9 yıl önce bugün aramızdan ayrılan gazeteci Evrim Alataş’ı anarak anlatan arkadaşı Dilek Demiral, ‘Şu an yanımızda olsa bize ‘asla karamsarlığa kapılmayın’ derdi’ diye konuştu
Yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 12 Nisan 2010’da Diyarbakır’da hayata veda eden gazeteci-yazar Evrim Alataş’ı çalışma arkadaşı Dilek Demiral anlattı. Evrim Alataşla Özgür Gündem gazetesinde çalıştıkları sırada tanıştıklarını söyleyen Demiral, “Evrim en kötü durumda bile o durumun içerisinden mutlu olunacak, esprili bir şey çıkarırdı. Şems’in ‘Hayatının alt üst olmasından korkma, hayatının altının üstünden güzel olduğunu nerden bilebilirsin’ diye bir lafı var. Evrim bize hep bunu gösteriyordu. Evrim en olmadık ortamlarda, söylemek istediği her şeyi pat diye söylerdi. İnsanlarda ona karşı güven duygusunu ortaya çıkarıyordu. Evrim’in hepimizden farklı olarak başardığı şey yüreklerimize dokunmasıydı. Hatalarıyla, gerçekleriyle, her yönüyle bir insandı ve onunla konuştuğunuzda bunu çok net hissediyordunuz” dedi.
‘Her işi tutkuyla ele alırdı’
Alataş’ın mesleğinde çok çalışkan olduğunu dile getiren Demiral, “Gözümüzün önünde olan ama göremediğimiz şeyleri görürdü. Evrim, her yaptığı işi tutkuyla ele alıyordu. İnsanların yaşadığı yoksulluk, savaşın etkilerini dert edinirdi. Hep ‘Bir şeyler yapmamız lazım. Daha fazla ne yapabiliriz?’ diye düşünürdü. Gündem’de çıkarılan kadın ekiyle Evrim ilgileniyordu. Farklı kesimlerden kadınların bu çalışma etrafında toplanmasında Evrim’in emeği çok büyük. Mesleki anlamda da kişi olarak da bana çok fazla şey kattı. Kendi adıma ne zaman mekanikleştiğimi hissetsem aklıma Evrim gelir. İnsanın ruhuna ve yüreğine dokunurdu” diye konuştu.
‘Yaşama daha çok tutunun’
Evrim Alataş’ın bizi gördüğüne inandığını belirten Demiral, sürece dayalı moralsizlik, cansızlık, çalışma azminde düşüşler yaşanabildiğini belirterek, şöyle devam etti: “Evrim olsaydı buna asla izin vermezdi. Moralimiz düştüğünde, coşkumuz azaldığında bize çok kızardı. Benim tanıdığım Evrim şu an yanımızda olsaydı kadın gazetecilere daha çok üretmelerini söylerdi. ‘Yaşama daha çok tutunun, asla karamsarlığa kapılmayın ama kendiniz olun, gerçek olun’ derdi. İnsanın başaramayacağı hiçbir şey olmadığını düşünen bir arkadaştı. Bize de bıraktığı en önemli şey kendin olmak, kendini bilmek duygusu oldu.”
Rengin Azizoğlu/Diyarbakır-Jinnews