Wan Gölü’nü besleyen 128 kaynak suyundan sadece 38’inin akım sağlayabildiğini belirten Wan Eko-DER Eşsözcüsü Dilek Akdağ, demokratik toplum sürecinde ekolojik barışın sağlanmasının önemli olduğunu söyledi
Wan’da art arda devreye sokulan enerji projeleri bu ekolojik kırımı daha da derinleştiriyor. Bölgeye yönelik 20’si baraj ve hidroelektrik santral (HES), 18’i güneş enerji santrali (GES) ve 2’si rüzgar enerji santrali (RES) projeleri, yerel ekosistemlerin yok olmasına ve doğanın tahrip edilmesine yol açıyor. Bu projeler, yalnızca doğal alanları değil, aynı zamanda bölge halkının geçim kaynaklarını da tehdit ediyor. Wan Eko-DER Eşsözcüsü Dilek Akdağ, değerlendirmelerde bulundu.
‘İnci kefalini 30 yıl sonra bulamayacağız’
Mevcut yasaların ekoloji mücadelesinin önünde engel olduğunu söyleyen Dilek Akdağ, “Bahçesaray’da yapılması planlanan bir HES vardı, ancak mücadele ile HES yapımı durduruldu. Çatak, Erciş ve Çaldıran’da yapılması planlanan HES’lerin durdurulması için başvuru yaptık, ancak henüz bir karar çıkmış değil. HES’lerin yapılması, suyun yön değiştirmesine veya bir tarafta birikmesine neden oluyor; bundan dolayı çevreye zararı çok fazla. İklimin değişmesine de sebep olunuyor. Örneğin kristal karın yağdığı kentlerden biri olan Kars’ta, yapılan HES’lerden dolayı kar yağmıyor ve kayak etkinliklerinde yapay kar üretiliyor. Diğer yandan, Van Gölü katledilmeye devam ederse, Van’la özdeşleşen inci kefalini 30 yıl sonra bulamayacağız. Bununla beraber insan sağlığında birçok olumsuz etki yaratıyor; eko-kırım nedeniyle Serhat bölgesi kanser vakalarında en üst sıralarda yer alıyor. Ağrı, Iğdır ve ardından Van kanser oranı en yüksek kentlerden” dedi.
‘128 kaynak suyundan şu anda sadece 38’i akım sağlıyor’
Van Gölü için kuraklık tehlikesinin bulunduğunu aktaran Dilek Akdağ, “Van Gölü’nü besleyen 128 kaynak suyundan şu anda sadece 38’i, o da yüzde 50 veya yüzde 30 kapasiteyle göle akım sağlamaktadır. Gölün etrafında açılan resmi ve resmi olmayan sondajlar gölü etkilemektedir. Dernek olarak bölgenin geneli için bir tahribat raporu hazırlıyoruz; raporun sonucunda gölün kuruma oranına dair bilgi paylaşacağız” sözlerini kullandı.
Ekoloji komünleri oluşturulması hedefi
Dilek Akdağ, son olarak şunları dile getirdi: “Bu süreçte her alanda ortak bir mücadele olması gerekiyor. Toprağın Kürdü, Türkü, Çerkezi, Lazı olmaz; ortak mücadelede her zaman varız. Ortak çalışma ile daha iyi sonuçlar alacağımıza inanıyoruz. Gelin hep birlikte topraklarımıza sahip çıkalım. Toplumsal ekolojiyi insanlara anlatmamız gerekiyor; bunun için köylerde, mahallelerde ekoloji komünleri kurmak ve ekoloji atölyeleri gerçekleştirmek başlıca hedefimizdir.”
Haber: Rozerin Gültekin / JINNEWS









