Dicle Nehri’nin resmiyette herhangi bir statüye sahip olmaması, nehirdeki canlı yaşamının yok olmasına, suyun kirlenmesine neden olurken aynı zamanda kum ocakları, kafeler ve maden faaliyetlerinin rant alanına dönüştü
Şirin Bayık
Dicle Nehri’nin ana kolu olan Bismil ilçesi ile Türkiye-Suriye Irak sınırı arasındaki kesiminin, Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Batman kolunun Sinan Köy kavşağı ile nehrin ana kolu kavşağı arasındaki kesimi ve Botan kolunun Büyükdere kavşağı ile nehrin ana kolu kavşağı arasındaki kesimi olarak belirlenmişti. Yıllarca Kıyı Koruma Kanunu’na tabi olmayan Dicle Nehri’nin ana kolu kum ocakları, canlı yaşamının yok edilmesi ve kirlilik ile karşı karşıya kaldı. Nehrin bu statüsüzlük hali, aynı zamanda UNESCO’nun dünyanın kültürel peyzaj mirası olarak ilan ettiği Hevsel’de de sorunlara yol açmaktadır. Başta atık kontrolü, kum ocakları, kıyı kenar çizgisinin belirlenmemesinden kaynaklı tahribatlar koruma altındaki kültür ve doğa mirasını da riske atmakta.
Vali sorunu görmezden geldi
Geçtiğimiz hafta UNESCO Alan Yönetimi’nin gerçekleştirdiği ve Diyarbakır Valiliği’nin, belediyelerin, Çevre, İklim ve Şehircilik Bakanlığı’ndan katılımcıların ve STK’lerin bulunduğu bir toplantı düzenlendi. Gazetemizin elde ettiği bilgilere göre; toplantıda Dicle Nehri’nin statüsü gündeme alındı ancak bu konuda ilgili resmi mercilerden herhangi bir olumlu yaklaşım sergilenmedi. Özellikle yasal düzenlemelerin başlaması, nehir statüsü ve kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi yetkisi, valiliğin oluşturacağı bir komisyon aracılığıyla projelendirmek ve kanun teklifi şeklinde ilgili bakanlığa sunmak üzere valiliklere verilmiştir. Bu konu, toplantıda konuşulmasına rağmen bu yetkinin işletilmediği veya herhangi bir planlama yapılmadığı belirtildi. Öte yandan UNESCO eş güdüm ve denetleme komisyonu, konuyu 1 yıl önce ele aldığında Dicle’deki mutlaka statüsüzlük halinin giderilmesi gerektiği belirtmişti. Ancak tüm bunlara rağmen ne valilik ne Çevre Bakanlığı bu konuda somut bir adım atmıyor. Konuya ilişkin Amed’de TMMOB, Amed Barosu Çevre Komisyonu ve ilgili STK’ler girişimlerde bulunmaya hazırlanıyor.
İlk olarak Amed Barosu harekete geçerek birçok kurumdan bilgi talebinde bulunurken Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’na da Dicle Nehri’nin söz konusu kısmına statü verilmesini talep etti.
DSİ’ye Dicle Nehri’nin statüsü soruldu
Amed Barosu, Devlet Su İşleri Diyarbakır Müdürlüğü’ne akarsuların sınıflandırılmasına ilişkin; “Akarsuların nehir, çay ve dere olarak sınıflandırılması hangi kurum tarafından, hangi kıstaslara/verilere dayanarak yapılmaktadır? ve akarsu sınıfları arasında belli debi veya genişlik, yan akarsu kollarıyla birleşme gibi şart ve unsurlar var mıdır? Var ise her sınıf (dere, nehir, çay) için belirlenmiş sınır aralığı ve şartlar nedir?” sorularını yönelterek bilgi edinme talebinde bulundu.
Dicle Nehri’nin geçmişte yapılan değerlendirmeleri kapsamında ise; Kıyı uygulama kanunu uygulama yönetmeliği ekini işaret ederek, “Zaman içinde Dicle Nehri’nin statülü kısımlarının değişmesi neye göre, hangi kurumlarca ve hangi veriler baz alınarak yapılmıştır? Dicle Nehri’nin mevcut statüsü hangi verilere dayanılarak yapılmıştır?” diye sordu ve Diyarbakır ili sınırları içerisinde yer alan, nehir statüsünde olan ve olmayan Dicle Nehri kollarının tamamının KML haritası üzerinde gösterilmesini talep etti.
Son olarak Dicle nehri Kıyı-Kenar Çizgisine ilişkin de; “Kıyı Kanunu madde 4 ve 9 gereği Dicle Nehrinin kıyı kenar çizgisi tespit edilmiş midir?” sorusunun yanıtlanmasını istedi.
Kıyı Kenar Çizgisinin tespiti talebi
Diyarbakır Valiliği’ne ise verdiği bilgi edinme talebinde ise, “Diyarbakır’da tarımsal ve endüstriyel zehirler, kum ocakları ve madencilik faaliyetleri ile yapılaşma nedeniyle Dicle nehri ağır tehdit altındadır. Anayasanın, Çevre Kanunun, Kıyı Kanunun ve bir çok alt mevzuatın gereği akarsuların kirlilikten, kuraklıktan korunması bir kamu görevidir” hatırlatılması yapıldı.
Devamında, “Bu nedenle resmi olarak nehir statüsünde olsun veya olmasın Dicle nehrinin/akarsuyunun; ana kolunun Diyarbakır sınırları içindeki kısmının ‘Kıyı Kenar Çizgisinin’ tespit edilmesini talep ediyoruz” diyerek kamu görevlilerinden oluşturulacak en az 5 kişilik bir komisyonca bunun tespit edilmesini istedi.
Bakanlığa statü talebi
Son olarak, Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’na da gönderilen talep yazısında, “Dicle nehrinin/akarsuyunun; mevzuatsal olarak nehir statüsünde olmayan ve Diyarbakır sınırları içinde bulunan ana kolunun nehir statüsüne alınmasını talep ediyoruz” denildi.
‘Dicle’nin korunması vicdan borcudur’
Gazetemize konuşan DİSKİ Genel Müdürü Mehmet Şerifoğlu ise, “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi DİSKİ Genel Müdürlüğü olarak, Dicle Nehri’nin Bismil’den başlayarak Diyarbakır şehir merkezi ve Hevsel Bahçeleri boyunca akarak Eğil Barajlarına kadar uzanan kısmının yasal olarak “nehir” statüsünde tanımlanmamış olmasını derin bir kaygıyla izliyoruz. Bu durum hem su yönetimi hem de ekolojik koruma açısından önemli bir boşluk yaratmakta; nehrin çevresel denetimi, kıyı koruma bandı uygulamaları ve yapılaşma kontrolü gibi süreçleri zayıflatmaktadır. Dicle, bu kentin sadece su kaynağı değil, tarihinin ve kültürel belleğinin taşıyıcısıdır. DİSKİ olarak, Dicle Nehri’nin statüsüzlüğünün ortadan kaldırılması, yasal tanımının netleştirilmesi ve ekolojik bütünlüğünün korunması için tüm ilgili kurumlarla iş birliği içinde çalışmaya hazırız. Dicle’nin korunması, yalnızca idari bir sorumluluk değil; gelecek kuşaklara karşı bir vicdan borcudur” dedi.








