Üstünden 32 yıl geçen Vartinis Katliamı’nda aradan geçen zamana rağmen failler bulunmazken, Mûş Barosu Başkanı ve dosyanın avukatı Kadir Karaçelik, ‘Vartinis, 1990’lı yılların karanlığında paramiliter ve militer güçlerin gerçekleştirdiği çok önemli bir katliam dosyasıydı. Adaletsiz kararların alındığı bir dosyaya dönüştü. Adalet sağlanana kadar hukuki mücadelemiz kaldığı yerden devam edecektir’ dedi
Mûş’un Têlî (Korkut) ilçesine bağlı Vartinis (Altınova) Beldesi’nde 3 Ekim 1993’te askerler tarafından gerçekleştirilen aynı aileden 6’sı çocuk 9 kişi katledildiği ve Vartinis Katliamı olarak tarihe geçen katliamın üzerinden 32 yıl geçti.
32 yıl geçti failler yok
Evlerinin askerler tarafından ateşe verilmesi sonucu Nasır, Eşref, 13 yaşındaki Sevim , 12 yaşındaki Sevda , 11 yaşındaki Mehmet Şakir, 8 yaşındaki Mehmet Şirin , 5 yaşındaki Cihan, Aycan ve 3 yaşındaki Çınar Öğüt olmak üzere aynı aileden 9 kişi yakılarak katledildi. Aradan 32 yıl geçti ancak henüz failler bulunabilmiş değil.
Valilik PKK yaptı dedi
Katliamın ardından Muş Valisi bozdu. Valiliği yaptığı ilk açıklamada, katliamı PKK’nin yaptığını öne sürdü. Ancak görgü tanıklarının beyanları, Valiliğin açıklamasını yalanladı. Valilik soruşturma izin belgesine göre, 3 Ekim tarihli Cumhuriyet Başsavcılığı ölü muayene tutanağında cenazelerin kömürleşmesi nedeniyle kimlik tespitinin yapılamadığı, evin tamamen yandığı ve yangının çıkış sebebinin tespit edilemediği kaydedildi.
9 kişi diri diri yakıldı
Katliam sonrası, o gece yaşananları anlatan görgü tanıkları, o gün köye asker ve jandarmaların geldiğini, köyü yakacaklarını bildirdiklerini ve köyü boşaltmalarını istediklerini aktararak Valiliğin iddiasını da yalanlamış oldu. Askerlerin baskılarına rağmen Öğüt ailesi, köyünü boşaltmak istemedikleri için hedef alındı. Bir görgü tanığı korkunç katliamı şu sözlerle anlatmıştı: “O sırada evlerden sokaklara çıkanlar elleri yukarı kaldırılıp belediye binasının önünde toplatılmışlardı. Yanan evin içinden çığlıklar gelmesi karşısında köy halkı kurtarmak için hareketlense de oradaki güvenlik güçleri izin vermemişti. Kimse müdahale etmeksizin evin içindeki anne, baba ve 7 çocuk olmak üzere toplam 9 kişi diri diri yanmışlardı. Küçük çocuklar pencere korkuluklarına tırmanmalarına rağmen evden dışarı çıkmalarına izin verilmedi.”
Sağ kurtulan tek kişi
Katliamın ardından katliamdan sağ kurtulan Öğüt ailesinin tek üyesi Aysel Öğüt, Muş Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak hukuki mücadeleyi başlattı. Ancak Muş Cumhuriyet Başsavcılığı da görgü tanıklarına rağmen Valilik açıklamasını esas alarak köyün PKK tarafından yakıldığını ileri sürdü ve dosyayı kapattı. Karara rağmen hukuki mücadeleden vazgeçmeyen Aysel Öğüt, katliamdan 10 yıl sonra, 2003 yılında yeniden suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine başlatılan soruşturma sonucunda, dönemin Jandarma Yüzbaşı Bülent Karaoğlu, Hasköy İlçe Jandarma Komando Bölük Komutanı Piyade Kıdemli Üsteğmen Hanefi Akyıldız, Muş Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü Şerafettin Uz ve Jandarma Gökyazı Jandarma Karakol Komutanı Başçavuş Turhan Nurdoğan hakkında “kasten ev yakmak suretiyle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek” suçundan 2006 yılında soruşturma izni verildi.
20 yıl sonra soruşturma açıldı
Soruşturma izni verilmesinin ardından başlatılan soruşturma sonucunda, katliamdan 20 yıl sonra, 2013 yılında dava açıldı. 2013’te açılan davanın ilk duruşması 5 Aralık 2013’te Muş Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davanın ilk duruşmasının ardından Yargıtay, mahkemenin talebi doğrultusunda “güvenlik” iddiasıyla davanın Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledilmesine karar verdi.
“Güvenlik” gerekçesiyle Mûş’tan Kırıkkale’ye taşınan davanın ikinci duruşması ise 10 Haziran 2015’te görüldü. İkinci duruşmada esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı, “ihmal sebebiyle ölüme sebebiyet vermek” suçundan katledilen 9 kişiden her biri için 20 ile 25’er yıl olmak üzere toplamda 180 yıldan 225 yıla kadar hapis cezası verilmesini talep etti.
Katliama yönelik 1 Mart 2016’da görülen davanın üçüncü duruşmasında karar açıklandı. Önceki duruşmada tüm failler hakkında ceza isteyen iddia makamı, karar duruşmasında mütalaada yaptığı değişiklikle dönemin Jandarma Yüzbaşı Bülent Karaoğlu dışındaki tüm faillerin beraatını istedi. Davanın esasına dair kararını açıklayan mahkeme heyeti ise tüm faillerin beraatına hükmetti.
Verilen beraat kararına itiraz eden dava avukatları, dosyayı temyiz etti. Kararın Yargıtay’a taşınması üzerine, 2 Nisan 2018’de Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Fehmi Tosun, hazırladığı tebliğnamede yerel mahkemenin verdiği beraat kararının bozulmasını istedi. Savcı, yangının nasıl çıktığı noktasında jandarma ve köylülerin anlatımlarının farklı olduğunu ifade ederek, bazı tanık askerlerin köyün askerlerce yakıldığına yönelik şüphe doğuracak beyanlar verdiğini belirtti. Katliamda araştırılması gereken hususların henüz araştırılmadığının tespit edildiğini kaydeden savcı, beraat kararının bozulması talebinde bulundu.
Katliam talimatla işlendi
26 Ocak 2021 tarihinde Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi, temyiz edilen davayı inceleyerek failler Turhan Nurdoğan, Hanifi Akyıldız ile Şerafettin Uz hakkında verilen beraat hükümlerinin onanmasına karar verdi. Faillerden Bülent Karaoğlu hakkında verilen beraat kararı ise, tanık ve mağdur anlatımlarında katliam günü fail Bülent Karaoğlu’nun “Bu gece gelip köyünüzü yakacağız” dediği, failin operasyonda en üst rütbeli olarak sorumlu olması ve yangının Bülent Karaoğlu’nun emir ve talimatları doğrultusunda meydana geldiğinin anlaşılması üzerine bozuldu.
Failin tutuklanmasına karar verildi
Kesinleşen beraat kararlarına karşı Aysel Öğüt, avukatları aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. Dosyanın Yargıtay tarafından fail Bülent Karaoğlu yönünden bozulmasının ardından, ilk duruşma 21 Eylül 2021’de Kırıkkale 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya, tek fail Bülent Karaoğlu sağlık sorunlarını gerekçe göstererek katılmadı. Dava avukatı Kadir Karaçelik, duruşma gününün Eylül ayına verildikten sonra bir dilekçe ile mahkemeye başvurduklarını ve davanın zaman aşımı tehlikesi altında olduğunu belirterek duruşma tarihinin öne alınmasını ve Yargıtay Bozma İlamı gereği failin tutuklanmasını talep ettiklerini ancak kabul edilmediğini beyan etti. Savcı, failin tutuklanması yönünde mütalaada bulundu. Duruşmada, fail Bülent Karaoğlu’nun tutuklanmasına karar verildi.
Tutuklama çıktı ama tutuklama yok
4 Kasım 2021’de görülen ikinci duruşmada ise hakkında tutuklama kararı çıkan tek fail Bülent Karaoğlu’nun hâlâ yakalanmadığı öğrenildi. Duruşmada, Aysel Öğüt ve avukatları bir kere daha zaman aşımı riskini hatırlatarak, dosyanın cezasızlık politikası ile ilerlediğini vurguladı. Failin yakalama kararının halen infaz edilmemesi nedeniyle duruşma 9 Aralık’a ertelendi. 9 Aralık 2021’de görülen üçüncü duruşma ile 27 Ocak 2022 günü görülen dördüncü duruşma, fail Bülent Karaoğlu’nun yakalanmaması nedeniyle ertelendi.
Kırmızı Bülten talebine ret
24 Mart 2022 günü görülen beşinci duruşmada, avukatlar tarafından fail Bülent Karaoğlu hakkında kırmızı bülten ile arama kararı verilmesi talep edildi. Ancak bu talep, failin yurt dışına çıktığına dair somut bir bilgi olmaması ve yurtdışına çıkışının yasak olması gerekçesiyle reddedildi.
2 Haziran 2022‘de görülen altıncı duruşmada, fail Bülent Karaoğlu hakkında çıkarılan yakalama kararı ile ilgili “sıkı bir şekilde” araştırma yapılmasına, failin yurt dışına çıkıp çıkmadığına ilişkin araştırma cevabı geldiğinde, zaman aşımı da düşünülerek celse arasında kırmızı bülten taleplerinin değerlendirilmesine karar verilerek duruşma 5 Temmuz 2022 tarihine ertelendi.
5 Temmuz 2022’de görülen davanın yedinci duruşmasında fail hâlâ yakalanmazken, mahkeme, “mahkemeye gönderilen yurt dışı çıkış-giriş bilgilerine göre sanığın yurt dışında bulunmadığının anlaşıldığından ve sanığın yurt dışında olduğuna dair bir bilgi bulunmadığından” kırmızı bülten çıkartılması yönündeki talebin reddine karar vererek bir sonraki duruşmayı 23 Eylül’e erteledi.
23 Eylül 2022’de görülen davanın sekizinci duruşmasında, davanın zaman aşımı tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir kez daha hatırlatıldı. Mahkeme, fail Bülent Karaoğlu hakkında kırmızı bültenle aranması hususunun celse arasında değerlendirilmesine ve gerekli işlemlerin tesis edilmesine karar vererek duruşmayı 20 Ekim’e erteledi.
20 Ekim 2022 tarihinde görülen dokuzuncu duruşmada mahkeme, zaman aşımına az bir süre kala fail Bülent Karaoğlu hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına karar vererek bir sonraki duruşmayı 8 Aralık’a erteledi.
8 Aralık 2022 tarihinde gerçekleşen 10’uncu duruşmada fail hakkında çıkartılan kırmızı bülten sonucunun beklenilmesine, akıbetinin Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Bakanlığı ve HSK Muhabere Bürosu’ndan sorulmasına, yazılacak müzekkereye davanın olağan ve olağanüstü zaman aşımı süresinin dolmasına çok kısa bir süre kaldığının ve yargılama konusunun öneminin eklenmesine karar verildi.
27 Eylül 2023’te gerçekleşen 18’inci duruşmada heyet, insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı uygulanmayacağına ilişkin değerlendirmenin nihai karar ile birlikte yapılacağını belirtti. Dava bir kez daha ertelendi.
1 Kasım 2023 tarihli 19’uncu duruşmada, katliamın üzerinden geçen sürenin 3 Ekim 2023 tarihinde 30 yılını doldurması nedeniyle zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi bekleniyordu. Ancak bu yönde karar çıkmadı. Mahkeme heyeti fail hakkında araştırma işlemlerinin devamına karar verdi. Ayrıca failin emekli maaşını aldığı bankadan ve SGK’dan bilgi edinilmesini talep etti.
30 yılını dolduran katliama dair esas karar, 20’nci duruşma olan 4 Aralık 2023 günü verildi. Mahkeme, zamanaşımı süresi dolduğundan davanın düşmesine ve fail Bülent Karaoğlu hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasına karar verdi.
Dava düşürüldü
Kırıkkale 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği zaman aşımı kararının gerekçesinde, suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan 765 sayılı kanuna göre, failin üzerine atılı suç yönünden olağanüstü zamanaşımı süresinin 30 yıl olduğu belirtildi. Mahkeme, 2005 yılında yürürlüğe giren kanuna göre bu suçun zamanaşımı süresinin 45 yıl olduğunu, ancak failin lehine olan kanunun uygulanması gerektiğini ifade etti. Buna göre, suçun işlendiği 1993’te yürürlükte olan kanun dikkate alınarak “nitelikli kasten öldürme” suçunun zamanaşımı süresi 3 Ekim 2023 itibariyle dolmuş oldu. Bu gerekçeyle davanın düşmesine karar verildi.
Zaman aşımı kararı üzerine dava avukatları dosyayı Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay tarafından da onanan dosyanın bir üst mahkemeye taşınması bekleniyor.
Sanığın firar etmesine göz yumuldu
Katliama ve dava sürecine dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ceylan Şahinli‘ye konuşan Mûş Barosu Başkanı ve dosyanın avukatı Kadir Karaçelik, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdıkların ve henüz buradan bir karar çıkmadığını ifade etti.
1993’te yaşanan katliamın, ancak 2013 yılında davaya dönüşebildiğini hatırlatan Kadir Karaçelik, “Maalesef bu davada delil anlamında çok güçlü bir yerdeydik, ancak cezasızlık kültürüyle karşılaştık. Cezasızlığa götüren tüm strateji ve yollarla karşılaşmış olduk. Acele edilmesi talebimize rağmen tüm yargılama süreci çok ağırdan alındı. Verilen yargısal kararlarla sanığın firar etmesine göz yumuldu” ifadelerini kullandı.
Sürece direnç var
Yürütülen sürece de değinen Kadir Karaçelik, “Beklentilerden biri de onarıcı adaletin devreye girmesidir. 1990’lı yıllarda ağır insan hakları ihlallerine sebep olan bu vakaların akıbeti, hakikati bilme hakkı ve yüzleşme bu sürecin en önemli unsurlarından birini teşkil ediyor. Zaman aşımını hemencecik onaylayan bu karar, sürecin toplumsallaşması, inandırıcılık ve güven vericilik ruhuna terstir. Karar bizlere, bu dava şahsında sürece karşı büyük bir direnç olduğunu düşündürtüyor. Ya da gerçekten sürece irtibat edilmediği gibi bir düşünceye kapılıyoruz. Vartinis, 1990’lı yılların karanlığında paramiliter ve militer güçlerin gerçekleştirdiği çok önemli bir katliam dosyasıydı. Ancak bu adaleti sağlayacak kararlar alınmadı. Adaletsiz kararların alındığı bir dosyaya dönüştü. Adalet sağlanana kadar hukuki mücadelemiz kaldığı yerden devam edecektir” şeklinde konuştu.
Kaynak: JINNEWS