MUÇEP Gönüllüsü Neşe Tuncer, son çıkarılan yasayla bir milyon zeytin ağacının yerinden taşınmak istendiğini söyledi
Muğla’da ormanlar, dağlar, köyler madencilik faaliyetiyle hem kültürel hem tarihsel hem de ekolojik yıkımla karşı karşıya. Başta Ilbıra, Latmos (Beşparmak) Dağları’nda yürütülen madencilik doğaya ciddi zararlar veriyor. Ilbıra Dağları krom, boksit, manganez ve demir gibi madenler, Latmos Dağları ise feldspat, kuvarsit ve mermer gibi madenleri bulundurması sebebiyle maden şirketlerinin sömürüsünün hedefi oldu.
Geçtiğimiz Temmuz ayında Meclis’ten geçen 7554 sayılı yasa ile zeytin alanlarının madene açılması ile de Muğla’nın pek çok ilçesinde zeytinlikler madenlerin tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Muğla’nın önemli tarım faaliyeti olan zeytinciliğe doğrudan tehdit olan yasa, zeytin kanununa da muhalefet ediyor.
Latmos Dağları yok olacak
Muğla’da yürütülen maden faaliyetlerini, çevreye etkilerini değerlendiren Muğla Çevre Platformu Gönüllüsü Neşe Tuncer, “Latmos Dağları, tarihsel ve kültürel olarak önemli. Beşparmak Dağları’nda 8 bin yıl öncesine tarihlenen kaya resimleri var. Burada da yine fosfat madenciliği yapılıyor. Arkamızdaki Ilbıra Dağları’nda boksit ve zultanit denilen madencilik yapılıyor. Pınarcık’ta özellikle maden taşıyan kamyonların, köylülerin yaşam alanlarını nasıl ihlal ettiklerini gördük. Şuanda Bafa Köyü’ndeyiz. Buradan baktığımızda Bafa, Latmos Dağları çok heybetli görünüyor. Ön tarafta bir şey görünmüyor ama arka tarafına geçtiğiniz zaman top çamların, kayaların yok edildiği alanları görmek gerçekten iç parçalayıcı” ifadelerini kullandı.
Bir milyon zeytin ağacı taşınacak
Milas’ın her yerinde zeytin ağaçlarının olduğuna dikkat çeken Neşe Tuncer, madencilik faaliyetleri nedeniyle bir milyon zeytin ağacının yerinden edilmesinin öngörüldüğünü söyledi. Bir milyon zeytin ağacının taşınması için büyük arazilere ihtiyaç olduğunu belirten Neşe Tuncer, “Biliyorsunuz zeytin kanunu, zeytinliklerin 3 km yakınlarında toz üreten bir faaliyetin yapılmamasını öngörüyor. Zeytinliklerin taşınması için Türkiye’de maden tehlikesi altında olmayan bu kadar büyük araziler yok ki. Dolayısıyla bu zeytinler büyük ihtimalle kesilecek. Ormansızlaşma başlayacak. Eko-kırım diye tabir ettiğimiz biyoçeşitliliğin yok olması anlamına gelen çok büyük bir yıkımla karşı karşıya geleceğiz” diye konuştu.
‘Binlerce yıl geçmesi gerekiyor ki orası bir orman olsun’
Muğla’da madenciliğe neden karşı olduklarını dile getiren Neşe Tuncer, “Önce onların tezlerinden başlayayım. Diyorlar ki madencilik yapılmak zorunda olunan bir faaliyet. Niye? Tıpta uygulamaları var. Bugün kullandığımız bütün teknolojik aletlerde, arabada kullanılıyor. Mesela madencilik olmadığı zaman enerji olmaz. Enerji olmadığı zaman cep telefonunu nasıl şarj edeceksin veya kışın nasıl ısınacaksın. Bunların tabii ki hiçbiri yapılan yıkımın bahanesi olamaz. Ne zaman yıkım oluyor? Sınırlara dayandığı zaman. Artık geri dönüşü olmayan tahribatlar yarattığı zaman. Biz buna karşıyız. Dönüşü olmayan yıkımın ne rehabilite edilebileceğine ne düzeltilebileceğine inanmıyoruz. Bununla ilgili önümüze çıkan projeler ağaçlandırma projeleri. Ağaçlandırma projeleri hiçbir zaman orman değildir. Orman toprağıyla, içindeki solucanıyla, kuşuyla, çiçeğiyle, mantarıyla, ağaç çeşitliliği ile yaşayan bir sistemdir. Dolayısıyla ağaçlandırma faaliyetinin orman yaratma durumu asla yok. Yine aradan yüzlerce, binlerce yıl geçmesi gerekiyor ki orası bir orman olsun. Bizim ihtiyacımız olan, su varlıklarının zarar görmemesi. Bizim karşı olduğumuz, ne insani ne canlı yaşamının sınırlarına uymaması nedeniyle yaşadığımız tahribattır” şeklinde konuştu.
‘Halkın geçimini sağalacak şeyler yapılabilir’
Madenlerin ekonomik olarak da bir getirisi olmadığının altını çizen Neşe Tuncer, şöyle devam etti:
“Sadece hafriyat diyebileceğimiz, sadece kaz, kamyonlarla taşı madenciliğinin Muğla’da yapılmasını istemiyoruz. Biz Muğla cennet kalsın istiyoruz. Burada halkın ekonomik olarak geçimini sağlayabileceği, geçim alanlarıyla ilgili çok daha farklı şeyler yapılabilir. Madencilik şirketlerine, enerji şirketlerine verilen teşvikler tarımda veya turizmde kullanılsa, bu oradaki vatandaşla geliştirilen proje olsa o zaman bu daha insan onuruna da yakışır bir tutum olacak. Çünkü buradaki madencilik faaliyetleri bizim gördüğümüz kadarıyla insanları kendi memleketinde mülteci yapan, göçmen yapan faaliyetlere dönüşüyor. Yani insanların bir yerde yaşam, geçim ve kültürel varlığını devam ettirme hakkına ihlaller olan bir faaliyete dönüştüğü zaman biz bunu istemiyoruz.”
Kaynak: MA









