veren kardeşi Rojda Yıldırım, yıllar içinde tedavi edilmediği için gözlerini kaybetme noktasına geldiğini söyledi. Sol gözdeki sıvı sızıntısının ilerlediğini ve yüzde 15’e düşen görme oranıyla günlük yaşamını sürdüremediğini belirten Rojda Yıldırım, “Sol gözündeki bir kirpik içe doğru uzuyor, sürekli acı çekiyor. Acil olarak Sincan Devlet Hastanesi’ne sevk ediliyor ve lazerle müdahale yapılıyor. Üç ay önce sıvı sızıntısını durdurmak için uygulanan lazer etkili olmayınca kontrol için gittiği doktor işlemi yineliyor. Üst üste uygulanmasından mı başka bir sorundan mı olduğunu bilmiyoruz ama ağrıları giderek arttı. Buna rağmen üç ay sonra kontrole gelmesi için randevu verildi” dedi.
Büyüteç ve güneş gözlüğü verilmiyor
Rojda Yıldırım, ablasının her gün acı çektiğini, yaşananların basit bir ihmal değil, sistematik işkenceye dönüştüğünü dile getirdi. Rojda Yıldırım, şöyle devam etti: “Cezaevi yönetimine özel araçla sevk edilmesi için resmi başvuru yapıldı ama dikkate alınmadı. Ayrıca göz doktorunun yazdığı büyüteç ve güneş gözlüğü de ‘tehlikeli eşya’ denilerek verilmiyor. Bunlar, hastalığına iyi gelecek, yardımı dokunacak araçlar. Selver, yıllar sonra da olsa doğru işlemler yapılmasına sevinirken, keyfi kararlarla bu hakkı da elinden alındı. Server’i dört duvar arasında yaşamaya mahkum etmek istiyorlar.”
Artık yazamıyor
Selver Yıldırım’ın 2007’de “Aşksız Doğmasın Çocuklar” isimli bir şiir kitabı yayımladığını hatırlatan kardeşi Rojda Yıldırım, ilerleyen yıllarda yaşadığı görme kaybı nedeniyle yazmaya devam edemediğini söyledi. Görmeyi bu kadar çok seven birinin bu kadar acı çekmesinin kendilerini çok üzdüğünü belirten Rojda Yıldırım, gelinen aşamada Selver’in artık hiçbir şekilde okuyamadığını, yazamadığını, TV izleyemediğini kaydetti.
‘Devlet adım atmalı’
Ablasının yalnız başına ihtiyaçlarını gideremediğini ifade eden Rojda Yıldırım, şunları söyledi: “Temel ihtiyaçlarını dahi karşılamak için sürekli arkadaşlarının yardımına ihtiyaç duyuyor. Selver, ağır sağlık koşullarından kaynaklı artık cezaevinde kalamaz durumda. Onun cezaevinde kalması insan haklarına aykırıdır. Bir an önce düzenlemeler yapılmalı ve hasta tutsaklar serbest bırakılmalı. Hasta tutsakların durumu çözülmeden barıştan söz etmek mümkün değil. Bu konuda adım atılmadığı sürece samimiyet bekleyemeyiz.”
Selver Yıldırım hakkında
Mereş’in (Maraş) Pazarcix (Pazarcık) ilçesinin Bayramgazi köyünde 1 Ocak 1971’de doğan Selver Yıldırım, 1999’da Gürcistan’da gözaltına alındıktan sonra Türkiye’ye teslim edildi. Burada idam cezasıyla yargılandı ve ardından müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 9 kardeşin en büyüğü olan 54 yaşındaki Selver Yıldırım’ın hayali gazeteci olmaktı, ancak hemşirelik eğitimi aldı ve bir süre sağlık çalışanı olarak görev yaptı. Kardeşi Rojda Yıldırım, ablasını şöyle anlattı: “Kalemi çok güçlüydü. Hem yazmayı hem de üretmeyi çok severdi. Gözleri görseydi çok iyi bir gazeteci, aynı zamanda bir yazar olurdu. Antep’in bir köyünde hemşirelik yapıyordu. Ben de o dönem öğrenciydim, hafta sonları onu ziyarete giderdim. Köylüler ona ‘pamuk hemşire’ derdi. Herkesi kucaklayan, sarıp sarmalayan biriydi. Toplumcuydu. Topluma hizmet eden, enerjisini toplumun iyiliği için harcayan bir insandı. Hiçbir zaman ‘ben’ demedi. Kafasında ve yüreğinde hep insanlar, toplum, halk için bir şey yapmak vardı. Gerçekten çok hümanist bir karaktere sahipti. Onunla birlikte cezaevinde kalan bütün arkadaşları da çok paylaşımcı, herkesin derdini dinleyen biri olduğunu söylüyor. Kadın özgürlüğüne olan bağlılığı da çok derin. Her yönüyle örnek alınacak bir kişilik. En büyük hayali ise bir gün özgürlüğüne kavuşup sürecin barışla sonuçlanmasının ardından doğduğu köy olan Bayramgazi’ye geri dönmek.”
Kaynak: Yeni Özgür Politika