• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
19 Aralık 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Ve Leyla ile tanıştı meydan…-Azad Barış

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
14 Şubat 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Taksim Meydanı’nın adını duymayan hemen hemen hiç kimse yoktur ya da çok az kişi vardır bu topraklarda. Şehrin bu meydanı kentle bütünleşmiş bir semboldür, lakin salt bir meydan değildir burası. Aslında ahım şahım bir meydan değildir ve hatta dünyanın diğer şehir meydanlarına kıyasla bayağı da çirkinleştirilmiş, gittikçe amorf bir şekle sokulmuştur. Tıpkı iktidarın karakterini yansıtıyor. Bu çirkinlik meydanın kendisine ait değildir tabii ki, kenti yönetenlerin estetik ve mimariye dair tasavvurlarıdır oraya çıkan kitsch. Zira herkes ancak içindekini dışarıya yansıtacak kudrete sahiptir. Hiç kimse zihninde olmayanı yaratamaz, çirkin de güzel de, iyi de kötü de oraya aittir. Onun için İstanbul’un yanı sıra kentlerimizin mimari ve idari, yaşam ve kültürel durumları mevcut zihniyetin bir ürünü olarak görmek lazım. İktidarın kristalleştiği alanların kendisi. Hak, hukuk ve adalet de dahildir buna. Dolayısıyla meydanın çirkinliği de içsel bakışın izdüşümü olarak karşımıza çıkar. Buradaki amorfluğun ve çirkinliğin nesnel sebebi budur.

İktidarın bütün mekan politikasına ve kent talanı anlayışına göre, yine de Taksim Meydanı şehrin kalbidir, her ne kadar krizlerle boğuşan bir kalp olsa da. Kalbi her geçen gün yavaşlayan bir insanın kalp atışlarını o meydana taşımak isteyen 50’ye yakın seçilmiş insan önceki gün “hayat” için seslenmek istedi. Barışı savunmak, savaşı sonlandırmak için bedenini açlığa yatıran bir insanın en masum mesajını insanlara duyurmak için o meydanı bir barış platformu olarak kullanmak istediler. Hayatın ölüme karşı savunulacak bir şey olduğunun ölümü savunmaktan daha değerli olduğunu hep birlikte haykıracaklardı. Bizden, her birimizden beklenen şey, hakikatin; yaşamın tarafında durmak ve bizleri koruyan o yaşam kabuğuna dokunmamak olduğunu hep birlikte hatırlattılar. Buna sadık kalmanın önemine vurgu yapmak için meydana taşınmıştı Leyla’nın kalp atışları. Adil olanın adaletini savunmanın her insanın en asil ahlaki yükümlülüğü olduğunu topluma duyurmak, devletin hukuki ve yasal sorumluluğunun hatırlatmaktı meydanda bulunmanın gayesi. İki gaye birleşmişti meydanda, biri savaşa karşı 99 gündür barışla sembolleşen beden hakkını savunmak, diğeri ise bu direnişin asaletini o meydana taşımaktı.

Buna karşı tehditler savuran ‘çirkinliğin, amorfluğun iç bakanı’ndan mesul zatın gayesi ise yaşam hakkını reddetmek ve barışa dair sesi boğmaktı. Özellikle toplumda içsel kopukluklar yaratmak üzere geliştirdiği propagandaların akıl sınırını aşan derecede tehlikeli olduğunu tekrardan tanıklık ettik. Özellikle “sizleri yürüten adam değildir” diyerek yıkıcı faaliyetlere yol açacak uygun bir ortam hazırladığını beyan etmişti. Böylece meydanın mevcut çirkinliğine devletin robotik soğukluğunu katarak daha da çirkinleştirdi. Bulunduğu mekanı adalet ve refah için kullanmak yerine tehdit ve şiddet için kullanması onu gayr-ı meşhur bir yeraltı patronuna çevirmiştir. Komplekse boğulan kişiliğini protestonun doruğuna taşıyarak etkinliğe izin vermeyeceğini söylemesi yeraltı dünyasının tipik bir jargonudur.

Oysa Leyla’nın barış beyanını meydana taşımak isteyen yoldaşları için bunun hiçbir hükmü yoktu ve nihayetinde öyle de oldu. Çünkü barış izinle başlayan bir şey değildir. Barış her yerde ve herkesle başlar, barışın muhatabı sadece barıştır. Yetmişlerin barış hareketinin ilhamıdır bu. O ilham Taksim Meydanı’nda tekrar uyarlandı, 1 Mayıs’ın anılarına ve Gezi’nin ruhuna dokunarak. Yıllar sonra o büyük meydanda toplanan seçilmişler barışın kalp atışlarını o meydana taşıdılar. Devletin bütün soğuk malzeme ve cihazlarına rağmen o sıcacık adım o gün orada hissedildi. Bunu en iyi yansıtan kare ise o otelin dokuzuncu katında çekilen fotoğrafın kendisidir. İsimsiz kahramanın kadrajındaki kareler devletin halkın iradesi olan vekillere nasıl davrandığını ve barışa karşı ne denli şuursuz olduğunun göstergesiydi. Erkin içine düştüğü acizliğin en belirgin haliydi o kareler. Bütün dünya medyasına yansıyan o kareler devletin tecrit nizamı ve özgürlüklerin daralan çemberi olarak okundu. O kareler devletin güvenlikçi konseptinin mecazi sembolleri olarak hem sosyal medyada hem de arama motorlarından kalıcılaşacaktır. Ayrıca toplumsal hafızamızın da bir parçasıdır artık.

O günkü meydanın diğer kalıcı yansımasıysa o güvenlikçi nizamın içinde barışı inançla haykıranların siluetleri oldu. Çünkü barış önce bireylerin kalbinde, inançlarında, dünyaya açılan gözlerinde başlar ve sonra sokaklara, meydanlara yayılarak büyür. Küçük gibi görünen o yansımaların bir sonraki adımları ne olacağı tam olarak bilinmese de bir sonraki eşiğe doğru evirileceği kuvvetle muhtemeldir. Filozof Popper’ın buna denk düşen önermesini hatırlatan küçük dönüşümdür bu. Popper, radikal değişimleri tariflerken, küçük adımlarla ilerleyen bir politik pratiğin “sosyal düzenin kademeli olarak yeniden yapılandırılması tekniği” olarak görür. O, küçük ölçekli sosyal deneylerin toplumsal olana çok fazla zarar veremeyeceğini ve başarısız olması durumunda daha kolay tersine çevrilebileceğini savunur. Tabii ki atılan adımların ne kadar küçük ya da ne kadar büyük olduğu gerektiği ancak zaman ve mekanın nesnelliği çerçevesinde belirlenir. Ama o burada, sosyal sistemlerin göreceli bir denge durumunda dengelenme eğiliminde olduğunu gördü ve bu önemli önermeyi ortaya koydu.  Zira buradaki esas önemli denklem bir toplumsal deneyim olarak küçük adımlarla sosyal düzeni adalet yönünde değişime zorlamaktır, lakin temel olguları zedelemeden. Bunun en önemli adımlarından biride kamusal alanı toplumsal olanın lehine kullanmaktır.

Tıpkı Taksim Meydanı’ndaki protestonun ortaya çıkardığı hakikat gibi, kamusal alanı zedelemeden, toplumsal olana doğru zorlamak ve dönüştürmek. Çünkü toplum tabiatı itibariyle kapalı bir sistem olmadığı için her zaman çeşitli değişkenlerin etkisi altındadır ve hatta değişkenliğin kendisidir. Gerek kendi iç dinamiği, gerekse toplumsal politikleşme ve kültürel dönüşümlerden etkilenen ve değişen bir organizmadır. Zira, Popper’a göre de, ‘toplum ne düzenli ve gelecekte oluşacak olaylar konusunda öngörü imkanı veren bir saat benzeridir ne de fazlasıyla düzensiz ve her şeyin tesadüflere bağlı olduğu bir yapıdır’. Bu öğretiye göre, bütün toplumsal dönüşümleri ve toplumsal olanın tarihsel gelişiminin yasası üzerinde kurmak gerekir. Onun için küçük adımlarla ilerlemenin politik pratiği sanıldığından daha etkili sonuçlar ortaya çıkarabilecek kadar büyüktür aslında.

Buradan hareketle HDP’nin Taksim çıkarmasını bu bağlamda okumak lazım. Her şeyden önce tecrit nizamını delmiş, bütün meydan okumalara göğüs germiş ve tecridi kırmak için önemli bir adım daha atılmıştır. 99 gündür açlığın ağır yükü ile barışa nefes vermek isteyen Leyla’nın kalbi meydanın orta yerinde ve kentin en muhteşem caddesi boyunca hâkim oldu. Her gün tekrardan üretilen tehditlerin en banal ve en rüküş haline rağmen birileri Leyla adına yürüdü o gün.

Leyla, tanrıların 99 adına denk gelen açlığıyla tecridin hakiki resmini o meydandan dünyaya taşıdı.

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

2026 bütçesinde harcamalar ve vergiler

Adalet perspektifinden 2026 bütçesi (b)

Yazar: Heval Elçi
19 Aralık 2025

Bir önceki bölümde, adil bir bütçe politikasına ilişkin konuların dört başlıkta ele alınabileceğini belirtmiş ve bu konuda ilk olarak mali...

Bildiğimiz dünyanın sonrası: Kapitalizm ve Ortadoğu

Bildiğimiz dünyanın sonrası: Kapitalizm ve Ortadoğu

Yazar: Heval Elçi
18 Aralık 2025

“Bildiğimiz dünyanın sonu” değil, “sonrası” demek diyalektik bakış açısından kaynaklanıyor. Her bilinen dünya (yani verili dünya düzeni) kendi çelişkilerini üretir....

Devrimde buluşmak

Uğraklarda üstü örtülemeyenler: Gerçekler-gerilimler

Yazar: Heval Elçi
18 Aralık 2025

Türkiye’nin kapitalist sistemin taşeronluğunu sürdürme çabaları ile sisteme kendini kanıtlamaya çalıştığı uluslararası hamlelerden 2. Kritik Eşiği COP31’i bir önceki yazıda...

Tabii ki demokrasi istenecek

Nereden başlamalı?

Yazar: Bedri Adanır
18 Aralık 2025

Toplumun beslenme, barınma, eğitim, sağlık, ulaşım gibi ihtiyaçlarının; üretim yapılarak karşılanması gerekiyor. Bundan başka bir çare yok. Bir üretim ilişkileri...

Başarının sahibi

Başarının sahibi

Yazar: Heval Elçi
18 Aralık 2025

Türk devleti adına bu süreci yürütenler, Demokratik Toplum ve Barış sürecini, kendilerine göre tanımlayıp, altına başarı imzası atsalar da şimdiye...

Asimilasyon, inkar ve efendiye benzemek

Kadın bedeni üzerinden özel savaş

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
18 Aralık 2025

Devletli uygarlığın beş bin yıllık erkek egemen mirası, tarih boyunca en yoğun baskıyı kadın ve gençlik üzerinde kurmuştur. Toplumsal hakikat...

Sonraki Haber

At çatlatan koşucu-Hicri İzgören

SON HABERLER

Birleşik Kamu-İş üyelerinden iş bırakma eylemi

Birleşik Kamu-İş üyelerinden iş bırakma eylemi

Yazar: Heval Elçi
19 Aralık 2025

İzmir’de 19 Aralık protestosu: Tecrit devam ediyor

İzmir’de 19 Aralık protestosu: Tecrit devam ediyor

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
19 Aralık 2025

Aziz Tunç’un Mereş katliamına dair kitapları yeniden basıldı

Aziz Tunç’un Mereş katliamına dair kitapları yeniden basıldı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
19 Aralık 2025

Rusya, 1003 Ukraynalı askerin cenazesini teslim etti

Rusya, 1003 Ukraynalı askerin cenazesini teslim etti

Yazar: Bedri Adanır
19 Aralık 2025

Kayyım davası görüldü: Yürütmeyi durdurma talebi karara bağlanacak

Kayyım davası görüldü: Yürütmeyi durdurma talebi karara bağlanacak

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
19 Aralık 2025

Birçok kentte 19 Aralık açıklaması: Zaman aşımı cezasızlıktır

Birçok kentte 19 Aralık açıklaması: Zaman aşımı cezasızlıktır

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
19 Aralık 2025

Rus ordusu Ukrayna’ya 160 İHA ile saldırı düzenledi

Rus ordusu Ukrayna’ya 160 İHA ile saldırı düzenledi

Yazar: Bedri Adanır
19 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır