Cizîr’de 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağında eşini kaybeden ve dört çocuğuyla birlikte 10 yıldır yaşam mücadelesi veren Zeycan Taşkın, ‘Biz barış istiyoruz. Eşimi kaybettim, çok büyük acılar yaşadım ve başkalarının da bu acıyı yaşamasını istemiyorum’ dedi
Şirnex’in Cizîr ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında yüzlerce kişi katledilirken, adalet hala sağlanmadığı gibi kentte savaşın izleri de hâlâ silinmiş değil. Çocuklarını kaybeden sayısız aile, annesiz ve babasız bırakılan yüzlerce çocuk var.
Yasaklar sürecinde eşi Cabbar Taşkın’ı kaybeden Zeycan Taşkın da bu acının tanıklarından biri. Zeycan Taşkın, eşini kaybetmesinin ardından, en büyüğü 15, en küçüğü 9 yaşında olan çocuklarıyla birlikte 10 yıldır ağır bir yaşam mücadelesi veriyor.
Baskılar nedeniyle kaybettiği eşinin fotoğraflarını dahi evinin duvarına asamayan Zeycan Taşkın, yasaklar sürecinde yaşadıklarını anlattı. Eşinin katledilmesini anlatan Zeycan Taşkın, eşinin lavaboya gitmek için evden çıktığını ve o esnada açılan ateşle birlikte eşinin çığlığını duyduğunu belirtti. Eşinin feryadını duyan ancak havada uçuşan mermiler nedeniyle yanına dahi gidemeyen Zeycan Taşkın, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Feryat sesini duydum ama gidemedim. Ben de gidersem ve ölürsem çocuklarım kimsesiz kalır diye korktum. Ardından uzun bir süre bekledim, saat gecenin dokuz onuydu. Sonra o tarafa doğru gittim. Bir feryat, hemen ardından derin bir ‘ah’ sesi duydum. Biraz ilerledikten sonra eşimi boylu boyunca yerde gördüm. Bana ne olduğunu ben de anlamamıştım, onun yanına varamamıştım daha. Gözlerimi açtığımda evdeydim, kendi yatağımdaydım.”
Cenazemizi alamadık
Zeycan Taşkın, gözlerini sabah saatlerinde açtığını, yanında ise 9 ve 10 yaşındaki çocuklarının olduğunu söyledi. Feryat figan eşine bakmaya gittiğini belirten Zeycan Taşkın, “Eşime bakmak için gittim ama orada değildi. Cenazelerin taziye evine götürüldüklerini biliyordum. On yaşındaki oğlumu alıp taziye evine gittim. Taziye evinin içine girdim ama halk benim içeri girmeme izin vermedi. İkinci kez kimseye görünmeden, oğlumla birlikte tekrar içeri girdik. Cenaze bir masanın üzerindeydi. Ben her şeyin farkındaydım, biliyordum ama oğlum bilmiyordu. Korkuyordum, titriyordum. İlk başta yaralıdır diye düşündüm. Oğlum bir çocuktu ve korkuyordu, ben de korkuyordum. Üçüncü defa battaniyeyi kaldırınca, ‘Hasan oğlum, babanı öldürmüşler’ diye bağırdım. Bunu söyleyince Hasan kaçmaya başladı, bağırış çağırış ve feryat figan taziye evinden kaçtı. Ardından ben de koştum çünkü oğlumun da öldürülmesinden korkuyordum. Oğlumu alıp eve gittik. İki gün evde kaldık, cenaze de iki gün taziye evinde kaldı. Ardından cenazeyi hastaneye götürdüler” sözlerini kullandı.
Çok yokluk gördük
14 ve 15 yaşındaki çocuklarının çalışmak için başka bir kente gittiklerini anlatan ve eşini kaybettikten sonra her anlamda çok zorlandığını ifade eden Zeycan Taşkın, “Çok rezillik gördüm, çok yokluk yaşadım. Geçimimizi yaz aylarında fındık toplayarak sağlıyoruz. Eşimden geriye hiçbir şey kalmadı. Eşimin ailesi bana yardımcı olmadı, bana bir şey vermediler. Kendi başıma çalışıyorum ama artık hastayım” ifadelerini kullandı.
Büyük acılar yaşadım
Zeycan Taşkın, son olarak başlayan sürece değinerek, “Biz barış istiyoruz. Kimsenin ölmesini istemiyoruz. Ben eşimi kaybettim, çok büyük acılar yaşadım. Başkalarının da bu acıyı yaşamasını istemiyorum. Başka hiçbir annenin yüreğine acı düşsün istemiyoruz” dedi.
Haber: Neslihan Kardaş / JINNEWS









