Kürt sorununun çözümü için gerekli adımların atılması gerektiğini belirten Wan Barosu Başkanı Sinan Özaraz, ‘Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu çözüm paradigmasının herkes tarafından desteklenmesi gerekiyor’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, 22 Ocak’ta İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan ile ikinci bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonrası yapılan açıklamada, “Sayın Öcalan’ın sürece ilişkin çalışmaları devam etmektedir. Bu konudaki hazırlıkları tamamlandıktan sonra kamuoyuna gerekli açıklamalar yapılacaktır. Bu süreç herkesi, hepimizi birlikte ve özgürce yaşatacaktır. Bunun gerçekleşmesi umuduyla tüm toplumsal kesimlerin kıymetli katkılarını bekliyoruz” denildi.
Wan Baro Başkanı Sinan Özaraz, Kürt sorununun çözümüne dair tartışmaları ve verilen mesajları değerlendirdi.
Çözüme destek
Toplumsal barışın kaçınılmaz olduğuna dikkati çeken Sinan Özaraz, “Toplumsal barış sağlanamadığı sürece hukuksuzlukların ortadan kaldırılması mümkün değildir. Sorunlar çözülmediği sürece demokratikleşmenin olmayacağını, sorunların ortadan kaldırılmasının öncelikli yollarından birisinin ise Kürt meselesinin çözülmesi olduğunu belirtiyoruz. Bu çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. Kürt sorunu birkaç günlük, birkaç aylık bir mesele değil. Bu ülke kurulduğu günden bu yana önümüzde duruyor” dedi.
Görüşmeler devam etmeli
Ülkedeki tüm sorunların kaynağını Kürt sorunundan aldığını söyleyen Sinan Özaraz, “Bu sorunun çözülmesi tüm halkların ortak paydada ve demokratik bir çizgide buluşmasını sağlayacak. Hatta dünya barışına da önemli katkılar sağlayacak. Bu nedenle bu görüşmelerin çok kıymetli olduğunu, tüm halkların bu süreci desteklemesi gerektiğine inanıyoruz. Bu görüşme ortamının devam etmesi ve nihayete erdirilmesi için destek vermemiz gerekiyor. Kürt meselesinin çözüme kavuşturulduğu bir yerde demokratikleşme, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve ekonomik gelişmişliğin önündeki engeller de kalkar” diye konuştu.
Anayasal güvence şart
Kürtlerin dil ve kültürel haklarının tanınması gerektiğini vurgulayan Sinan Özaraz, “Halen Kürtçe meclis tutanaklarında ‘bilinmeyen bir dil’ olarak geçiyor ve yollarda yasaklanıyor. Tiyatrolar yasaklanıyor, Kürt sanatçıların konserleri iptal ediliyor. Dilin eğitimde, resmi kurumlarda ve kamuoyunda özgür bir şekilde kullanılması gerekiyor. Kürtlerin dilini, kültürünü, kimliğini yaşatması için anayasal güvence lazım. Ama bu anayasa birilerinin istediği bir anayasa değil, tüm toplum kesimlerinin içerisinde olduğu, uzlaşılan bir anayasa olması gerekiyor. Bu yapılırsa çözüm kolay olacaktır. Uluslararası ve diğer hukuk normlarına bakıldığında bir halkın kendi dilini ve kültürünü yaşatması ve geliştirmesi bir haktır. Bu hakkın sağlanması da hukuk devletinin yükümlülüğüdür. Öncelikle ülkede bu hakların sağlanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Gerekli adımlar atılmalı
Tutsak siyasetçiler, belediye eşbaşkanlarının görevden alınması ve siyasi davalar gibi sorunlar için de adım atılması gerektiğini ifade eden Sinan Özaraz, “Buradaki temel amaç demokrasinin korunması ilkesidir. Kürtlerin Türklerle birlikte barış içerisinde kendisini yönetme hakkının anayasal güvenceye kavuşturulması gerekiyor. Temel sorun birbirini kabul etmektir. Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, Özgür Basın’ın yazma hakkının korunması gibi birçok nokta da var. Herkesin bu sorunu ortadan kaldıracak irade ortaya koyması, bu iradeyle halkta ve kamuoyunda güven oluşturacak adımların atılması gerekiyor. Bu görüşmeler sonrası hem iktidarın hem de Kürt hareketinin atacağı adımları desteklediğimizi belirtiyoruz” şeklinde konuştu.
‘Çözüm paradigması desteklenmeli’
Kürt sorununun çözümüne dair kullanılan dile de dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Sinan Özaraz, “Bir sürecin başlangıcı dil ile başlar. Bu süreç Devlet Bahçeli’nin söylemleri ile başladı. Devlet Bahçeli yaptığı siyasete göre kullanmayacağı bir dil kullandı. Bu dil ile birlikte herkesin umutlandığı bir süreç başladı. Bunun devam ettirmenin en önemli yolu tarafların kullandığı dildir. İktidarın dili savaş, operasyon dili değil, kardeşlik, barış ve eşit yurttaşlık dili olması gerekiyor. Sonuç olarak Öcalan’ın ortaya koyduğu çözüm paradigmasının herkes tarafından desteklenmesi, yüzyıldır süren bu sorunun çözümü için bir irade ortaya koyulması gerekiyor. Biz de bu çözüm iradesinin yanında ve destekleyicisi olacağımızı buradan belirtiyoruz. Herkesin katıldığı, fikirlerini sunduğu, çözüm için öneri geliştirdiği bir süreçle bu sorunun çözümünün yakın olacağına inanıyoruz” diye konuştu.
Haber: Adnan Bilen – Ruken Polat / MA