Kayyumlar devam ediyor, barıştan söz ediliyor. Barışa yaklaşmak yerine uzaklaşılıyor. Bir seçim yaşandı ve iktidar kaybetti. Futbol terimiyle muhalefet üç puanı hanesine yazdırdı. Liderlik için avantajı eline alan muhalefetin karşısındaki rakip şu anda liderlik gücünü kullanarak bu üç puanı sildirmek için her türlü adaletsizliğe başvuruyor. Durum böyle olunca da istikrarsızlık devam ediyor. Cumhur ittifakı Van Belediyesi’ne kayyum atadı. Van merkez dâhil on dört ilçeyi DEM Parti kazanmış ve iktidarı yerle bir etmişti. Seçimler için seçimden önce başvuru yapılır ve bu başvurular seçim kurumlarında incelenir. Eğer bir sorun yoksa adaylar seçimlere girer ve kazanırsa da makamına geçer. Sonradan uydurma nedenlerle makam elinden alınmaz. Seçilen kişi orada yaşayan insanların özgür iradesiyle o makama uygun görülmüştür. Kayyum atamak halkı yok saymak anlamına gelir ki bu da çağdaş, demokratik bir toplumda yaşanmaması gereken bir durumdur. Seçilmişleri ‘terörist’ olarak yaftalamak kara propagandadır. Esasında bu yaşadıklarımız hezimete uğramış iktidarın kendini kurtarma hamleleridir. En büyük terörizm insanların iradesini gasp etmektir. Senelerdir insanların iradeleri gasp ediliyor.
Bugünlerde gazetecilere ve HDK yöneticilerine yönelik gözaltı furyası başlatıldı. Van’daki kayyum atamasından dolayı atamayı protesto eden kitleye saldırılar şiddetli bir şekilde devam ederken DEM Parti Şırnak milletvekili de bu polis şiddetine maruz kaldı ve onlarca kişi gözaltına alındı. Milletvekili Newroz Uysal Aslan darp edildi. İnsanlar hukuksuzluğu ve adaletsizliği kabul etmiyorlar ve etmeyecekler de. Kürt sorunu bugün başlamadı. Tarihe bakıldığında sorunun ne zaman ve neden başladığını kozmik odalardaki arşivlerde bulabiliriz. Bugüne kadar iktidar olanlar, iktidarda kalmak için devamlı olarak Kürt sorununu siyasetlerinde kullanmışlardır. Kürt sorunu ve ekonomik sorun birbiriyle paralel yürümüştür. Bugün de bu sorunlar devam ediyor. En önemli değişiklik Kürtlerin artık eski Kürtler olmadığı ve haklarının doğru temellerde hayata geçirilmesi taleplerinin artmasıdır. Bu haklar da elde edilinceye kadar siyasi mücadelede devam edeceğidir. Her iki sorun da iktidarların asıl muhataplarla bir araya gelerek olumlu yaklaşımlarıyla çözülebilir. Kürt sorununu Meclis’e taşıdıkları HÜDA-PAR (Hizbullah) ile çözme anlayışından vazgeçmelidirler. HÜDA-PAR genel başkanı Şeyh Said’in mezar yerini soruyor ve özür dilenmesini talep ediyor. Senelerdir aynı talepleri dile getiren DEM Partililere yapılan uygulamalar da biliniyor. Hizbullah’ın Kürt halkına karşı yaptığı cinayetleri Kürtler unutmazlar.
Ekonomideki zorluklar da insani hakların tesis edilmemesinden kaynaklanıyor. TÜSİAD hakkında soruşturma açıldı çünkü iktidar rahatsızlık duydu. Bu soruşturmaya TÜSİAD cevap verdi “Ekonomik kalkınmayı ancak insan hakları temelli, katılımcı demokrasi ilkesini benimsemiş bir hukuk devleti ile kalıcı hale getirebiliriz.” Bunlar olmadığı için bu durumdayız. Adalet, hukuk, insan hakları, eğitim, sağlık ve kültür, sanat alanları gelişmiş toplumların aynasıdır. Ayrıca etnik ve inanç çeşitliliği toplumların zenginlikleridir.
Ülkede her alan sorunlu olmaya devam ediyor. İktidardan memnun olmayanlar gün geçtikçe çoğalıyor. Muhalefet tam bir bütünlük içinde değil maalesef. Erken seçim sesleri yükseliyor. Meclis’teki sayısal üstünlükle kanunlar çıkartarak iktidarda kalmak siyasi bir katliamdır, demokrasiden uzaklaşmaktır. Parlamenter sisteme dönmek artık şart olmuştur. Ülke içinde siyasi savaş ülke dışında askeri savaş yaşamı zorlaştırmaktır. Savaş bir çözüm değildir, barış da bu savaş karşısında hayat bulacaktır eninde sonunda. Barış umutlarımızı korumak durumundayız.