• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
2 Ağustos 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Özgür Müftüoğlu

Yasaklara karşı grevi politik eyleme dönüştürmek…

2 Ağustos 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Özgür Müftüoğlu, Yazarlar
Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

AKP iktidarı, daha önce 21 kez yaptığı gibi 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 63. maddesinde yer alan* “Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev; genel sağlığı veya millî güvenliği bozucu nitelikte ise Cumhurbaşkanı bu uyuşmazlıkta grevi altmış gün süre ile erteleyebilir” hükmüne dayanarak emekçilerin en doğal ve meşru hakkı olan üretimden gelen gücünü kullanmasını yani grev hakkını bir kez daha gaspetti.

Bu kez grev hakkı gasp edilenler bir kamu işletmesi olan ETİ Maden işçileriydi ama greve konu olan uyuşmazlık sadece ETİ Maden işçilerini ilgilendirmekle kalmıyordu. Erteleme adı altında yasaklanan grev, maden işçileriyle birlikte kamuda çeşitli iş kollarında çalışan 600 bin civarındaki işçi için yapılan toplu pazarlık sürecindeki uyuşmazlık nedeniyle alınmıştı ve muhtemelen grev yasağı bulunmayan diğer iş kollarında da önümüzdeki günlerde grev kararı alınacaktı. Dolayısıyla bu kararla grevi yasaklanan, maden işçilerinin yanı sıra Kamu Çerçeve Protokolü kapsamında yapılan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan (grevin yasaklı olmadığı iş kollarında ve işlerde çalışan) tüm kamu işçilerinin grev hakkı oldu. Böylece zaten grev yasağı bulunan iş kolları ve işlerde çalışanlar ile grev yasağı bulunmayanlar, “haklarını kullanamamak bakımından” eşitlenmiş oldular.

Türkiye’de grev hakkına ilişkin mevzuat, grev hakkının kullanımından ziyade işçi sınıfının bu temel hakkını kullanmasını engellenmeyi amaçlar. Bu bağlamda -her şeyden önce- işçilerin toplu iş sözleşmesinde ortaya çıkacak uyuşmazlık dışında greve gitmeleri yasaklanmıştır. Örneğin işçiler ücretlerini zamanında alamadıklarında ya da can güvenliğini sağlayacak işçi sağlığı önlemleri alınmadığı için üretimi durdurmaları yasa dışı olarak kabul edilir. Ayrıca iş kollarının önemli bir kısmında grev tamamen yasaktır, hiçbir koşulda yapılamaz.

Grevin önündeki engeller sadece mevzuattaki yasaklarla da sınırlı değildir. Grevin yasak olmadığı iş kollarında çalışanların grev hakkını kullanabilmesi için önce sendikalı olabilmesi ve üye oldukları sendikanın da toplu iş sözleşmesi hakkına sahip olması gerekir.

Türkiye’de sendikalı olabilmek ise zaten başlı başına bir sorundur. Bunun için önce kadrolu ve sendikalı olması engellenmeyen -kapsam dışı olmayan-  bir işte çalışmak ve işverenin sendikalaşmaya yönelik engellemelerini aşmak icap eder. Esnek ve güvencesiz istihdamın giderek arttığı emek piyasasında kadrolu, güvenceli bir iş bulmak son derece zordur. Öte yandan pek çok işyerinde, çalışanlar sendikaya üye olduğu için işten çıkarılmaktadır. Keza sendikalaşma hakkının engellenmesine karşı direnen binlerce emekçinin mücadelesi hali hazırda sürmektedir.

Çalışma Bakanlığı’nın Temmuz 2025 verilerine göre işçi statüsünde çalışanlarda sendikalaşma oranı yüzde 14 civarındadır. Türkiye emek piyasasında ücretli çalışanlar içinde (kamu emekçileri, kayıt dışı çalışanlar, kapsam dışı personel vs) grev hakkından yararlanabilenlerin oranı ise yüzde 3’ü zor bulur.

Kolektif hakların temelini oluşturan ve evrensel bir hak olma niteliği bulunan grev hakkı, Türkiye’de son derece küçük bir kesimin kullanabildiği “istisnai bir hak” özelliği taşır. AKP/saray iktidarının grev yasaklamalarıyla bu istisnai durum da ortadan kalkmakta ve Türkiye’de grev hakkı fiilen uygulanamaz hale gelmektedir.

İşçilerin emek gücünü toplu halde üretimden çekmesi anlamına gelen grev, sermayenin artı değer elde edebileceği emek gücünü bulmasını ve dolayısıyla kapitalizmin varlık koşulu olan sermaye birikim olanaklarını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle kapitalist devletler yasadışı ilan ederek grevlerin meşruiyetinin toplum ve hatta emekçilerin kendileri tarafından sorgulanır hale gelmesini amaçlanmaktadır. Ne var ki grev hakkını yasaklarla tamamen engellemek mümkün değildir. Kapitalist üretim sisteminin yarattığı emek-sermaye çelişkisi devam ettiği sürece grev, emek gücüne sahip olmaktan kaynaklanan “doğal bir hak” olmaya devam edecektir!

Grev hakkının kullanılmasının önündeki en önemli engel yasaklardan ziyade kendisini yasalarla sınırlamış olan sendikal anlayışlar ve emekçileri sömürü koşullarına rıza göstermeye zorlayan nesnel koşullarıdır (ödenmek zorunda olunan borçlar, işini kaybetme kaygısı vb).

Yasak ve diğer engellemelere teslim olarak grev hakkından vazgeçmek, toplumun en geniş kesimini oluşturan emekçilerin kendi emek gücünün iradesiyle birlikte “politik bir özne” olma vasfını da kaybetmesine yol açacaktır. Bu nedenle grevleri sadece ekonomik amaçla yapılan, bürokratik ve yasal sınırlara hapsolmuş eylemler olmaktan çıkarıp siyasal bir eyleme dönüştürmek gerekir! Bu da işçi sınıfının -üretim sürecinden başlayarak- toplumun tüm alanlarında demokrasinin tesis edilmesini hedefleyen -anti kapitalist- bir mücadele anlayışına sahip olmasıyla mümkün olabilir!

(*) Aynı hüküm 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nun 33. maddesinde yer alıyordu ve grev erteleme yetkisi Cumhurbaşkanı yerine Bakanlar Kurulu’na aitti.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Dêrsim’de işçi kıyımına karşı direniş

Sonraki Haber

‘Ağaçlar değil ekolojik adalet kül oluyor’

Sonraki Haber
‘Ağaçlar değil ekolojik adalet kül oluyor’

‘Ağaçlar değil ekolojik adalet kül oluyor’

SON HABERLER

Barış Anneleri: Komisyonun ilk işi tutsakların serbest bırakılması

Barış Anneleri: Komisyonun ilk işi tutsakların serbest bırakılması

Yazar: Yeni Yaşam
2 Ağustos 2025

ICOMOS’tan uyarı: Tarihi On Gözlü Köprü tehlikede

ICOMOS’tan uyarı: Tarihi On Gözlü Köprü tehlikede

Yazar: Yeni Yaşam
2 Ağustos 2025

Hasta tutsağın ilaçları temin edilmeden sürgün edildi

Hasta tutsağın ilaçları temin edilmeden sürgün edildi

Yazar: Yeni Yaşam
2 Ağustos 2025

Çocuk yaşta evlendirilen Nuran Başaran’ın direnişi

Çocuk yaşta evlendirilen Nuran Başaran’ın direnişi

Yazar: Yeni Yaşam
2 Ağustos 2025

Özgül Saki: Göçmenler için politikalar oluşturmalıyız

Özgül Saki: Kadınlar olarak komisyonun takipçisi olacağız

Yazar: Yeni Yaşam
2 Ağustos 2025

CİSST Temsilcisi Avcı: ‘Umut hakkı’ insan onuruna saygının gereğidir

CİSST Temsilcisi Avcı: ‘Umut hakkı’ insan onuruna saygının gereğidir

Yazar: Yeni Yaşam
2 Ağustos 2025

Îbrahîm Spîndar: Kürt halkı yeni dönemin kurucu gücü olabilir

Îbrahîm Spîndar: Kürt halkı yeni dönemin kurucu gücü olabilir

Yazar: Yeni Yaşam
2 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır