İnsan Hakları Derneği (İHD), PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridin son bulması talebiyle cezaevlerinde süren açlık grevlerine dikkat çekmek için birçok kentte “Yaşama ses ver” sloganıyla nöbet eylemi gerçekleştirdi. İstanbul’da İHD üyeleri dernek binasında nöbet tuttu. İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “Bugün yaşama ses vermek için buradayız. Hapishanedeki açlık grevleri kritik aşamaları geçti. Pek çok mahpus bugün yaşam hakkının ortadan kalkacağı kritik günler yaşamakta. Oysa bizler yaşam hakkının korunmasının devletin sorumluluğu olduğunu biliyoruz. Buna ilişkin bugüne kadar yaptığımız pek çok girişimden, pek çok çağrıdan maalesef net bir cevap alamadık. Genel olarak hem hükümet yetkililerinde bir sessizlik var. Bu konuya dair bir duyarsızlık gözlemliyoruz” dedi. Yoleri, hükümete yaşam hakkını koruma sorumluluğunu yerine getirme, tecridi kaldırma ve anayasayı herkese eşit uygulama çağrısı yaptı.
İHD Diyarbakır Şubesi’nde “Yaşama ses ver” eylemine Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlığına seçilen Selçuk Mızraklı, Diyarbakır Barosu avukatları, tutuklu ve hükümlü yakınları destek verdi. İzmir’de İHD İzmir Şube Sekreteri Ahmet Çiçek, “Peşi peşine gelen ölümler istemiyoruz. Kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Tüm yetkilileri görevlerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Yetkililer yasal hukuklarını kullanmasını istiyoruz” dedi. İHD Batman Şubesi’nin de, dernek binasında yaptığı toplantısına insan hakları savunucularının yanı sıra tutuklu yakınları, Barış Anneleri Meclisi üyeleri ile HDP Batman il yöneticileri katıldı. Eylemde, tutuklu yakınları “Aşitiyeke bi rûmet” yazılı önlükleri giyerken “Açlık öldürür”, “Yaşama ses ver” dövizleriyle taleplerini dile getirdi. İHD Urfa Şube yöneticileri de açlık grevcisi tutukluların ailelerinin başlattığı nöbet eylemine, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı sendikalar, HDP, bazı sivil toplum örgütleri (STÖ) yönetici ve üyeleri de ziyaret ederek destek sundu. Aynı taleple Malatya, Dersim, Adana, İskenderun, Mersin ve Antalya’da da gerçekleştirilen nöbet eylemleri ile açlık grevlerine dikkat çekilerik, tutukluların taleplerinin karşılanması istendi.
Yol açılana dek…
Tutuklu ailelerinin önceki gün Diyarbakır Barosu’nda başlattığı 3 günlük açlık grevi ve nöbet eylemi sürüyor. Yaklaşık 50 annenin bulunduğu eylemde, anneler bir yanda birbirlerine destek olurken, diğer yandan herkesi duyarlılığa çağırıyor. Barodaki açlık grevinde olan annelerden Behiye Sevim’in iki çocuğu ayrı ayrı cezaevlerinde tutuklu bulunuyor. Çocuklarından Ümit, 10 yıldır tutuklu ve 2 aydır açlık grevinde, Özgür ise yaralı bir şekilde 3 yıldır tutuklu. Seslerini kamuoyuna duyurabilmek için Diyarbakır Barosu’nda açlık grevine giren Sevim, MA’dan Aydın Atay’a konuştu. Sevim şöyle dedi: “Ümit, büyük oğlum 10 yıldır cezaevinde. Önce Rize’de bulunan cezaevine, daha sonra Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne getirildi. Ümit’le birlikte 40 arkadaşı Diyarbakır’a sevk edilirken, biz ailelerden her tutuklu için bin lira aldılar. O zaman aileler olarak 40 bin lira ödedik. Diğer oğlum Özgür ise 3 yıldır cezaevinde.
Özgür, Nusaybin’de yakalandı iki gün Mardin Cezaevi’nde kaldı, sonra Tokat’a götürüldü. Tokat’ta iki yıl kaldıktan sonra şimdi de iki aydır Trabzon’da.” Açlık grevinde olan Ümit’in tam olarak ne zaman açlık grevine başladığını bilmediğini belirten anne Sevim, Ümit’in kendisinin saydığı kadarıyla 60 gündür açlık grevinde olduğunu, Özgür’ün ise ağır yaralı olduğu için açlık grevinde olmadığını söyledi. Özgür’ü 6 aydır göremediğini aktaran anne Sevim, “Ümit de Rize’deyken 2 yıl göremedim. Maddi imkanımız yoktu, Rize’ye gidemiyordum. Diyarbakır’a geldiği günden beri her hafta görüşüne gidiyorum. Durumları çok ağır, çok kilo kaybetmişler. Ümitle görüştüğümüzde kendisi görüş yerine gelebiliyordu ama çok bitkindi. Çocuklarımızın durumu kritik. Yeter artık! Bu savaş son bulsun, kalıcı bir barış olsun. Eşit bir yaşam kurulsun. Artık insanların tabutları cezaevlerinden çıkmasın” diye anlattı.
‘Her sokak bizim’
Eylemlerini sonuna kadar sürdüreceklerinin altını çizen anne Sevim, “İsterlerse bizi tutuklasın, öldürsünler. Burada olmazsa bile her sokak başı bizimdir. Annelerin bu yükü kaldırma gücü kalmadı. Hiçbir annenin tek damla yaş akıtacak durumu yok. Herkes uyansın. Kimseden bir şey istemiyoruz. Yeter ki bu ülke de kan dursun. Herkese başta tüm annelere sesleniyorum. Bize el uzatsınlar. Cizre’yi, Nusaybin’i Silopi’yi hepsini gördük. Yeter artık uyanın. Bu kirli savaşa bu ölüme ‘dur’ deyin” şeklinde konuştu. Tüm topluma çağrıda bulunan anne Sevim, “Çocuklarımıza en ufak bir şey olmasın yaşamlarını yitirmesinler diye, kanımızın son damlasına kadar onların arkasında olacağız. Sekiz canımızı verdik. Her can bir fidandır. Onlar için her şeyi yapmamız gerek. Tek bir tabuta dahi tahammülümüz kalmadı. Tecrit kaldırılsın. Öcalan’ın üzerindeki tecrit kalkmadan ve İmralı’ya giden yol açılana dek mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu.
‘Yaşama ses ver’ nöbeti
İnsan Hakları Derneği (İHD), PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması talebiyle devam eden açlık grevlerine dikkat çekmek için Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Adana ve Urfa’da “Yaşama ses ver” sloganıyla 1 günlük nöbet eylemi yaptı. İHD İzmir Şubesi’nde yapılan eylem 09.00 ile 21.00 saatleri arasında. Nöbet öncesi konuşan İHD İzmir Şube Sekreteri Ahmet Çiçek, amaçlarının açlık grevinin 155. gününde (dün) olan Leyla Güven ve cezaevinde açlık grevinde olan tutsakların taleplerinin karşılanması olduğunu belirterek tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğini dile getirdi. Açlık grevindeki binlerce tutsağın kritik aşamada olduğunu ve ölümlerin yaşanmasını istemediklerini söyleyen Ahmet yetkilileri görevlerini yerine getirmeye ve hukuka uymaya çağırdı.
3 komünist tutuklu eylemde
Tecride karşı başlatılan eylemlere destekler sürüyor. Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) ve MLKP/Komünist Kadın Örgütü (KKÖ) davatutuklularından 3 kişi daha ikinci ekip olarak süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. Malatya Kapalı Cezaevi’nden Soner Çiçek, Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden Ercan Görtaş ve Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden Hatice Duman, bugünden itibaren süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladıkları öğrenildi. MLKP ve MLKP/KKÖ dava tutuklularından Muhabbet Kurt, Hülya Gerçek, Ali Haydar Saygılı ve Aydın Akyüz ise 1 Mart’tan beri süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemini sürdürüyor. Tutukluların açlık grevi 43. gününde.
Talepleri karşılayın
HDP Diyarbakır Milletvekilleri ve belediye eşbaşkanları, açlık grevine karşı Diyarbakır Barosu’nda açlık grevi eylemi başlatan tutuklu annelerini ziyaret etti. Yapılan ziyaret esnasında açlık grevlerine ilişkin basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı yapan HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in, cezaevindeki tutukluların ve dünyanın farklı yerlerinde açlık grevi eylemcilerine dikkat çekti. Farisoğulları, tutuklu ailelerinin başlattığı eyleme değinerek, “Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kalkması için birçok yerde açlık grevi direnişi başladı. Annelerimiz 3 gün burada ve açlık grevinde olacaklar. Çocuklarının durumu ağır ve çocukları bu durumdayken onlarında boğazlarından bir şey geçmiyor. Anneler diyor ki ‘çocuklarımızın talebi kabul edilsin’ fakat cezaevlerinde açlık grevinde olanlara baskı uygulanıyor. Tutsaklar tek kişilik hücreye konuluyor durumları ağır olmasına rağmen” dedi. Farisoğulları, son olarak, devleti tekrar tekrar uyardıklarını ve açlık grevinde olanların taleplerinin kabul edilmesi gerektiği çağrısını yaptı.
‘Sahiplenirsek amacına ulaşır’
Tecride karşı eylemleri, 2000 yılında F Tipi cezaevlerine karşı 180 gün ölüm orucunda kalan Barış Kaya değerlendirdi. Yapılan açlık grevinin haklı bir talep doğrultusunda olduğuna işaret eden Kaya, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması gerektiğini söyledi. Tecridin bir işkence olduğunu ifade eden Kaya, Leyla Güven’in mücadelesinin önemli olduğunu ve tarihi bir direnişe imza atacak şekilde tutum sergilediğini ifade etti. Türkiye’de cezaevlerinde aydın, yazar, gazeteci, avukat ve devrimci tutukluların olduğunu hatırlatan Kaya, mevcut hükümetin halkın iradesini teslim almaya çalıştığını söyledi. Direnişi sahiplenerek büyütülmesi gerektiğinin altını çizen Kaya, şunları söyledi: “Tecride karşı bütün güçlerin hep birlikte hareket etmesi gerekiyor. Bu anlamda sahiplenmek önemlidir. Biz ne kadar çok sahiplenirsek tutukluların mücadelesi amacına ulaşır.” Hükümetin oluşabilecek olumsuzluklardan sorumlu olacağını söyleyen Kaya, bir vekilin açlık grevinde olmasının Türkiye’nin ayıbı olduğuna dikkat çekti. Hükümetin biran önce adım ataması gerektiğini dile getiren Kaya, “19 Aralık 2000 tarihi çok ciddi bir katliam tarihidir. Hükümet şimdi ise cezaevlerine sessiz kalarak katliam yapıyor. Tecridin kaldırılması insani bir taleptir ve derhal kaldırılmalıdır” dedi.
‘Sorumlusu Cumhurbaşkanı’
Şakran 3 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde 1 Mart’tan bu yana açlık grevinde olan Özkan Yaşar’ın annesi Hazal Yaşar tecride karşı başlatılan eylemlere ilişkin konuştu. Yaşar, 1 Nisan’da açık görüşe gittiği oğlu ve arkadaşlarının maruz kaldığı hak ihlallerini anlattı. Cezaevinde bulunan kadın gardiyanlar tarafından tacize varacak şekilde aramalara maruz kaldığını belirten anne Yaşar, oğlu ile yaptığı açık görüşten sonra gardiyanların 50’ye yakın tutuklu ailesini keyfi bir şekilde görüşme odasına kilitlediğini söyledi.
Buna ilişkin İHD İzmir Şubesi’ne başvuruda bulunduğunu dile getiren anne Yaşar, cezaevlerinde baskıların had safhada olduğunu dile getirdi. Anne Yaşar, oğlunun yaklaşık 8 kilo kaybının olduğunu belirterek, parmak uçlarının morardığını söyledi. Yaşar, “Ben ayaklarımdan engelliyim, zar zor oğlumun görüşlerine gidiyorum. Oğlum, ‘Haksızlığa maruz kalıyoruz. Her gün böyle baskı ve zulüm altında öleceğimize bir kere ölürüz daha iyidir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması demek Türkiye’nin rahatlığı ve güzel günleri demektir’ dedi” diye konuştu. Artık cezaevlerinde ölümlerin yaşanmasını istemediklerini dile getiren Yaşar, tecridin bir an önce kaldırılması gerektiğini söyledi. Yaşar, “Oğlum daha önce girdiği açlık grevlerinden dolayı sağlık sorunları yaşıyordu. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı açlık grevlerine ve ölümlere sessiz kalıyor. Yarın öbür gün oğluma bir şey olursa Cezaevi Savcısı, Adalet Bakanı ve Cumhurbaşkanı sorumludur. Hepsinden davacı olacağım. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir mahkum tecrit altında bırakılmıyor” ifadelerini kullandı.
‘Bu bir insanlık arayışı’
Açlık grevcilerine destek olmak amacıyla 3 Mart’ta Diyarbakır İl Binası’nda açlık grevine giren HDP üyesi Sevican Yaşar, aynı günün akşamında polisin il binasına yaptığı baskınla gözaltına alındı. Gözaltında iken açlık grevini sürdüren Yaşar, 4 günlük gözaltının ardından serbest bırakıldı. Tekrar il binasında açlık grevini sürdürürken 8 Mart’ta polisin yaptığı ikinci baskında 7 HDP’liyle birlikte tekrar gözaltına alınan Yaşar, 4 günlük gözaltının ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Cezaevinde de açlık grevini sürdüren Yaşar, tahliye olduğu 2 Nisan’dan itibaren de eylemini evinde sürdürüyor. Yaşar, açlık grevine ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Esra Solin Dal’a konuştu.
Türkiye’de hukukun en ufak emaresinden bahsedilemeyeceğinin altının çizen Yaşar, kaos, şiddet ve korkudan beslenen bir iktidar ile karşı karşıya kalındığını ifade etti. Yaratılan korku duvarının aşılması gerektiğini belirten Yaşar, “İnsanların net olması lazım. Ben bir insanlık savaşı yürütüyorum; bu bir suç değil, bunu hiçbir devlet ve hükümet suç sayamaz ve bu bir insanlık arayışıdır. Bunun en yalın halini Kürt halkı bugün zindanlarda gösteriyor” dedi. Kürt halkının seçilmişlerine ve parti yöneticilerine, kurumlarına her türlü saldırı ve sıradan yaklaşımın sergilendiğini dile getiren Yaşar, konuşmasına şöyle devam etti: “Biz sıradan insanlar değiliz, bunu artık fark etsinler. Yani biz ne yaptığımızı ne istediğimizi çok iyi bilen insanlarız. Korkmamak gerekir, eğer insanlık ve toplumsallığın ne olduğunu biliyorsan korkacak bir şeyimizin olmadığını da bilmesi gerekir. Hiçbirimiz de ölmeye meraklı insanlar değiliz, tam tersi tüm çabamız çocuklar, gençler ve özelde kadınların daha özgür ve güvenli yaşamasını istemek, bu nasıl suç sayılabilir.” Tecridin kırılmasının ölümlerin durdurulması anlamına geleceğini belirten Yaşar, “Bu mücadele Türkiye’de yaşayan bütün toplumu ilgilendiren bir durumdur” dedi. Tecridin hafızıyı silmeye dönük olduğunu belirten Yaşar, kırmak için kararlı olduklarını söyledi.
HABER MERKEZİ