• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
15 Temmuz 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Ulus – devletlerin panzehri: Demokratik ulus

15 Temmuz 2025 Salı - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Ulus – devletlerin panzehri: Demokratik ulus

Mücadele yalnızca karşı çıkmakla değil, onun yerine yaşanabilir bir model koymakla mümkündür. İşte o model, demokratik ulustur, bu da bizden oluşuyor. Şimdi bunu hayatın bir parçası yapmak için dünyanın dört bir yanında YOL olma/alma zamanıdır

Ercan Jan Aktaş

Panzehir (antidot), genellikle bir zehirlenme durumunda, vücuda alınan toksik (zehirli) maddenin etkisini nötralize eden ya da etkisiz hale getiren ilaç ya da maddelerdir. Ulus-devletin “zehri”, modernitenin merkeziyetçi, tekçi, homojenleştirici ve dışlayıcı doğasında yatar. Bu zehirin başlıca etkilerini; Tek dil, tek bayrak, tek millet ilkesiyle çoğul kimlikleri bastıran, yok eden bütün ulus – devlet yapılarında görmekteyiz. Bunun en tipik örneklerinden bir tanesi de Türkiye Cumhuriyeti oldu. Egemenlikte yoğunlaşmayı temel alan bu sistemler devletin tüm karar alma yetkisini merkezileştirerek yerel ve doğrudan demokrasiyi pratiklerin hayatın dışında bırakırlar.

Şiddet ve militarizm tekeli ile iç ve dış düşman oluşturma konusunda muazzam bir başarı gösteren bu sistemler adeta halklar ve inançlar mezarlığına dönüştüler. Sahip oldukları patriarkal karakterlerinden hareketle kadınları ve lgbti+ lari görünmez kılarak siyasetinin ve de toplumsal yaşamın bütün sahalarının dışına ittiler. Sahip oldukları endüstriyalizm ve kalkınmacı anlayışla doğaya yabancılaşmayı gittikçe derinleştirdiler.

Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği demokratik ulus kavramı, bu zehre karşı önerilen politik ve toplumsal panzehirdir. Öcalan, kapitalist moderniteyi hem kuramsal hem tarihsel olarak kapsamlı biçimde eleştirir. Ona göre kapitalist modernite, insanlık tarihinin en derin krizlerine neden olan, doğaya, topluma ve bireye yabancılaştırıcı bir sistemdir. Ulus-devleti kapitalist modernitenin siyasal aygıtı olarak gören Öcalan kapitalist moderniteye karşı bir alternatif olarak demokratik modernite kavramını önerirken bu önerisinin özünü demokratik ulus savı oluşturmaktadır.

Demokratik ulus kavramı Abdullah Öcalan tarafından sistematik bir şekilde geliştirilmiş olsa da, bu kavramın taşıdığı fikirlere benzer öneriler tarihsel olarak bazı düşünürler ve hareketlerde parçalı biçimlerde yer almıştır. Ancak Öcalan’ın bu kavramı hem teorik hem pratik olarak somutlaştırma biçimi kendisini özgün kılmaktadır. “Ulus bir ‘gönüllü birlik’tir” diyen Ernest Renan,1882’de Sorbonne’da verdiği “Ulus Nedir?” başlıklı dersinde ulusu etnik ya da dilsel değil, tarihsel hafızada ortaklık ve birlikte yaşama iradesi üzerinden tanımlar. Bu yaklaşım Öcalan’ın, ulusu bir etnikliğe indirgeyen yaklaşımlara karşı duruşuyla benzerlik taşır.

Öte yandan tanınmış bir Rus devrimci ve kolektivist anarşizm kuramcısı olan Mikhail Bakunin (18 Mayıs 1814 – 1 Temmuz 1876) ve Fransız anarşist ekonomist ve düşünür Pierre-Joseph Proudhon (15 Ocak 1809 – 19 Ocak 1865 ), merkeziyetçiliğe karşı özyönetimci ve federatif halk birliklerini savunurlar. Ulusu etnik değil, politik ve dayanışmacı bir yapı olarak ele alırlarken Öcalan’ın demokratik konfederalizm önerisiyle güçlü bir teorik akrabalık gösterir.

Demokratik konfederalizm ve özyönetim üzerine güçlü önermeleri olan Murray Bookchin’in halk meclisleri, doğrudan demokrasi ve yerel özyönetim üzerindeki söylemlerin Öcalan’da daha pratik bir içerik kazandığını görmekteyiz. Meksika’daki Zapatista hareketi ise etnik ve kültürel farklılıkları tanıyan, merkezi devlete karşı yerel demokratik özyönetim kuran bir model önerir ve hayata geçirmeye çalışır. Bu bağlamda Zapatistalara yakınlık duyan Öcalan onların modelini aşarak “demokratik ulus” kavramını teorik düzleme taşır.

Çoğulculuğu esas alan Öcalan’ın demokratik ulus önermesine biraz daha yakından bakarsak; Merkeziyetçiliği esas alan Ulus – Devletlerin tam tersine etnik, kültürel, dini ve cinsel çeşitliliği tanır ve eşitlik temelinde birlikte yaşamı savunur. Ulusu, devletle özdeşleştirmez; ulus olmayı toplumsal örgütlenme ve dayanışma biçimi olarak tanımlar. Yerelden örgütlenen, aşağıdan yukarıya çalışan meclisler, komünler ve kadın öncül yapılarla karar alma süreçlerini halklaştırır. Kadınsız devrim olmaz; demokratik ulus, kadın özgürlükçü bir zihniyet olmadan kurulamaz diyerek kapitalist modernitenin doğa düşmanı anlayışına karşı, ekolojik yaşamı esas alır.

Yeni olan bir teorik çıkarsamayı anlamak için bazen onun hayattaki karşılığını görmeye ihtiyaç duyarız. PKK’nin, modern devletin resmi eğitim kurumlarına alternatif bir bilgi üretim alanı olarak da işlediğini, ideolojik ve etik olarak bir karşı-akademi gibi çalıştığını söyleyen akademisyen Nazan Üstündağ; “PKK, sadece devletin tahakkümüne karşı bir savaş yürütmedi, aynı zamanda devletin bilgi ve eğitim tekelini de sorguladı” derken üretilen yeni bilginin hayattaki karşılığında yakından bakmıştır. Kendisinin “kadınların eğitimi, sadece okuma yazma değil; duygu, ilişki ve yaşam biçimlerinin yeniden inşasıdır,” yansımasını ben demokratik ulus örneğinde yasadım/gördüm.

‘Demokratik Modernite Eksenin Toplumsal Ekoloji’ semineri vermek için Kürt Özgürlük Hareketinin eksenindeki Enternasyonalistlerin bir akademik çalışmasına dahil oldum. İngiliz, Katalan, Fransız, Alman, İtalyan, Polonya, Sicilya, Korsika, İspanyol, Arjantin, Bask… Haklarından genç insanlardan oluşan bu birlikteliğin organize ettikleri akademinin günlük pratik dili Kürtçeydi. Merakla soruyorum, ‘heval Erjan ben altı ay önce Kürtçe öğrenmeye başladım’, ‘ben bir olmadı’, ‘iki ay oldu benim heval’…

Dünyanın başka başka haklarından, dillerinden bu genç insanlar eğitimde kurdukları cümlelerin başına ‘Reber Apo’yu koyduktan sonra devam ediyorlar anlatımlarına. Eğitim dillerimiz Kürtçe, İngilizce ve Fransızca. Zaman zaman araya başka diller karışıyor. Bir aylık bir komün organize etmişler. Her günün sabahında bir heval erkenden uyanıyor ortak kullanım alanlarını düzelttikten sonra kapıları çalarak bütün komünarları uyandırıyor. Beş dakika sonra akademinin etrafında sabah sporunda yükselen şakalar ve kahkahalar yükselirken günün mutfak sorumlusu kahvaltı hazırlıyor. Avrupa’da yasamaya başladıktan sonra dahil olduğum ilk sabah sporlu, kahvaltılı sabahım oluyor.

Neşeli, sempatik, güleç, arı gibi çalışkan gencecik insanlar ile sabah sofrasını paylaşmanın mutluluğu sadece yaşanır. Dersler başlıyor. Kapitalist modernite ve endüstriyalizme dair anlatı ve tartışmalar ile başlıyor halka halka olmuş komünarlar ile eğitim çalışmamız. Komünleri konuşuyoruz, her birisi kendisinin önceki komün pratiklerini anlatıyorlar. Sonrasında demokratik konfederalizm ve demokratik ulus konularına geçiyoruz. Bana gelen ‘heval önderliğin demokratik ulus kavramı üzerine ne düşünüyorsun?’ sorusuna bir an duraklıyorum. Sonra gözlerim çatı katını dolduran bütün bu bakışlara odaklanıyor. Tebessümle; ‘demokratik ulus sen, sen, sen, o, biz, işte buradakilerin içinde bulunduğu eylem ve pratiğimizdir,’ diyorum. Onlar ile birlikte bende bu şekilde ilk kez kendimin ‘demokratik ulus’ içindeki pratiğimi ve sözümü buluyorum: Mücadele yalnızca karşı çıkmakla değil, onun yerine yaşanabilir bir model koymakla mümkündür — işte o model, demokratik ulustur, bu da bizden oluşuyor. Şimdi bunu hayatın bir parçası yapmak için dünyanın dört bir yanında YOL olma/alma zamanıdır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Özgürlük yolunda birlik: Öcalan ve halk

Sonraki Haber

11 Temmuz’dan sonra

Sonraki Haber
Yazarlar

11 Temmuz'dan sonra

SON HABERLER

Ateş ve umut

Ateş ve umut

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

‘Ama emperyalizm’ diyorsak…

O mağaralar…

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Yazarlar

11 Temmuz’dan sonra

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Ulus – devletlerin panzehri: Demokratik ulus

Ulus – devletlerin panzehri: Demokratik ulus

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Özgürlük yolunda birlik: Öcalan ve halk

Özgürlük yolunda birlik: Öcalan ve halk

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Rızanın inşası ve barışın gölgesi

Rızanın inşası ve barışın gölgesi

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

Savaştaki barış

Savaştaki barış

Yazar: Yeni Yaşam
15 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır