“Teslim Olmaktır Ölmek
Yaşamaksa Hasanlarca Direnmek”
Emine Ocak
Vazgeçmedi
Vazgeçmeyeceğiz…
Geçtiğimiz hafta yaşamın dağlanışı Meclis sıralarından onaylanırken, politik direniş meclisten yaşam alanlarına akmaya çoktan karar vermişti. TBMM’nin işlevinin yok oluşunun, demokratik sürecin sona ermesinin ardından halkların demokrasi mücadelesinde iradelerini sistem partilerine teslim etmekten çoktan vazgeçtikleri gibi. Son kez söz kurmaya gidildi Meclisin önüne, Ankara’ya.
Ankara’da, farklı illerde alanlarda yüksek sesle katliam yasalarını protesto ederken çoktan alana çekilme, şirketlerin ve korumalarının alanda karşısına çıkma kararı alınmıştı sessizce.
Şirketler, destekçisi siyasetçileri ile elleri ovuştursun, itirazın haykırışı ile kararlılığın iç sesinin buluşması yankılanıyor her yerden. Torbaya sokuşturulan zeytinlikleri, ormanları, suları, kıyıları, tarım alanlarını yaşama ait ne varsa şirketlere sorgusuz, onaysız sunacak yasalaştırma girişimini karşılamaya hazırız. Karar net; yaşam, yaşam alanları özgür kalacak.
Bir taraftan yasa değişiklikleri ile maden, enerji, inşaat şirketlerine destekler verilirken aynı zamanlarda yangınlarla hızla alan açılırken yitiriyoruz ormanlarda milyonlarca canı, yangınları söndürmek için canla başla çalışan itfaiye görevlilerini. Siyasi kararların sonucunda yitiriyoruz hektarlarca ormanı. Sermaye için yasa çıkartmaya çalışan siyasi iktidar sorumlu yok olan yaşamlardan. Hektarlarca orman ekosisteminden ağaçların tomruğa, orman alanlarının sermaye alanına dönüşmesinden.
İki sene önce gene Temmuz ayı Mesudiye yangınında (önce ağaçlar kesildi yanmasa da alan tamamen boşaltıldı, bir senedir de oralarda inşaatlar yapılıyor) soğutma çalışmaları sırasında itfaiye görevlileri ile konuşurken -keçiler bu ormanların koruyucularıydı- demişlerdi. -Onlar ağaçların arasında kuru otların birikmesini önler. Keçi yolları, patikalar oluştururlar böylece ağaçların arasından geçişimiz kolay olurdu yangın çıktığında- demişlerdi. -Yangınların artışını keçilere hayvancılığa kesilen destekte, hatta keçilerin ormana girişine konulan yasaklarda arasınlar – demişti bir görevli. -Giremiyoruz sık ağaçların arasına ne biz geçebiliyoruz ne yangın sırasında yabanıllar kaçabiliyor yangından, keçiler ormanın dostudur, onlar yok olunca yangınların sonucu daha yakıcı yaşanıyor- diye belirtmişlerdi. Eskişehir Seyitgazi’de muhtemelen alevler yön değiştirince çıkamadı 11 itfaiyeci söndürmeye çalıştıkları yanan alandan.
Sorunun ikinci nedenini giderek sıklaşan dalların neredeyse arasında kalan iletim hatlarına işaret etmişlerdi. Yanan yerlerin hızla kesilip orman özelliğini bilerek son verilmesine, yanan alanların otellere, konutlara, maden işletmelerine açılmasına gelince -bilemeyiz orasını ama öyle oluyor sonunda- demişlerdi. Evlerine gitmeden, yemeden içmeden sürdürdükleri günlerin ardından yorgun düştükleri ama söndürme çabasından vazgeçmedikleri anlarda yaptığımız sohbette. Soğutma çalışmaları sırasında bir sigara içimlik dinlenirken, yanan ormanlar için çektikleri acı yüzlerinden okunurken.
Lütfen bir bakın her yıl yapılan genel bütçeden yangınları önlemek için ayrılan ödeneğe. Ve lütfen bakın her ilde çevre şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığının ve il müdürlüklerinin ormanları yok edecek maden, enerji, enerji şirketlerine verilen izinlere. Ya da bekleyin dilerseniz yanan yerlerde birkaç ay sonra işletmelerin, yapıların pıtrak gibi bu alanlarda ortaya çıkışlarına. Ve bu sermaye patlamalarına nasıl hızla olur verildiğine.
Bizler yanan ormanlarla, yok olan canlarla yanıp tutuşurken, ekoloji örgütleri, zeytinliklerini koruyanlar, şirketlerin katliamına karşı duranlar Meclisin önünden yörelerine döneli henüz birkaç gün olmuşken, o yasa değişiklikleri onaylanır onaylanmaz Fatsa’da madenciler aynı gün ormanlardan numune toplamaya girişmişlerdi bile.
Aynı hızla olmasa da birkaç gün gecikmeyle 19/7/2025 tarihli ve 7554 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 3213 sayılı Maden Kanunu’nda değişikliklerle torbadan sınırsız yetki ile donatılarak çıkan MAPEG yasa değişikliğinden aldığı yetki ile çoktan hazırladığı Maden yönetmeliğini “tartışmaya açarak” duyurdu. Yönetmelikte belirttikleri amaç aynen şöyle;
“Madencilik yatırımlarıyla ilgili izin süreçlerinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarından kaynaklanan gecikme ve tıkanmaları aşmak, hukuki öngörülebilirlik sağlamak amacıyla izinlerin ruhsat düzenlenmeden önce bizzat Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce alınması, bu sürecin en fazla dört ay içerisinde sonuçlandırılması, izinler alındıktan sonra yatırım yapılmaya hazır bir şekilde ruhsat verilmesi…”
Sözün özü şu, -ne hukuk tanıyacağız ne itiraz eden kurum, ruhsatlarınız hazır en çok dört ay sıkın dişinizi, ey maden şirketleri gelin alın ruhsatlarınızı gidin deşin her yeri.
Yaşam ölüme, halklar yokluğa, yoksunluğa, işçiler giderek artan sömürünün kıskacında iş cinayetlerine mahkûm edilirken, şiddet-katliam-sermaye-gasp kurumsallaşsa da yetkileri, ruhsat belgeleri, yasa değişiklikleri ile aşamayacakları bir engelle karşılaşacaklar. Hazırız…
Sermayenin iktidarı; baskı, sömürü ve zulmünü yasama mekânından şantiyeye taşırken, ağızlarının suları aka aka geldikleri/gelecekleri zeytinliklerde, su havzalarında, ormanlarda onları yöre halkları, ekoloji, emek, kadın örgütleri, bizler bekliyor olacağız. Onlar; yaşamı yok oluşa sürükleme saldırganlıklarını sürdürmeye çalışırken karşılarında sesleri, yürekleri, mücadeleleri ile buluşanlar olacak. Sermayeye inat koruyacağız yaşamı, biline…