Lahey’de 1 Mayıs Perşembe günü tuhaf bir suikast gerçekleşti. Hollanda ve ABD devletlerinin koruması altında bir otelde tutulan Kıbrıslı ‘işadamı’ Cemil Önal, yüzünü gizlemeye bile gerek duymayan bir kişi tarafından öldürüldü. Önal, Hollanda yargısına ve ABD gizli servislerine Kıbrıs ve Türkiye menşeli kara para aklama, kumar/bahis ve uyuşturucu trafiği üzerine bilgi vermekteydi. Bu iş için ideal kişiydi çünkü 2022’de Kıbrıs’ta öldürülen ‘büyük patron’ Halil Falyalı’nın finans müdürüydü. Cinayeti takiben adadan firar etmiş ve 2023’te Hollanda’da yakalanarak hapsedilmişti. Resmi makamlara verdiği ifadeler karşılığında bir çeşit tanık koruma programı çerçevesinde Lahey’de bir otelde tutuluyordu.
Önal’ın son günlerde Kıbrıs’ta ve Türkiye’de gündeme gelmesi, Kıbrıslı gazeteci Ayşemden Akın’la yaptığı söyleşi ile oldu. Bugün Kıbrıs gazetesinde yazı dizisi olarak yayımlanmaya başlayan bu söyleşiye, Türkiye’deki muhalif medya organları geniş yer ayırıyordu. Yolsuzluk iddialarıyla yoğun bir yargı tehdidi altında tutulan CHP de Önal’ın ifadelerine sarılmakta gecikmedi. Özgür Özel, meclis parti grubu toplantısında Önal’ın ifşaatlarına geniş yer verdi.
Önal’ın ifşaatlarında, AKP ileri gelenlerinin Falyalı’yla gayrı-meşru mali ilişkiler içinde olduğu belirtiliyor. Fuat Oktay ve Süleyman Soylu’ya rüşvet verildiği, Hakan Fidan’ın kardeşi ve oğluyla Binali Yıldırım ve oğlunun Falyalı’yla birlikte iş tuttukları anlatılıyor. Dahası, gerek bu ortaklıkları kanıtlayıcı gerekse de ‘müstehcen’ içerikli birçok görüntü kaydı olduğu belirtiliyor. Bu işlerin içinde, Erdoğan’ın örtülü ödenekten sorumlu adamı Maksut Serim’in oğlu Yasin Ekrem Serim’in de adı yer alıyor. Oğul Serim, yakın geçmişte bir süre Türkiye’nin KKTC büyükelçisi olarak görev yapmış ve Özgür Özel’in kürsüden aktardığına göre İngiltere’ye “büyük paralar” kaçırmıştı.
Hollanda’da Önal’la söyleşiyi yapan gazeteci Ayşemden Akın, 30 Nisan günü yaptığı açıklamada ölümle tehdit edildiğini belirtti. Bir gün sonra Halil Önal Hollanda’da infaz edildi. İddiaları mecliste dillendiren Özgür Özel’in geçtiğimiz pazar günü uğradığı yumruklu saldırının da bu konuda bir “sus ihtarı” olma ihtimaliyse pek dile getirilmiyor.
Dışişleri bakanlığından iddiaları yalanlayan bir açıklama yapıldı. Ayrıca, sarayın dezenformasyon müdürlüğü, medya kurumlarına bir talimatname göndererek Kıbrıs konusunu “görmeme” telkininde bulundu. Ama yargı makamlarından, herhangi bir savcılıktan hiçbir soruşturma başlatılmış değil. Kıbrıs, iktidar yanlısı medyada Erdoğan’ın Cumartesi günü yaptığı ‘yavrusaray’ açılışı merasimiyle gündem oldu. Dünyada, Türki cumhuriyetler de dahil hiçbir ülkenin tanımamasıyla namlı KKTC için Erdoğan kendi sarayının bir benzerini inşa ettirmişti.
Erdoğan merasimdeyken dışarıda Kuzey Kıbrıs sendikaları genel grev halindeydi. Grevin nedeni, Türkiye devletinden gelen Şeriatçı dayatmalar. Erdoğan rejimi birçok cami inşaatının yanında Kuzey Kıbrıs’ta Diyanet İşleri kontrolü, okullarda kız öğrencilere başörtüsü gibi dayatma düzenlemelerle ada halkını dine-imana getirme hamlelerinde de bulunuyor. Milletvekili Derya Doğuş, Türkiye odaklı Şeriatçı müdahalelerin, adanın kadim sakinleriyle Türkiyeli göçmenler arasında din ve inanç üzerinden bir karşıtlık yaratmayı hedeflediğini belirtiyor.
Kuzey Kıbrıs halkını “kurtarmak” iddiasıyla adanın yarısını ele geçiren Türkiye devleti, belli ki bir kara para, uyuşturucu, kumar, yolsuzluk ve rüşvet ‘cenneti’ inşa etmiş. Şimdi de AKP eliyle halkı imana getirerek itaatkar bir toplum yaratma derdine düşmüş bulunuyor. Bütün bunlar aslında, uluslararası hukuk uyarınca yakın bir tarihte ortadan kalkması oldukça muhtemel KKTC topraklarına giderayak kalıcı sorun tohumları ekmek anlamına geliyor olsa gerek. Kıbrıs’ın birleşmesi yolunda görüşmeler Temmuz ayında yeniden başlayacak ve bu kez bazı önemli sonuçlar alınması bekleniyor. Belki de Türkiye’yle iç içe örülmüş gayrı-meşru iş şebekelerinin ifşasındaki zamanlama ufukta görünen birliğin ilk göstergeleri. Nasıl baş edilir, onu da Avrupa Birliği düşünsün.