İstanbul’da gerçekleşen Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı, siyasi atmosfer açısından son yılların en dikkat çekici gelişmelerinden biri oldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mektubu, konferansın kapsamını aşan bir etki yaratarak Türkiye’nin gelecekteki siyasal yönelimleri konusunda kritiğe açık yeni bir tartışma başlattı
Remzi Coşkun
İstanbul’da düzenlenen ve iki gün süren Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı, 2025- 2026 Türkiye siyasetinde yeni bir dönemin habercisi olabilecek tartışmaları beraberinde getirdi. DEM Parti’nin çağrısıyla toplanan konferans; çatışma çözümü deneyimlerini, demokratik toplum modellerini ve Kürt meselesinin geleceğini uluslararası katılımcıların perspektifiyle masaya yatırdı. Ancak etkinliğin en dikkat çekici ve en tartışmalı başlığı, kuşkusuz, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın uzun yıllar sonra kamuoyuna ulaşan yazılı mesajı oldu.
Konferansın, Türkiye’nin iç siyaset dengelerinin yeniden tanımlandığı bir dönemde gerçekleşmesi, hem içeride hem de dışarıda süreçle ilgili beklentileri yükseltirken; Öcalan’ın mektubu ise bu tartışmaları bambaşka bir düzleme taşıdı.
Öcalan’ın mektubu: ‘Demokratikleşme ilişkisi’ vurgusu ve stratejik bir çerçeve
Öcalan’ın mesajını, İmralı Cezaevi’nde tahliye olan Veysi Aktaş tarafından okunması, hem sembolik hem de siyasi açıdan kayda değer bir gelişmeydi. Mesajın içeriğinde öne çıkan üç temel tema, siyasi anlamı bakımından ayrıca önem taşıyor:
- Devletle ilişkinin yeniden tanımlanması
Öcalan’ın “devletle ilişkimi demokratikleşme ilişkisi olarak tanımlıyorum” cümlesi, yıllardır süren kopukluk ve tecrit vurgusu sonrasında yeni bir konuşma zemini oluşturma çabası olarak değerlendiriliyor. Mesaj, devletle çatışma değil, yeniden yapılandırılmış bir siyasi ilişki öneriyor.
- PKK’nin tarihsel dönemi ve yeni aşama tartışması
Mektupta PKK’nin tarihsel rolünün tamamlandığına dair ifadeler yer alması, Öcalan’ın uzun süredir savunduğu “demokratik siyaset” stratejisinin yeniden canlandığı şeklinde okunuyor. Bu, Türkiye’deki güvenlik bürokrasisi, siyasi aktörler ve kamuoyu açısından yeni tartışmalar yaratabilecek potansiyelde.
- Demokratik Cumhuriyet vizyonu
Öcalan’ın mektubu, sadece Kürt meselesiyle sınırlı bir perspektif sunmuyor; Türkiye’nin tümüne yönelik bir “demokratik cumhuriyet” tasavvuru öneriyor. Bu, hem iktidarı hem de muhalefeti ilgilendiren geniş bir demokrasi tartışmasının kapısını aralayabilir.
Konferansın içeriği: Uluslararası deneyimlerle Türkiye’nin geleceği
Konferans, Bask’tan Güney Afrika’ya, Kuzey İrlanda’dan Ortadoğu’ya kadar birçok bölgeden uzmanları ve insan hakları savunucularını bir araya getirdi. Bu isimler, Türkiye’deki tartışmalara şu alanlarda katkı sunmaya odaklandı:
Çatışma çözümü modelleri
Demokratik toplumun inşası
Yeni toplumsal sözleşme arayışları
Uluslararası barış süreçlerinin Türkiye’ye uyarlanabilirliği
Azınlık hakları ve çoğulcu siyaset
Bu başlıklar, Türkiye’nin son yıllarda içine sıkıştığı güvenlik merkezli paradigmanın dışına çıkan bir bakış sunuyor.
Siyasi ve hukuksal tartışmalar: Konferans neden bu kadar tartışma yarattı?
Etkinlik, daha başlamadan hem hukuksal hem de siyasal tartışmaların odağına oturdu. Örneğin: SDG temsilcisi İlham Ahmed’in davet edilmesine rağmen Türkiye’ye giriş yapamaması, konferansın dış politika ve güvenlik boyutunun ne kadar hassas olduğunu gösterdi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunması birçok basında geniş yankı bulurken, basının konferansa olan yoğun ilgisi de gözden kaçmadı. Ülkedeki sorunların son bulma umudu ve yeni bir dönemin başlaması özlemi ile yapılan bu konferans, Ortadoğu’daki kaos sürecine de bir ışık oldu. Ortadoğu toplumun savaştan uzaklaşıp toplumsal barışın inşasına ışık olan bu konferans aynı zamanda ilerleyen yıllar içinde bir yol haritası niteliğinde hafızalara kazındı. Kısacası konferans, Türkiye’de Kürt meselesi ve demokratikleşme başlıklarının hâlâ en keskin toplumsal fay hatlarından biri olduğunu bir kez daha gösterdi.
Bu ne anlama geliyor? Üç olası senaryo
1.Yeniden diyalog zeminine doğru
Eğer devlet ve siyasi aktörler, mektuptaki demokratikleşme vurgusunu dikkate alır ve konferans sonrası gelişmeler olumlu seyrederse, Türkiye uzun yıllardan sonra yeniden diyalog temelli bir çözüm sürecine dönebilir.
2.Demokratikleşme tartışmalarının genişlemesi
Konferans, sadece Kürt meselesi değil; ifade özgürlüğü, yerel yönetimler, çoğulculuk, yurttaşlık tanımı gibi temel demokratikleşme başlıklarını gündeme taşıyabilir. Bu, ülkenin siyasi yapısında orta vadeli bir dönüşüm potansiyeli yaratır.
Sonuç: Yeni bir eşik mi, yoksa geçici bir dalga mı?
İstanbul’da gerçekleşen Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı, siyasi atmosfer açısından son yılların en dikkat çekici gelişmelerinden biri oldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mektubu, konferansın kapsamını aşan bir etki yaratarak Türkiye’nin gelecekteki siyasal yönelimleri konusunda kritiğe açık yeni bir tartışma başlattı.
Konferansın ve mektubun etkisi, bundan sonra alınacak siyasi kararlarla biçimlenecek. Eğer bu süreç demokratikleşme, eşit yurttaşlık ve toplumsal uzlaşı yönünde ilerlerse, Türkiye için yeni bir sayfa açacaktır.









