Özellikle bir buçuk saati bulan her günkü işe gidiş yolculuğumu hayatımdan çalınan bir süre olarak görüyorum aslında. Çalınan zamanımı geri almanın bir yolu da bu süreyi kitap okuyarak değerlendirmek. Biraz da bu yüzden, son bir hafta-on gün içinde üç kitap okudum. Her biri birbirinden değerli söz konusu üç kitap hakkındaki gözlemlerimi sizlerle de paylaşmak istiyorum:
Öncelikle Murathan Mungan’ın “Çador” isimli romanı Metis Yayınları’ndan 2004 yılında çıkmış. Şimdiye kadar altı baskı yapmış olan bu roman, hayali bir ülkede geçiyor. Ancak söz konusu ortamın Ortadoğu’da bir yer olduğunu hemen anlıyorsunuz. Hatta söz konusu ülkenin aslında kendi vatanınız olduğunu bile kabul edebilirsiniz.
Nitekim bu ülkede iktidarı ele geçiren despotik “İslamın Askerleri” rejiminden canı oldukça yanmış Akhbar’ın öyküsü anlatılıyor kitapta. Katı iktidar kıskacında sürdürülmeye çalışılan bir hayatın yabancılaştırılmış yüzünden haberdar ediyor bizi kitap. Uzun yıllar sonra ülkesine dönen Akhbar, ülkesinde değişen yaşam koşullarını algılamaya çalışıyor ve aradığı ailesini bulsa bile, döndüğü ülke, dönmek istediği yer olduğu yer mi bilemiyor.
Ay Portakalı
Okuduğum ve hakkında söz etmek istediğim ikinci kitap ise Ümran Düşünsel’in “Ay Portakalı”, Ütopya Yayınları tarafından yayınlanmış. Ümran Düşünsel’i cezaevindeyken bana gönderdiği kitaplarından tanımış olmayı, büyük eksiklik olarak sayıyorum. “Ay Portakalı”ndan sonra hem kitaplarını gözden geçirdiğimde hem de hakkında yazılanlara göz attığımda, Ümran Düşünsel’in eserlerini okumakta geç kaldığımı kabul ediyorum.
Nitekim çeyrek yılı aşkın bir süredir içerideki dostlarımdan Dr. Ayhan Kavak şöyle diyor: “Kırık Patika” öykü kitabıyla edebiyat dünyasına giriş yaptığım Ümran Düşünsel’in yeni verimi olan “Ay Portakalı” Mayıs 2017 tarihinde Ütopya Yayınları’ndan çıktı. Kapak tasarımında sayfa düzenine kadar itinayla kotarılan bir eser var karşımızda. Ay Portakalı, Kırık Patika’dan ana yola çıkışın tescillenmesi açısından da önemli bir kavşak olmakta”
Bir başka arkadaşım (Görülmüştür İnisiyatifi’nden) Adil Okay ise “Sonuç olarak Kırık Patika’yı sadece öykü severlerin değil aynı zamanda öykü yazarlarının da okumasını tavsiye ediyorum. Ümran Düşünsel’i de kutluyorum. Beni dağlarda, kırlarda, kasabalarda, nehirlerde rüzgârların, kuşların, çiçek tozlarının kanatlarında, kâh hüzünlü, kâh gizemli bir yolculuğa çıkardığı için” diyor. Hem A. Kavak hem A. Okay’ın ardından bana söz kalmıyor.
Kabinede Evrim Teorisi
Cezaevinde kalmak, hele hele uzun yıllar kalmak kolay değil. Ülkemizde yaşanan siyasi çalkantıların bire bir yansıdığı, hatta çok ağır bir şekilde yansıdığı yerlerdir orası. Bu yüzden, ideolojik yapınız sağlam değilse, birkaç ayda, bilemedin birkaç yılda insanlıktan çıkar ve bir başka yaratığa dönüşebilirsiniz. Bu yüzden, kendinizi sürekli eğitmek, yeniden üretmelisiniz. Dahası bunca baskıdan, eziyetten mizah çıkaramazsanız vay halinize.
M. Nuri Özen, çeyrek asırdır içeride. Ağırlaştırılmış müebbet koşullarında kaldığı yerden, yaşanılanlara mizahi tarzda yaklaşmış ve derlediği söz konusu yaşanmışlıkları Aram Yayınları yayınlamış. Tuğla kalınlığındaki teorik, ideolojik kitaplar yayınlarken, böylesi bir kitaba yer ayırdıkları için Aram’a ne kadar teşekkür etsek azdır; ancak kitaba isminden (kabine değil, kabin) başlayarak biraz editoryal destek verselerdi, daha da müteşekkir olacaktık.