Hep ‘Commandante’nin yanında durdu o. Onu yitirdiğinde de çektiği büyük acı, yılgınlık değil, daha fazla devrimci sorumluluğa yol açtı. Adı az duyuldu, az bilindi ama bir sürecin kahramanlarındandı
Şimdi yeniden baktığımda kaynaklarda bulamadım ama belleğim beni yanıltmaz diye düşünüyorum. İnti Peredo ismini ilk kez THKO tarihi ile ilgili olarak duymuştum ve yanılmıyorsam eğer, konu Mustafa Yalçıner ya da Alpaslan Özdoğan’ın, ‘İnti’yi takma isim olarak seçmesiyle ilgiliydi. Ta o zamandan, epey bir gençlik yıllarımdan kalmıştı aklımda bu isim. Sonraları, Che’nin Bolivya Günlüğü’nü okurken, İnti ve Coco kardeşlerin süreçte nasıl da başrol oynadıklarını gördüm. Günlükte “İnti ve Coco’nun sağlam asker ve devrimci kadrolar olarak gittikçe sivrildiklerine de işaret etmek gerekir” gibi cümleler sık sık geçiyordu ve iki kardeşin içinden geldikleri Bolivya Komünist Partisi’nin (BCP) ihanete varan tutumu karşısında nasıl sapasağlam durdukları da belgeleniyordu.
Che ile BCP lideri Monje’nin dağ başında yaptıkları tartışma, başka bir ‘Tarihin Belleği’ köşesinin konusu olacak kadar önemli; tarihsel dersler de içeriyor ve mutlaka yazmak gerekiyor ama onu şimdilik bırakıp İnti’nin yaşamına odaklanabiliriz.
Çekirdekten yetişmek
Tipik bir kalabalık Bolivya ailesinin mensubuydu İnti Guido Peredo Leigue. Genelde Coco ile birlikte anılsa da aslında diğer iki kardeş de (Rodolfo Saldaña ve Jorge Vázquez Viaña) başından beri devrimci mücadelenin içinde büyümüş çocuklardı. Katolik El Imparcial gazetesinin önde gelen bir yöneticisi ve aynı zamanda bir öğretmen olan babası, onu ve kardeşlerini sıkı bir eğitimden geçirmişti.
O kadar sıkı eğitim ki, Coco 11, İnti ise henüz 12 yaşındayken Bolivya Komünist Partisi’yle tanışmışlardı bile! Her ikisi de önce çocuklar ve gençlerle ilgili örgütlerde yöneticilik yaptıktan sonra parti sorumlusu olarak görevler aldılar. İnti, son olarak başkent La Paz’da parti bölge sekreteriydi.
Dört kardeş, daha 1963’te, Arjantin’in kuzeyindeki Salta eyaletinde faaliyet gösterecek olan gazeteci Jorge Ricardo Masetti başkanlığındaki -bizzat Che’nin organize ettiği- Halk Gerilla Ordusu’nun örgütlenmesinde değerli yardımlar sağlamışlar, ayrıca Perulu devrimcilerle birlikte çalışmışlardı.
Gerilla başlıyor
Mart 1966’da José María Martínez Tamayo (“Ricardo”), Bolivya’da bir gerilla odağını organize etmeye başlamak için İnti ile temasa geçti. Artık sular ısınıyordu. Aynı yılın Mayıs ayında, İnti, silahlı mücadelenin gerekliliği üzerine Komünist Partinin Bölge Kongresi için bir rapor hazırlıyor; daha sonra da 20 kişilik bir grubun askeri eğitim için Küba’ya gönderilmeleri gündeme geliyordu.
İnti, Küba’ya gönderilen ikinci Bolivyalı grubun içindeydi. Daha sonra 12 Kasım’da Ñancahuazú’da gerilla kampını kurmak için Cochabamba’ya döndü. Süreç, başından beri Che Guevara ve Fidel ile birlikte, Küba devriminde savaşmış deneyimli gerillacılar tarafından organize ediliyordu. Nihayet, Che de kampa katıldığında, İnti artık Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (ELN) Politik Komiseri olarak görev almıştı. 31 Aralık’ta PCB’nin genel sekreteri Mario Monje gerilla kampını ziyaret ederek Che’den hareketin liderliğini isteyip reddedilince de hepsi de parti üyesi olan komünist üyelere mücadeleyi bırakmalarını teklif ettiğinde, İnti, kardeşi ve diğer beş komünist gerilla ile birlikte karşı çıktı ve Che’nin yanında kaldı. Böylece artık gerilla desteksiz kalmıştı.
Trajik darbeler ve geri dönüş
Sonraki olaylar oldukça hızlı gelişti. Che’nin Bolivya Günlüğü’nde anlattığı gibi zor koşullarda yine de hızlı büyüyen gerilla, erken çatışmalara girmek zorunda kaldı ve Küba’dan ders çıkaran CIA ve Barrientos diktası bölgeye bütün gücüyle yüklendiğinde zorlanmaya başladı. Coco ve daha başka gerillalar bu süreçte yaşamını yitirdi. 8 Ekim 1967’de ise asıl ağır darbe geldi. Yaralı olarak ele geçirilen Che Guevara, işkencelerden sonra katledildiğinde, gerillanın güvenli olarak bölgeden çekilmesi, İnti’nin görevi oldu. İnti, küçük savaşçı grubunu çatışma bölgesinden çıkararak Salvador Allende’nin kendilerini beklediği Şili sınırına ulaştırmakta önemli bir rol oynadı.
Geri dönmekte çok gecikmedi ama. 1969’da yeniden Bolivya’daydı. Temmuz ayında Bolivya halkına çok etkileyici bir “Gerilla bitmedi! Yeniden başlıyoruz!” bildirisi yayınladı ve grubu yeniden örgütlemeye başladı. Ancak kısa bir süre sonra güvenli yerinden ayrılarak La Paz’a taşınmak zorunda kaldı ve tuzağa düşürüldü. 9 Eylül’de 150 polis, kaldığı evin etrafını sardı. İnti, el bombasıyla ağır yaralanmasına kadar direndi. Daha sonra götürüldüğü karakol ve cezaevinde saatlerce dipçiklendi. Nihayet, zehirli bir iğneyle yaşamına son verildi ve aynı gün hükümet, cesedini fotoğraflarını basına servis etti. Savaş boyunca diktatörlük birçok kez “İnti’yi öldürdük” yalanları uydurmuş ve hatta ELN bunun için özel bir bildiri yayınlamak zorunda kalmıştı ama bu kez her şey gerçekti.
*
Anılarının bir yerinde, İnti, kampın taşınmasını anlatırken şöyle diyor: “Che bize basit ve yetenekli bir şefin ne olması gerektiğine dair ilk pratik dersini verdi: En ağır çuvalı seçti ve sırtına alarak yürümeye başladı. Bir ara karanlıkta ayağı takıldı ve düştü. Kalkıp tekrar yükünü sırtladı ve devam etti.”
O da ustasının yolundan yürüdü hep. En ağır yükü seçip sırtlayarak…