Yaşamın her anı deyim yerindeyse senden çalınmış olsa da o sahtelikler içinde tutunacağın bir duygu bulma arayışın her daim devam eder. Bu yüzden devrim duygular işidir. Vicdan ise duygunun etiğidir
Ayşegül Ayaz
Hakikati dile getirmek tarih boyu insanlık açısından hep en büyük sınav olagelmiştir. Tarihsel toplum gerçeğine döndüğümüzde bir bakışta göreceğimiz ilk gerçek belki de bitmez bir çağlayan gibi hakikatin söyleyeni ve eyleyeni olanların parıldayan isimleri olur. Bu isimlerin kendilerini gerçekleştirme yolculukları da dile getirdikleri hakikatler kadar merak konusudur hepimiz için. Bu satırları yazarken Cihan Bilgin’in bir röportajı kulağımda yankılanıyordu. Kendini dile getirirken ifade ettiği sadelik Cihan’ın yaşamı kadar anlam doluydu. ‘Vicdanımın sesine kulağımı kapatamazdım. Kürdistan’ın bir yerinde devrim oluyordu ve bu devrimde benim de payım olmalıydı diyor’ ve neden Rojava’da olduğunu açıklıyor. Hakikat sadedir düsturu nasıl da hissettiriyor kendini bu ifadelerde; ‘Vicdanımın sesine kulağımı kapatamazdım…’
Vicdan dediğimiz şey hiçbir sistemsel gücün alt edemediği, bozamadığı en derin insani değerlerden biridir. Yalnızca buna kulağını kapatanların tarihin kötülük hanesinde isimlerini görebiliriz. Ama bu sese kulağını ve yüreğini azıcık da olsa açık tutanların ise insanlığın en kıymetlileri, aşk yolunun işçileri olduklarını biliriz. Modernitenin yarattığı yoğun düşünsel ve duygusal bombardıman gerçeği altında her duyguyu ve bilgiyi anlık olarak yaşar ve tüketirken kulağımızın en az duyduğu şey belki de vicdanın sesi olmaktadır. Böylesine sağırlaşmış yürek ve beyinler olmasa savaş gerçekliğinin kendisi kuru bir mekanizmaya, kadın kırım politikaları sadece sayılara indirgenip verilere sıkıştırılır mıydı toplum hafızasında? Hakiki olanı, gerçeği özgürleştireni bizlerden koparan ölüm cenderesine hala sevdalanmışçasına bağlı kalır mıydık? Bir döngü halinde akıp giden yaşamlarımıza doğru dokunuşlarda bulunmaktan bu kadar korkar hale gelir miydik? Bu döngünün nasıl kırılacağına dair çabalar yeni yaşam paradigmasını oluştururken, bir de nasıl yaşamalı meselesi gelip önümüzde durmakta tarihin bu önemli kesitinde.
Tam da burada bu gidişata gedik açan kadınların yüzleri parlıyor zihinlerimizde. Hakikatin özlü timsalleri olan Saraların, Sevêlerin, Cihanların isimleri işte bu sade doğrularla işliyor yine hafızlarımıza. Bilginin özgürleştiren, yaşamı güzelleştiren, iyi ve doğru olana götüren yanına dayanan özgür kadın gerçekliğine bir de vicdanın sesi penceresinden baktığımızda yerimizde durmak, hakikat diye sunulan yaşam seyrine olanca sahteliğiyle kapılmak mümkün olabilir mi? Bir an durup düşünmenin modernitenin çarkında açacağı gediği küçümsemek tam da modernitenin içimizde yarattığı yarılma hallerinden biri değil mi? Düşünmeden yaşamanın dayanılmaz hafifliğini, cehalet mutluluktur bilgisini bilinç altımıza işleyen verili yaşamın bizleri getirmek istediği düzey hayvani yaşam sınırlarını ifade etmez mi? Soruları çoğaltmak önemlidir çünkü bilginin özgürlüğe vardıran yolculuğu çelişki yaratmakla başlar. Hakikati sahiplenmek tam da bu yüzden zordur. Yeri gelir çelişkiler yumağının ortasında yalnızca tünelin sonundaki ışığa olan umudun seni ayakta tutar. Yaşamın her anı deyim yerindeyse senden çalınmış olsa da o sahtelikler içinde tutunacağın bir duygu bulma arayışın her daim devam eder. Bu yüzden devrim duygular işidir. Vicdan ise duygunun etiğidir. Kulağını bir an bu sese kapattığında kötülüklerin seni nasıl ele geçirdiğini anlamaz insan.
İşte tarihten bu yana hakikatin eyleyeni olanları düşünürken ve bir Ocak ayında buz kesmiş bedenlerimizde Sara’nın kavgası, Sêve’nin sadeliği, Cihan’ın hakikat ısrarı yüreğimizi ısıtırken yeniden bir vicdan muhasebesine girmek kaçınılmaz geliyor. Rojava’da yaşananların 21. Yüzyıl kadın devrimine evrileceği bu dönemeçte dönüp tüm bilmelerimizi Yaşam Biliminin sadeliği ve etiğiyle süzgeçten geçirirken vicdanlara yeniden seslenmek hakikat yolcularına olan yegane borcumuzdur. Toplumsal vicdana alnı açık bakabilmenin başka yolunun olmadığını bu yoldaşlarımızdan öğrendik. Bu yolda yüreği ve beyni açık tüm kadınlara selam olsun…