Ama biz size söyledik binlerce defa, ısrarla, altını çize çize. Bugün bizsek terörist, bizsek düşman, bizsek kafası ezilesi, tutuklanası, yok edilesi, yarın sizsiniz. Çünkü mutlak iktidar dikensiz gül bahçesi ister. Hatta bırakalım dikenini, tek bir renk, çeşit ve koku da gül ister. Hatta gül ister mi o dahi meçhul. Gün gelir tek çeşide, tek renge, tek kokuya indirilmiş gül de düşman oluverir. Gelin rengarenk bir gül bahçesi olalım dedik. Tek bir güle kıyılsa, koparılsa bir dalı bir gülün hep beraber duralım önünde dedik. Siz, şimdiki muktedirden daha mı az tek dil, tek millet, tek bilmem ne, tek bilmem ne dediniz? Siz az mı su taşıdınız şimdiki tekçinin, şimdiki muktedirin değirmenine? Hala, bu durumdayken, faşizm nefesinizi kesmekteyken bile Kürt ile yan yana durmaktan bu kadar kaçarak nasıl baş edeceksiniz bu direnmeyi bilmezliğinizle, mücadele perspektifinden yoksunluğunuzla, muktedirle aynı ötekileştiren, yok sayan, tekleştiren toksik dilinizle?
Bu tünele girmeden önceki son çıkış muhalefet için. Çıktın, çıktın, çıkamadın mı tünelin içi zifiri karanlık. Tünelin girişi var çıkışı yok. Gözaltına alınmışsın, tutuklanman, yerine kayyım atanması an meselesi, hala sana sorulan soruya Kürtlerden uzak durduğunu gösteren kaçamak cevaplar veriyorsun. Hala topu DEM Parti’ye, Kürtlere atıyorsun. “Kent uzlaşısı” adıyla geliştirdiği politika ile sana başta İstanbul olmak üzere onlarca yerde belediye kazandıran Kürtlerle güya aynı dili kullanmamak için, güya onlarla işbirliği yapmadığını göstermek için “Kent uzlaşısı DEM Parti’ye aittir, biz İstanbul ittifakı kurduk, Türkiye ittifakı kurduk” diyorsun. Böyle demek kurtardı mı sizi, hayır kurtarmadı. Evet, tutuklandınız, ama terör suçlamasıyla tutuklanmamanızı dolayısıyla bu tutuklama gerekçesine dayanarak İstanbul’a kayyım atanmasını ne engelledi biliyor musunuz? DEM Parti’nin bu haksızlık karşısında sizin yanınızda durması, kent uzlaşısına sahip çıkması engelledi. İktidara “hem bizimle barış görüşmeleri yapıp hem de bizim İttifak yöntemimizi terörize ederek bununla muhalefeti suçlayamazsınız” demesi kurtardı. Oysa siz çoktan demeye başlamıştınız bile orda burada, Kürtler bizi satacak, iktidarla bir olup bu zulme sessiz kalacak diye. Kürtlerin size verilmiş bir sözü olmasa da zulüm karşısında sessiz kalacak bir halk değildir.
Ve yine oysa Kürtler bu zulüm karşısında sizinle omuz omuza dururken bile siz onlara hakaret etmeye devam ettiniz. İmamoğlu olmazsa muhtemel cumhurbaşkanı adayınız olan, Kürtlerin oyu olmadan asla seçilemeyecek olan Mansur denen zihni yavaşlamış, akli melekesi dibine kadar faşizmin kirine bulanmış zat, Kürtlerin değerlerine, sembollerine paçavra diyerek hakaret ediyor. Polisin göstermelik olarak Newroz’da Kürt çocuklarına verdiği birkaç tane şeker, bu bay başkanın zoruna gidiyor, Kürde cop, gaz, tazyikli sudan gayrısını layık görmüyor. Yarın bu adamı karşısına getirdiğinizde Kürtler neden bu adama oy versin. Sizin kurtulmak istediğinizin adamın, adamların dilinden ve zihniyetinden zerre farkı olmayan bu adama oy vermediğinde Kürtler sizi satmış mı olacak? Gösterilerinizde size destek için açılmış Kürtçe pankartları indirirseniz, bir Kürtçe pankarta dahi tahammül edemezseniz Kürtler size dönüp der ki “O zaman gidin ne haliniz varsa görün. Gidin faşizminizde, kirinizde, batağınızda boğulun. Bize ne iki zalimin, iki kirli dilin sahibinin, iki Kürt anasını görmesin için yemin etmişin kavgasından.”
Bir daha söyleyelim, altını çize çize söyleyelim. Siz Kürde, anasının gösterilmemesini meşru görürseniz, şimdiki muktedir gibi düşünmeyen Türk’ün de anasını görememesinin yolunu sonuna kadar açmış olursunuz. Bu karanlıktan çıkışın bir tek yolu var. Anasının ak sütü gibi kendine helal olan hakları için yüzyıldan fazladır direnen, ağır bedeller ödeyen ama faşizm karşısında diz çökmeyen Kürtlerle ittifak kurmak. Kürtlerle ittifak sizlere, bu ülkedeki halklara, her türlü inanç sahibine, her türlü farklı olana çok şey kazandıracaktır. Muazzam kazandıracaktır. Kürtler direnmenin, zulme, haksızlığa karşı durmanın manifestosunu yazdılar. Ya halkların ittifakı olacak, aydınlığın şafağına yürüyeceğiz hep birlikte, ya zulmün karanlığına, cehennemine gark olacağız. Kürtler karanlıkta yol bulmanın ustası olmuşlardır. Cehennemde yanmaktan kavruktur tenleri, kalındır derileri, korkmazlar ateşten. Kürtler ya bir yol bulur ya da bir yol açarlar. Ama Kürtler der ki gelin bu yolu birlikte bulalım, olmadı birlikte açalım. Ya şimdi ya da artık hiç.