Boykot birçok Üniversiteye yayılırken öğrencilerin direnişi devam ediyor. Öte yandan boykota destek olan 50 akademisyen ise açığa alındı. Eğitim Sen öğrencilerin yanında olduklarını açıkladı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte 51 kişinin tutuklanmasının ardından, 19 Mart’ta başlayan sokak eylemleri bir haftayı geride bıraktı. Günlerdir süren eylemlerin ana dinamiğini ise üniversite gençliği oluşturuyor. Her ne kadar toplumun her kesiminden insan eylemlere katılsa da üniversitelere yayılan protestolar, ders boykotlarına ve hatta akademisyenlerin greve gitmesine kadar uzandı. Bir yandan orantısız polis şiddeti, diğer yandan akademisyenlerin görevden alınması, gözaltı ve tutuklamalar devam ediyor.
Üniversiteliler boykotta
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde Mimarlık Bölümü önünde bir araya gelen öğrenciler, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını dersleri boykot ederek protesto etti. Öğrenciler burada yaptığı açıklamada, “Bugün burada duruşumuzla sadece kendi haklarımızı değil, geleceği de savunuyoruz. Her büyük değişim, cesur insanların attığı küçük adımlarla başlar. Bizler bir ideoloji veya partinin sesinden öte adaletin ve umudun sesiyiz” dedi.
‘Üniversiteyi özgür bırak’
Günlerdir okulu boykot eden İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Beyazıt Meydanı’nda bir araya gelerek yaptıkları basın açıklamasında, “Üniversiteyi özgür bırak”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” dövizlerini taşıdı. Sık sık “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Ders yok boykot var”, “Baskılar bizi yıldıramaz” sloganları atıldı. Yapılan açıklamada, “Tek adam rejimi sadece anayasal ve demokratik haklarını savundukları için 20’ye yakın sıra arkadaşımızı tutuklandı. Bu alanı dolduran her bir arkadaşımıza düşen, tutuklanan arkadaşlarımızın mücadelesini sürdürmekten geçiyor. Bizlerin gözaltılarla, tutuklamalarla yıkacağını düşünen tek adam rejimine cevabımız mücadeleyi yükseltmek olacak. Biz üstümüze düşeni yaptık. Emekçilere sesleniyoruz sesimize ses olun. Bugün kol kola girme, mücadelemizi hiç olmadığı kadar büyütme ve ileriye taşıma vaktidir. Öğrencilerin başını çektiği bu mücadeleye omuz verin. DİSK, KESK, TÜRK-İŞ ve bağlı sendikalara bağımsız mücadeleci sendikaları sesleniyoruz. Çözüm sokakta, sandıkta değil diyen, boykot diyen öğrencileri yalnız bırakmayın” denildi.
Öğrencilerin talepleri
Öğrenciler, taleplerini ise şu şekilde belirtti: “Gözaltılar serbest bırakılsın, hukuksuz gözaltılar son bulsun, emniyet güçlerinin kullandığı orantısız güç kullanımına son verilsin, tüm kayyum politikaları iptal edilsin. Seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilsin. Üniversitelerin başına atanmış değil, seçilmiş rektörler gelsin. Seçme ve seçilme hakkını gasp eden tüm anti demokratik uygulamalardan vazgeçilsin.”
‘Direnişten vazgeçmeyeceğiz!’
“Gözümüzü bu baskılar altında açtık ancak artık susmuyoruz” diyen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) öğrencileri, boykotların tüm üniversitelere yayıldığını ve polis şiddetine rağmen direnişten vazgeçmeyeceklerini vurguluyor. Bu eylemlere katılan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) öğrencilerine neden eylemlere katıldıklarını, taleplerine dair ANF’ye konuştular.
‘Kayyım rektörler gitmeli’
Adını vermek istemeyen bir öğrenci, sokağa çıkma sebeplerinin yalnızca İBB soruşturmasıyla sınırlı olmadığını şöyle anlatıyor: “Eylemler, tepkiler aslında ilk olarak Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve diploma iptali gibi durumlardan başladı. Elbette bu talepler de var. Ama Mimar Sinan öğrencilerinin asıl talepleri, gözaltına alınanların serbest bırakılması ve üniversite hayatımızın nitelikli hale gelmesi. Çünkü belediyelerin yanı sıra çoğu üniversiteye de kayyım rektör atandı. Bizim üniversitemizin de kayyum rektörü var. Kayyumların gitmesi ve adaletli bir şekilde okul yönetiminin seçilmesi, taleplerimizden biri. Aslında temel taleplerimiz, kendi üniversitemiz içinde özgürce hareket edebilmek, kulüp etkinliklerine ya da genel olarak yaptığımız etkinliklere kısıtlama getirilmemesi ve soruşturma başlatılmaması. Kendi taleplerimizi özgürce dile getirebileceğimiz bir üniversite olmasını istiyoruz.
‘Kimse geri adım atmıyor’
Çok uzun zamandır Mimar Sinan’da bu kadar örgütlü bir mücadele olmamıştı. Boykot olsun, Beşiktaş’a yapılan yürüyüşler olsun ya da Maçka’ya yapılan yürüyüş olsun, gerçekten çok fazla insan sesini yükseltiyor. Herkes bunun göz korkutmak amacıyla yapıldığının farkında ve kimse geri adım atmıyor. Giderek güçleniyoruz, sesimiz daha çok çıkıyor. Diğer üniversitelerle dayanışarak bu eylemlerin yapılması gerektiği ve ancak bu şekilde taleplerimizin sonuç getireceği konusunda pek çok öğrenci hem fikir.”
‘Şimdi sıra bizde’
Bir başka öğrencisi ise AKP döneminde büyüdüklerini, tüm antidemokratik uygulamalara maruz kaldıklarını ama artık buna karşı mücadele ettiklerini ifade ediyor: “Özellikle bizim kuşağımız, gözümüzü AKP iktidarıyla açtık. Daha ilkokuldayken Gezi’ye şahit olduk, şimdi de aynı iktidarın faşizmin inşasına devam ettiğini görüyoruz. Şimdi sıra bizde. Kampüslerimizde boykotumuzu yürütmek, sıra arkadaşlarımızı bu baskı politikalarına karşı örgütlemek bizim en önemli görevimiz.
‘Birlikte mücadelenin önemi’
Öğrenciler olarak iktidarın baskılarına çoğu kez şahit olduk ama bu sürecin farkı, bu kez çok büyük bir direnişin başlaması. Polisin bütün yaptıklarına rağmen mücadelelerini sürdürmeleri ve hatta yapılan mitinglerde kendi sözlerini dinlettirmeleri halka umut aşılıyor. Ülkemizde uzun yıllardır süren kötü şartlar içine doğan bir kuşak olarak, son günlerde yaşanan haksızlıklar içinde bulunduğumuz durumun olağan dışı olduğu konusunda hepimiz uyandık. Beraber mücadele etmenin ne kadar önemli olduğunun bir kez daha ortaya çıktığı bugünlerde, birbirimize kenetlenmemizin önemini gördük.
‘Çaresizliği yok etmek’
Boykotlar, ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerde yaşanan olaylara tepki olarak başladı. Mimar Sinan öğrencileri ve akademisyenlerinin de desteği her geçen gün artıyor. Boykot süreci, öğrencilerin korkmadığını, direnişe dahil olduklarını ve umutlarını kaybetmediklerini göstermek için bir şenlik havasında geçiyor. Gençlerde yaratılan çaresizlik duygusunu yok etmek için bu tarz direnişlere daha çok ihtiyacımız var. Bu karanlık günleri ancak direnişimizi büyüterek aydınlığa kavuşturabiliriz. Ülkenin dört bir yanından yükselen o sesin dediği gibi: Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”
HABER MERKEZİ