Yazar ve şair Emirali Yağan’ın ölümünün ardından yayımlanan ‘Babil’den Paris’e Kitabeden Kitaba’ adlı eserine dair konuşan şair Sema Güler, ‘Kitap geçmiş ile şimdi arasındaki aynı andalığın bilincini oluşturuyor’ dedi
Hayata 9 Nisan 2022’de gözlerini yuman Emirali Yağan’ın ölümünün ardından “Babil’den Paris’e Kitabeden Kitaba” adlı kitabı yayımlandı. Ocak ayında Hel Yayınları’ndan çıkan kitap, Yağan’ın eşi Eylem Akgüzel tarafından hazırlandı. Akgüzel, bir röportajında, Yağan’ın ölümünden 3 hafta önce kitabı tamamladığını belirterek, ölümünden önceki son gecede, kitabın teşekkür bölümünü kendisine yazdırdığını belirtmiş, devamında ise “Kitap Emirali’nin 21 yıllık emeğinin sonucu, ciddi tarih okumaları içeriyor ve en sonunda yine dönüp dolaşıp Dersim’e geldiği bir çalışma” ifadelerini kullanmıştı.
Kitap, Yağan’ın eşi Akgüzel’in yazdığı bu teşekkür metniyle başlıyor. Aynı zamanda, yazarın yaşam serüvenini izleğinin zaman, mekân ve uzam içerisinde tarihsel izlekle nasıl kesiştiğine dair ipuçları veren teşekkür metninde Yağan, “’Babil’den Paris’e Kitabeden Kitaba’ konulu tarih okumalarına 2001 yılında başladım. 1995 yılında yaşamaya başladığım Paris, bana dünyanın bütün renklerini, melez tonlarını harmanlayan, yeryüzünün bütün dillerine, kültürlerine aşina zamanımızın Babil’i olarak görünmüştü. Bu kentte birbirini tanıyan, tanımayan herkesin bir merhabası vardı. Herkes kendi ve ötekiydi. Bu mülemma, müstesna kente başkalığını veren de buydu. Dünyanın tüm ötekilerini kendinde harmanlayan mahşeri bir şehirdi. Bu mahşeri şehri zamanımızın Babil’i olduğunu düşünmeye başladığımda bu konuda okumalar yapıp notlar düşmeye başladım.(…)” ifadeleriyle, tarihin şimdiyi, şimdinin ise tarihsel bir bütünlük içinde olduğunu vurguluyor.
Paris’ten Babil’e
Tarihsel değişimin mekan, kültür, birey ve toplumsal dönüşümü nasıl etkilediği, aynı zaman da bu değişim ve dönüşümün geçmişin izlerini günümüze nasıl taşıdığına dair zengin bir okuma sunan kitap, 215 sayfadan oluşuyor. Okuru, Paris’ten alıp tarihin dehlizlerine çeken kitapta, Babil’den Heredot’a, Freud’a, Yaradılış hikayelerine, tufana, 11 Eylül’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin İkiz Kuleleri’ne gerçekleştirilen saldırıya kadar pek çok konuya değiniyor.
‘Yağan bir meyman olmuştu’
Kitaba ve Yağan’a dair Mezopotamya Ajansı’ndan Ömer İbrahimoğlu’nun sorularını yanıtlayan Yağan’ın arkadaşı ve Hel Yayınları’ndan şair Sema Güler, kitabın mutlak karşılık bulacağını düşündüğünü belirtti. Güler, “‘Babil’den Paris’e Kitabeden Kitaba’ Emirali Yağan’ın kendi deyimiyle; ALS hastalığına yakalandığı, elini kolunu kıpırdatamaz, kalem tutamaz hale geldiği bir dönemde tamamlandı, yazıldı. Bu anlamda önce okuruna, sonra evvellerinin tecellisiyle doğan çocuklara, toprağa, ölüme ve yaşama müthiş bir sorumluluk duygusu hissettiriyor. Bu güçlü sorumluluk bilincinin okuyucuda mutlak karşılık bulacağını düşünüyorum. Emirali Yağan metinlerinde kelimelerin birbiriyle yalın ilişkiler içinde görev yaparak göstergeler sistemini oluşturduğu dil ve onun dünyasına dair olan her şey; dilbilimden göstergebilime, felsefeden estetiğe, coğrafyadan tarihe-arkeolojiye olan yolculuğu, uğradığı konak yerleri, okuyucuların zihinlerini meşgul edecek kanısındayım. O sadece bir şair- yazar değil, bana göre Zazakî dilinde tam olarak kelime anlamı taşıyan ‘meyman/misafir’di, dünya denilen mekâna” ifadelerini kullandı.
Kitap için etkinlikler yapılacak
Ocak ayı itibariyle yayımlanan kitaba ilginin yoğun olduğunu vurgulayan Güler, “Kitaba gösterilen ilgi, bize ulaşan türlü incelikler sevinç verici. Yurtiçi ve yurtdışından kitaba dair güzel mesaj ve kısa mektuplar alıyoruz. Emirali Yağan’ın arkadaşları tarafından İzmir, Ankara ve İstanbul olmak üzere üç kentte kitabın tanıtımına ait söyleşi ve edebiyat oturumları tertiplendi. Bunların devamı ilerleyen tarihlerde farklı kentlere, farklı projelere yansıyacak gibi görünüyor” diye konuştu.
‘Geçmiş ile şimdinin bilinci’
Kitabın kendisinde yarattığı etkiye değinen Güler, “‘Kitabeden Kitaba’ geçmiş ile şimdi arasındaki aynı andalığın bilincini oluşturuyor bana göre. Zamandışı olduğu kadar zamansallığın içinde geziniyorsunuz okurken. Dünyaya giriş, acıyı, kendi canından bir parçanın kopuşunu, o parçanın aynı zamanda bütün oluşunu, geride kalanın o parçanın içine yerleştirilme çabasını, kendinde eksilmenin acısıyla yepyeni dünyayla tanışma sürecini içerir. Onun doğduğu coğrafyayı ve o kokuyu tanıyorum. Çağlar ötesinden gelen sesini ve bitmeyen yolculuğunu önemsiyorum” dedi.
Emirali Yağan kimdir?
Yağan, 1958’de Dêrsim’de doğdu. Ankara Eğitim Enstitüsü ve Paris 8 Üniversitesi Modern Yazın Bölümü’nü bitirdi. 1980 Askeri Darbe yıllarında siyasal nedenlerle hapis yattı. Mamak’ta kaleme aldığı ilk şiirlerini Urmiye Mavisi adıyla 1989’da kitaplaştırdı. Diğer şiir kitapları: Şarkılar Ülkesi (Cahit Sıtkı Tarancı Şiir Ödülü 1990), Gitmek Bir Uzun Öykü (1995), Evvel Zaman Şiirleri (2003), Sahra, Sanrı ve Sara –Aylak Dizeler– (2007) Ve Denizi Kar Tuttu (şiir albümü, 2002). Silva Gabudikyan’ın Şarkıların Şarkısı adlı eserini Raffi Hermonn’la birlikte Ermeniceden Türkçeye çevirdi (2002). Cemal Taş’ın derlediği Abdullah Gündüz’ün Vasiya Mı –Fecir, Alacakaranlık ve Ömrüm– (2006) ve yine Cemal Taş’ın derlediği Dağların Kayıp Anahtarı-Dersim 1938 Anlatıları’nı Kırmançkîden Türkçeye çevirdi (2010). Dersim Tertelesi’ni konu alan “Qelema Sure/Kırmızı Kalem” (2009) ve devamı niteliğindeki “Kara Vagon” (2011) belgesellerine metin yazarlığı yaptı. Piya Yayın Kolektifi’nin kurucuları ve süreli yayınlarının editörleri arasında yer aldı. Şiirleri farklı müzisyenlerce bestelenip seslendirildi, değişik dillere çevrildi, yerli-yabancı antoloji, dergi ve gazetelerde farklı türde eserleriyle yer aldı. Yağan, 9 Nisan 2022’de hayatını kaybetti.
İSTANBUL