Tarihçi Yektan Türkyılmaz, Kürt sorununa dair iki yönlü çözüme ihtiyaç olduğuna işaret ederek, ‘Kürt yoğunluklu bölgelerde yerinden yönetim talepleri karşılanmalı ve kalıcı bir çözüm için demokrasi şart’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından 12’nci Kongresi’ni toplayan PKK, silahsızlanma ve fesih kararı aldı. PKK’nin kongreye dair açıkladığı sonuç bildirgesinde, Kürdistan coğrafyasının dört ülke arasında pay edildiği Lozan Antlaşması’na yönelik eleştiriler sıralandı. Bildirgede, Kürtlerin inkar ve soykırımında Türkiye’nin kurucu anlaşması olan Lozan Antlaşması’nın rolüne işaret edildi. Lozan Antlaşması böylece bir kez daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı.
Tartışmaya dahil olan tarihçi ve kültürel antropolog Yektan Türkyılmaz, değerlendirmelerde bulundu.
‘Lozan Kürtler için felakettir’
Yektan Türkyılmaz, Lozan’ın Kürtler açısından bir “felaket” olduğunu, 1924’te Kürtlerin kolektif bir temsiliyetinin bulunmadığını, bugün ise artık tercih yapabilen bir Kürt aktörlüğünün ortaya çıktığını söyledi. Tercih yapabilen Kürt aktörlüğünün ortaya çıkışını “tarihsel bir kırılma” olarak yorumlayan Türkyılmaz, yüzleşme ve barış tartışmalarında ise geçmişten bugüne değil, bugünden geçmişe gidilmesi gerektiğini belirtti.
Yektan Türkyılmaz, resmi anlatıda Lozan’ın “Cumhuriyetin tapusu ve bağımsızlığının belgesi” olarak anlamlandırıldığını belirterek, Kürtler açısından ise bunun “esaretin, parçalanmanın ve statüsüzlüğün başlangıcı” olduğunu vurguladı. Yektan Türkyılmaz, “Bir halkın yaşadığı topraklara dışarıdan sınır çizilmesi, ekonomik ve kültürel yapısının parçalanması, bu halkın hiçbir karar mekanizmasına dahil edilmeden yapılması, kolektif bir felaket anlamına gelir” ifadelerini kullandı.
Sınırların daha önce yapılan anlaşmalarla belirlendiğini Lozan’ın ise belirlenen sınırların uluslararası düzeyde kabul edilmesini sağladığını vurgulayan Türkyılmaz, Lozan’ın bu anlamıyla siyasal ve diplomatik anlamının sembolik olarak çok büyük olduğunu ifade etti.
‘Kollektif bir Kürt aktörlüğü yoktu’
Lozan döneminde Kürtlerin siyasi kolektif bir temsil gücüne sahip olmadığını söyleyen Yektan Türkyılmaz, “O günkü Kürt tanımı ile bugünkü Kürt tanımı aynı değil. Bugünkü Kürt ulusallığı son 50 yılın bir ürünü. Bugün biz Kürt ulusunu büyük ölçüde Kürt hareketinin etrafında şekillenen bir siyasi topluluk olarak tanıyoruz. Bu tanımı 1920’lere koyarsak, o dönemin gerçekliğini anakronik bir biçimde okumuş oluruz” diye konuştu.
1921 Anayasası
Yürütülen anayasa tartışmalarına işaret eden Türkyılmaz, 1921 Anayasası’nın çokça atıf yapılan bir metin olduğunu hatırlatarak, ancak 1921 Anayasası’nın teknik olarak anayasa sayılamayacağını dile getirdi. O dönemde yapılan anayasal düzenlemelerin bir çerçeve önerisi olduğunu vurgulayan Yektan Türkyılmaz, Mustafa Kemal’in o dönemki konuşmalarında yer alan “Tek bir millet yoktur” ifadelerinin çoğulculuğa değil, İslami bir ittifaka işaret ettiğini belirtti. Bu çerçevede Koçgiri İsyanı’na değinen Yektan Türkyılmaz, “21 Anayasası Ocak’ta kabul ediliyor, Şubat’ta Koçgiri ayaklanıyor. Talepler Wilson Prensipleri’ne dayanıyor. Sonuç, kanla bastırılan bir hareket. Bu bize çoğulculuğun sınırlarını çok açık şekilde gösteriyor” şeklinde konuştu.
Yüzleşme
Barış ve yüzleşme tartışmalarında hakikat ve uzlaşma komisyonu gibi önerilere de değinen Yektan Türkyılmaz, tarihsel yüzleşmenin nereden başlaması gerektiğine dair öneride bulundu. Yektan Türkyılmaz, “Yüzleşmeye fi tarihinden başlamayacağız. 2025’ten başlayacağız. Sonra 2024’e, 2023’e ve 1980’lere doğru geriye gideceğiz. Bu halkın deneyimlediği, yaşadığı somut tarihten başlamamız gerekiyor” dedi.
Özellikle de 1990’lar ve son 10 yılın Kürtler açısından en fazla dışlanma ve ayrımcılığa uğranılan dönem olduğunu ifade eden Türkyılmaz, yüzleşmenin de bu nedenle bu dönemden başlaması gerektiğinin altını çizdi.
‘Kürt halkı artık tercihini yapabilir’
Bugün en büyük farkın Kürt halkının artık tercih yapma gücüne sahip olması olduğuna dikkati çeken Yektan Türkyılmaz, “O dönemde Kürtler adına konuşabilecek, geniş halk kesimlerini temsil edebilecek bir aktör yoktu. Bugün ise Kürt hareketi hem tercih yapabiliyor hem de bu tercihlerin sorumluluğunu taşıyor” diye belirtti.
‘İdari çözüm ve demokrasi’
Çözüm tartışmalarına değinen Yektan Türkyılmaz, iki yönlü bir çözüm ihtiyacına işaret etti. Birincisinin Kürt yoğunluklu bölgelerde idari çözümler ve yerinden yönetim taleplerinin karşılanması olduğunu kaydeden Türkyılmaz, “Wan, Amed, Dêrsim mutsuzsa bu çözüm değildir” dedi.
İkinci olarak ise demokratikleşmenin gerektiğini belirten Yektan Türkyılmaz, “Bugün Kürtlerin yüzde 40’ı Kürdistan dışındaki kentlerde yaşıyor. Bu insanların da demokrasiye ihtiyacı var. Kalıcı bir çözüm için demokrasi şart” ifadelerini kullandı.
Bahçeli ve Erdoğan’ın süreç yaklaşımı
Devletin ne stratejik bir plana dayandığını ne de kalıcı bir hedef gözettiği değerlendirmesini yapan Yektan Türkyılmaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu sürece yeni bir millet inşası perspektifiyle yaklaştığını, Erdoğan’ın ise günübirlik çıkarlarla adım attığını söyledi. Yektan Türkyılmaz, “Bahçeli’nin tahayyül ettiği ulus, gönüllü bir kolonyal düzen kurmak istiyor. Yani eskiden zorla sömürgeleştirilen Kürtler şimdi bunu isteyerek kabul etsin istiyor” değerlendirmesi yaptı.
Türkiye’deki Kürtlerin artık tek bir yapı üzerinden değil, çoklu yapılardan oluştuğunu vurgulayan Yektan Türkyılmaz, “Bugün artık Kürtler arasında çoğulculuk var. Kürt hareketi bir halk yarattı. Bu halk şimdi çoğullaşıyor. Dolayısıyla sadece yapıları değil, halkı da dinlemek gerekiyor” diye kaydetti.
‘Ciddi yaklaşılmalı’
Çözüm için Meclis’in adres gösterilmesine değinen Yektan Türkyılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Meclis’in işlevsizleştirildiğini dile getirerek, “Meclis’in iradesi yoksa, anayasa yoksa, bu tartışmalar formaliteden ibarettir. Kürt meselesi Türkiye’nin en temel meselesidir. Trafik sorunu konuşmuyoruz. Bu mesele ciddi bir yaklaşım gerektiriyor” diye konuştu.
Kalıcı barış için stratejik bir devlet aklının gerekliliğine işaret eden Yektan Türkyılmaz, “Tutukluların serbest bırakılması gibi insani adımlar önemlidir. Ancak kalıcı bir barış için stratejik bir devlet aklı gerekir. Bugünkü iktidarın böyle bir kapasitesi yok” diye kaydetti.
Haber: Fırat Can Arslan / MA