AKP iktidarı Kuzey ve Doğu Suriye’de elinde bulundurduğu bölgelerde kurumsallaşmaya çalışıyor. Bir yandan kaymakam atamaları, diğer yandan geçici hükümet ve meclisler, akıllara 1938’de yaşanan Hatay ilhakını getiriyor
Resmi açıklamalarda ‘işgal’ iddiası sürekli reddedilse de Türkiye, Suriye’de kontrol altında tuttuğu bölgelerde kalıcılaşmak için kurumsallaşma çalışmalarını hızlandırıyor. Cerablûs, Bab, Ezaz ve Efrîn’in ardından Türkiye, şimdi de işgal ettiği Serêkaniyê ve Girê Spî’ye kaymakam atayıp, PTT gibi kurumları açmaya hazırlanıyor. Urfa Valisi Abdullah Erin, önceki gün düzenlediği basın toplantısında Serêkaniyê ve Girê Spî’ye kaymakam atandığını açıkladı.
Suriye’den çıkmayacağız
Urfa Valisi, söz konusu bölgelerde “içme suyu, enerji, sağlık, eğitim, altyapı ve üstyapı hizmetlerinin sağlanmaya başladığını ve burada yaşayan insanların hızla evlerine döndüğünü” iddiasında da bulunarak, Türkiye’nin bölgede kalıcı olmaya çalıştığını da itiraf etti. Aynı gün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy da “Cumhurbaşkanımızın söylediği güvenli bölgeyi teröristlerden temizleyene kadar Suriye’den çıkmayacağız” demişti.
Kim bu Türkmenler?
Bölgenin asıl sahiplerini göçerten Türkiye ve ÖSO grupları, şimdi de dünyanın farklı yerlerinden birçok kişiyi “Türkmen” adı altında Serêkaniyê ve Girê Spî’ye yerleştirmeye çalışıyor. Bu kapsamda 24 Kasım 2019 tarihinde Ezaz’da “Suriye Türkmen Meclisi 5. Olağan Kongresi” adı altında bir toplantı organize eden Türkiye, farklı yerlerde yaşayan Türkmenlere “dönüş çağrısı” yaptı. Toplantıya katılan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, “Burada güvenli bölge tesis ederek hem bu bölgenin gerçek sahiplerinin hem de buradan göçe zorlanan vatan sahiplerinin geri dönmeleri için kararlı mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.
Organize işler
Suriye Türkmen Meclisi isimli Türkiye’ye bağlı yapının başkanlığına seçilen Muhammed Vecih Cuma da “Güvenli bölge oluşursa çok hızlı ve kitlesel bir şekilde vatanımıza dönmeye hazırız” diyerek Suriye’den toprak koparma niyetlerini dışa vurdu. Türk devletinin “Suriye Geçici Hükümeti” adıyla oluşturduğu yapının başına atadığı Abdurrahman Mustafa da savaş suçları ile gündeme gelen Sultan Murad Tugayı’nı savunarak, “Uluslararası camianın başarılarından rahatsızlık duyduğunu” söyledi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop’un da tebrik mesajı yolladığı toplantıda Suriye Türkmen Milli Hareket Partisi, Suriye Türkmen Kitle Partisi, Suriye Türkmen Nahda Partisi ve Vefa Partisi bir araya gelerek söz konusu yapıyı oluşturdu.
Harita, bayrak, marşlar…
Suriye’nin Halep, Lazkiye, Tartus, İdlib, Hama, Humus, Şam-Golan ve Rakka vilayetlerinden ‘delegelerin’ katıldığı belirtilen toplantıda Suriye topraklarının Türkmen toprağı olduğu iddia edilen çeşitli haritalar üzerine tartışmalar yürütüldü. Öte yandan bayrak, Suriye’nin birçok bölgesini içine alan haritalar ve marşlar da söz konusu yapının medya organları tarafından paylaşılarak gerçek amaçlar itiraf edilmiş oldu.
Nüfusla oynanıyor
Türkiye, Suriye’de “Türkmen”lerden oluşturulduğunu iddia ettiği Sultan Murad, Sultan Süleyman Şah, Sultan Mehmed Fatih, Muntasır Billallah, Ketibe El Hemzet ve Semerkant gibi bazı gruplar üzerinden bölgeyi kontrole almaya çalışıyor. İdlib’te Cebel Ekrad (Kürt dağı), Cebel Türkman (Türkmen dağı) Bab El Hewa Sınır Kapısı, Entarib, Efrin’in Cindirêsê, Raco, Bilbilê ve Şera ilçeleri, Ezaz’daki Bab El Selame Sınır Kapısı ile Cerablus’un sınır hattında yakın bölgeler ile Serêkaniyê ve Girê Spî’de sınırın 5 kilometrelik hattına yerleştiriliyor. Ayrıca, Doğu Türkistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Azerbaycan gibi Türki cumhuriyetlerin yanı sıra Afganistan’dan getirilen bazı radikal-İslamcı aileleri de “Türkmen” altında bu bölgelere yerleştiriliyor.
Hatay’da ne olmuştu?
Türkiye’nin Suriye’de hızlı bir şekilde kurumsallaşmaya giderek, 1937-1939 yılları arasında Hatay’da uygulanan planı hayata geçirmek istediği iddia ediliyor. 1938 yılında Hatay’ın önce “bağımsız bir devlet” haline getirilerek, ardından Türkiye’ye bağlanması benzeri bir süreç şimdi söz konusu bölgelerde yaşanıyor
HABER MERKEZİ