Georgi Gospodinov: ‘omuzlarında tonlarca geçmiş taşıyan bir Atlas’ der babası için. Hastalığı ile birlikte ona ölümüne kadar eşlik eder. ‘Bahçıvan ve Ölüm’ birçok şeyin yanı sıra ‘babanın ölümüne’ dair bir roman
Hüseyin Kalkan
‘Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü, kör oldum.
Yıkadılar, aldılar, götürdüler.
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.’
Georgi Gospodinov, babasının ölümünü anlattığı bir an-roman olan ‘Bahçıvan ve Ölüm’ü okurken ister istemez Cemal Süreya’nın bu dizleri düşüyor aklımıza. Yeri doldurulmaz bir kayıptır, babının kaybı, şairi kör ediyor. Yazar ise “Bizi çocuk olarak hatırlayan son kişi de gittiğinde hâlâ var olduğumuz söylenebilir mi?” diye soruyor.
Büyük kaybın romanı
Bu günlerde hemen herkesin elinde olana ‘Bahçıvan ve Ölüm’ böylesine yeri doldurulmaz bir kaybı anlatır. Yazar babasının ölümün anlatıyor ve geri dönüşlerle bütün hayatını, ailesinin hayatını ve bir parça ülkesini anlatıyor. Yani arka planda Bulgaristan’da reel sosyalizmi deneyimlerini okuyoruz.
Her çocuk babasına çok şey yükler. Büyük anlamlar atfeder. Yazarımız ise biraz daha fazla anlamlar yükler babasına: “omuzlarında tonlarca geçmiş taşıyan bir Atlas” der babası için. Bu ‘Atlas’ın hastalığı ile birlikte ona ölümüne kadar eşlik eder. Bu yüzden Bahçıvan ve Ölüm birçok şeyin gibi ‘Babanın ölümünün’ de romanı olur. Hikâyenin nasıl bir hikâye olduğunu Gospodinov, şöyle anlatıyor: “Hemen söyleyeyim, bu kitabın sonunda başkahraman ölüyor. Hatta sonunda bile değil, daha ortasında, ama vefatının öncesini ve sonrasını anlatan tüm hikâyelerde o yine hayata dönecek. Çünkü, Gaustin’in dediği gibi, geçmişte zaman tek yönlü akmaz.
Küçükken kütüphaneden sadece birinci şahıs ağzından yazılmış kitapları seçerdim çünkü onlarda başkahramanın ölmediğini bilirdim.
Eh, gerçek kahramanının ölmesine rağmen birinci şahıs ağzından yazılmış bir kitap bu.
Sadece hikâyelerin anlatıcıları hayatta kalıyor, ama onlar da bir gün ölecek.
Sadece hikâyeler hayatta kalacak.
Ve babamın aramızdan ayrılmadan önce yetiştirdiği bahçe.
Muhtemelen bu yüzden hikâye anlatırız. Dünyanın ve içindeki her şeyin yerli yerinde olduğu bir başka paralel koridor yaratmak için, tehlike ve ölüm akın etmeye başladığında anlatıyı başka bir tarha yönlendirmek için, tıpkı bahçıvanın bahçede suyu bir sonraki tarha yönlendirmesi gibi.
Bu sayfalarda ışık olsun istiyorum, yumuşak öğle sonrası ışığı. Bu kitap ölüm hakkında değil, sona eren bir hayat için duyulan hüzün hakkında. Arada fark var. Bu, sadece onun bal dolu peteği için değil, peteğin boş hücreleri için de duyulan bir hüzün, hatta o çok daha güçlü. Elimizdeki mumların dahi yanıp tükenirken hatırladıkları o petek için duyulan hüzün.
Babamın dediği gibi, korkacak bir şey yok.” (S. 11-12)
Son cümle, sanki karanlıkta korkmamak için bir çocuğun kendi kendine söylediği bir söz gibi. Yazar, bu kitapla babasının ölümü ile başa çıkmaya çalışıyor. Bahçıvan ve Ölüm biraz, biraz değil büyük ölcüde kendi üzerinde bir roman. Cemal Süreya’nın deyişi ile kör oluyoruz, bununla başka çıkmanın bir yolu yok sanırım.
Biraz Bulgaristan
Bu roman ‘sosyalist’ Bulgaristan’da geçiyor. Berlin duvarının bütün görkemi ve kofluğu ile dikildi ve ardında yıkıldığı zamanlarda.Bu nedenle istersek romanı bir reel sosyalizm eleştirisi olarakta okuyabilir. Kaba siyasi bir eleştir değil, ince bir mizahla günlük hayatın içine sinmiş bir eleştiri. Diktatörlüklere yakışan, gülünç ve sallapati bir ciddiyet. Mesela yazarın babasının her 9 Eylül’de diş etleri itaplanır ve tanıdık bir dişçide rapor alır. Herkes törene giderken o balkonda Parti Genel Sekreterini taklit edereke gidenlere el sallar. Eşi ile‘Bulgar Sosyalizminin müthiş icadı’ olana elektronik biber közleme makinasında patlıcan biber közler. (S. 55) Sonra Berlin Duvarı yıkılır. Bulgaristan’da Sovyetler Birliğine duyulan minnettarlık nişanesi olarak dikilen Sovyet Askeri anıtı yıkılır gider bu arada. Bahçıvan ve Ölüm, sadece komşu bir ülkenin günlük hayatına tanıklık etmek için bile okunmaya değer bir kitap.
Georgi Gospodinov’a dair
Bulgaristan’ın 1989 sonrasında en çok çevrilen yazarlarından biri olan Georgi Gospodinov 1968 yılında Yambol’da doğdu. Sofya Üniversitesi’nde Bulgar filolojisi okuyan Gospodinov 1992’de yayımladığı ilk şiir kitabıyla edebiyat dünyasına başarılı bir giriş yaptı. Bir süre şiire ağırlık verdikten sonra düzyazıya yönelerek 1999 yılında Doğal Roman’ı (Metis, 2018) yayımladı. Uluslararası çapta ilgi gören roman ve onu takip eden ilk öykü kitabı ve Başka Öyküler (2001) pek çok dile çevrildi. 2012’de yayımlanan ikinci romanı Hüznün Fiziği (Metis, 2017) Bulgaristan’da Yılın En İyi Romanı Ödülü’ne (2013), Jan Michalski Edebiyat Ödülü’ne (2016) ve Angelus Edebiyat Ödülü’ne (2019) layık görüldü. Yazarın 2020 yılında yayımlanan son romanı Zaman Sığınağı (Metis, 2022) ise İtalya’nın en prestijli edebiyat ödülü olan Premio Strega Europeo’yu ve 2023 Uluslarası Booker Ödülü’nü kazandı. Farklı yazın türleriyle uğraşmayı seven Gospodinov’un eserleri arasında şiir, öykü ve romanların yanı sıra oyunlar ve denemeler de yer alıyor.
Georgi Gospodinov’un Türkçe’deki diğer kitapları
Hüznün Fiziği
Doğal Roman
Zaman Sığınağı
Yokluğun Haritaları
Künye
Bahçıvan ve Ölüm
Yazan: Georgi Gospodinov
Çeviren: Hasine Şen Karadeniz
Yayınevi: Metis Yayınları
S: 201
			








