Ortadoğu’da bugün yaşananlar Uluslararası Komplo’yla birebir bağlantılıdır. 7 Ekim 2023’ten bu yana küresel sermaye güçleri İsrail aracılığıyla Ortadoğu’da sermayenin serbest dolaşımı önünde duran her engeli ortadan kaldırmak istemektedir
Afşin Aybar
9 Ekim 1998’de Önder Apo’nun Suriye’den çıkmasıyla uygulamaya konulan Uluslararası Komplo’nun 27. yıldönümüne girmiş bulunuyoruz. Önder Apo’nun 15 Şubat 1999’da T.C. devletine teslim edilmesiyle sonuçlanan 9 Ekim Komplosu’ndan sadece bir ay önce (1 Eylül 1998’de) PKK tek taraflı ateşkes ilanında bulunmuştu. Ancak 1993’teki ilk ateşkeste olduğu gibi bu ateşkes de T.C. devleti içindeki özel savaş kliği ve onların arkasındaki uluslararası güçler tarafından boşa çıkartılmıştı. O tarihte bir taraftan NATO ve İsrail Doğu Akdeniz’de başlattıkları tatbikat ile doğrudan Suriye rejimine göz dağı verirken, bu tatbikat içerisinde yer alan T.C. devleti de 10 binin üzerindeki asker gücünü Hatay sınırına yığmıştı. Bir yandan bunlar yaşanırken uluslararası komplocu güçler Mısır Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanını devreye koyarak Suriye üzerinde tam bir diplomasi baskısı kurmaktan geri kalmamıştı. Tam da böylesi bir süreçte Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş 16 Eylül 1998’de Hatay Reyhanlı sınırında Suriye rejimini doğrudan savaşla tehdit eden açıklamada bulunmuştu. Önder Apo da böylesi bir süreçte dostluğun da bir gereği olarak Suriye’den ayrılmayı doğru bir yol olarak görmüştü.
Önder Apo tüm bunları uluslararası komplonun pratikleştirilmesi olarak değerlendirmekle birlikte bu komployu Kürt sorunun çözümünde bir imkâna dönüştürmek istedi. Nasıl ki Ankara’dan Kürdistan’a gidişle partileşmeye adım atmışsa, yine Ortadoğu’ya çıkışı ordulaşma imkanı olarak değerlendirmişse, Avrupa’ya çıkışı da Kürt sorununun uluslararası zeminde çözümü için tarihsel bir adıma dönüştürmek istedi. Ancak uluslararası komplocu güçler Önder Apo’nun Avrupa’ya attığı ilk adımdan itibaren bunu engellemek için her türlü yol ve yöntemi kullanmaktan geri kalmadı. Bunun en somut örneği Yunanistan, Rusya ve İtalya’da yaşananlar oldu. Önder Apo’nun Avrupa’dan ayrılışı ve Kenya’nın başkenti Nairobi’ye kaçırılışında bu başvurulan yol ve yöntemler etkili oldu.
Bu siyasi komployu gerçekleştiren ABD, İsrail ve işbirlikçi güçlerin esas hedefi, Ortadoğu’yu dizayn etmek için yürüttükleri Üçüncü Dünya Savaşı’nın başarısı önünde engel olarak gördükleri Önder Apo ve Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmekti. Bu başarıldıktan sonra Ortadoğu’da hâkim kılmaya çalıştıkları politikalar önünde engel olarak gördükleri güç ve siyasal yapıları yıkarak, yeniden yapılandırılmalarını öngörüyorlardı. Nihayetinde uluslararası komplodan sonraki yıllarda adım adım bu amaçlarına ulaşma doğrultusunda hareket ettiler.
Ancak komplocu güçlerin hesapları gerçekleşmedi. Daha ilk günden itibaren zindanların öncülüğünde ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ şiarıyla başlayan ve hemen her gün her yerde gelişen eylemlerle serhıldana kalkan Kürt halkı, Önder Apo etrafında kenetlenerek tutumunu ortaya koydu. Zindanlarda Halit Oral arkadaş ile başlayan eylemler giderek yaygınlaştı, onlarca insan fedai eylem gerçekleştirdi. Bu tutum ve fedai duruş tüm dünyayı hayrete düşürdü. Kürt halkı ve dostlarının bu sahiplenişi karşısında dönemin ABD Dışişleri Bakanı olan M. Albreight’ın ‘bu kadar tepkiyi beklemiyorduk’ sözleri ile uluslararası komplocu güçlerin şaşkınlığını ortaya koydu.
27 yıl boyunda Uluslararası Komplo’ya karşı direniş güçlenerek devam etti. Kürtler her alanda Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun demokratik çözümü için amansız mücadele etti. Önder Apo tarafından İmralı adasında geliştirilen demokratik ulus çözümü ile Türkiye, Kürdistan ve bölge halklarının birliğine yönelik komplocu saldırı engellendi. Ancak tüm barış girişimlerine rağmen, T.C. devleti her zaman daha büyük soykırım saldırılarıyla yanıt verdi. Kürt halkının inkâr ve yok edilmesinde ısrar ederek, NATO’nun da desteğini arkasına alarak 30 Ekim 2014 yılında MGK toplantısında almış olduğu ‘Çöktürme Planı’nı 24 Temmuz 2015’te uygulamaya koydu.
Ancak halk ve savunma güçleri, komplonun yeni ayağını oluşturan bu saldırılara karşı kararlı bir direniş gösterdiler. Türk ordusu Kürdistan’ın özgürlük gerillalarına karşı kullandığı tüm tekniğe, havadan sınırsız bombalama, kimyasal gazın kullanımı ve yasaklı silahlara rağmen ‘Çöktürme Plan’ın başarısızlığını kabul etmek zorunda kaldı. Savaş T.C. devletini uluslararası alanda gittikçe izole etti ve ekonomik, siyasal çöküşün eşiğine getirdi. ‘Çöktürme Planı’nın onuncu yılına gelindiğinde Dolmabahçe’de kurulan diyalog masasını devirmeden önceki sürece yeniden dönmek zorunda kaldı. Bu İmralı’daki direnişin, özgürlük gerillasının, tüm Kürdistan ve yurtdışındaki halkımızın kararlı mücadelesinin sonucunda gerçekleşti. Kürt sorunu çözülmeden Ortadoğu kördüğümünün çözümünün mümkün olmayacağı herkes tarafından kabul edildi.
Ortadoğu’da bugün yaşananlar Uluslararası Komplo’yla birebir bağlantılıdır. 7 Ekim 2023’ten bu yana küresel sermaye güçleri İsrail aracılığıyla Ortadoğu’da sermayenin serbest dolaşımı önünde duran her engeli ortadan kaldırmak istemektedir. Bölgede giderek daha belirgin hale gelen köklü yapısal değişiklikler TC’nin politikaları üzerinde de etkili olmaktadır. T.C. devletinin belli çevreleri, bu jeopolitik duruma göre kimi açılımlar yapsa da bu durum köklü bir zihniyet değişiminin yaşandığı anlamına gelmemektedir. Komplo hala bir bütünen boşa çıkarılmış değildir. Her gün yeni yol ve yöntemlerle sürdürülmektedir.
Uluslararası komplocu güçler, tıpkı 27 yıl önce olduğu gibi bugün Önder Apo’nun ‘Barış ve Demokratik Toplum’ inisiyatifini önlemek için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadır. Uluslararası Komplo’nun 27. yıldönümüne verilecek karşılık da ancak bunun bilinciyle, Önder Apo’nun başlattığı ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin başarısı ile mümkün olacaktır. Bu da önümüzdeki dönemde barış ve demokrasiden yana olan herkesin daha yüksek bir sesle Önder Apo’yu ve mücadeleyi sahiplenmesiyle gerçekleşecektir.