• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Haziran 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Yerinden çıkmış zaman…

16 Ocak 2019 Çarşamba - 00:21
Kategori: Yazarlar

BBC, Britanyalı çocuklara televizyonu mu yoksa radyoyu mu tercih ettiklerini sorar. Neredeyse hepsi televizyon der. Bu durum elbette kedilerin miyavladığını, ölülerin nefes alamadığını kanıtlamak gibi bir şeydir. Ama radyoyu seçen çok az sayıda çocuk da vardır ve onlardan bir tanesi bunu şöyle açıklar:

“Radyoyu daha çok seviyorum. Çünkü radyo dinlerken daha güzel şeyler görüyorum…”

***

2012’deki büyük açlık grevi zamanı D.Bakır E Tipi Cezaevi girişinin yan tarafındaki parkta, akşam serinliğinde oturup çayını içen insanlar ilgimi çekmişti. Park, cadde ve cezaevinin duvarı arasında idi. İnsanlar sırtını cezaevi duvarına vererek sohbet ediyorlardı. Tam da o duvarın üzerinde kırmızı boya ile yazılmış bir yazı vardı: “Gel de yaşa” diyordu…

Kim niye bu cümleyi kurdu bilmiyorum, lakin çok şey özetliyordu. O dönemi karşılayan bir gerçekliği vardı, çünkü yaşamla kavgamız dar alanda kısa paslaşmalarla bitimsiz devam ederken, hem içeride hem dışarıda çok zor günler geçiriyorduk.

Yine zorlu bir dönemden, her şeyin tecride alındığı bir aralıktan geçiyoruz.

Fakat doğru konuşalım!

Şimdi zorluk denen bir şey yok. Zorun zorunu da geçtik. Ortada sadece ölüm ve yaşam var! Kurdistan’da bu ikisi dışında bir tercih pek yok.

Tam da bu hakikat ortasında yine E Tipi’nin duvarlarına gidelim. Normal duvarlar artık yok. Onlara ek, dev beton duvarlar var. Birkaç ay önce her gün binlerce insanın önünden geçtiği bu beton duvarların üzerine biri yazı yazmış:

“Gidenler dönmedi, kalanlar da yaşamadı…”

Geçen hafta baktım, silinmiş yazı. Hoşlarına gitmemiş cümleler! Öyle ya ‘ona karşı çıkanların cümlelerini kendi cümleleri ile istila eden, zehirleyen’ bir iktidar gerçekliği için pek katlanılacak cümleler değil… Bilindiği üzere form değiştiren savaş tüm hızı ile devam ediyor. İnkâr ve hafızasızlaştırma üzerinden her türlü baskı, sindirme politikası her dakika işletiliyor. Tam da bu uygulamalar arasında ‘Kürtlerle sorunumuz yok, dostumuzdurlar’ cümleleri havada uçuşuyor. Bu sözler şu an zindanların duvarlarına çarpıp geri geliyor. Çünkü zindanlar şahsında açlık grevleri ile örülen direniş dili büyüdükçe büyüyor. Dilin, kandan daha fazla şey olduğuna inanan ve Naziler arasında yaşamasına izin verilmiş bir Yahudi olarak Victor Klemperer; ‘doğrulanabilir gerçeğe karşı sergilenen açık düşmanlık, sonsuz tekrara dayanan faşist stil, çelişkinin açıkça kucaklanmasının sınırlarında dolanan büyülü düşünce ve yanlış yönlendirilmiş inanç’ üzerinden gerçeğin yok edilebileceğine tanıklık ettiğini söylüyor. Bu durum saf ve akışkan bir kötülüğün totalitarizm ile kol kola geçtiği zamanlarda, yani görmek istediğimiz ile gerçekte yaşanan arasındaki farkın açılan makasından kaynaklandığına getiriyor. Bundan olsa gerek ‘soylu ruhları ırkçılıktan’ batmış büyükçe bir kesim ölüm haberlerini görmek istiyor.

Radyoyu dinlerken daha güzel şeyler gören çocuğun realitesi ile açlık grevlerini boşa çıkarmak isteyen devlet aklının güncelerinde gördüğümüz şeyler ne kadar da farklı! Dinleyecek, anlayacak birini bulmak ne kadar zor. Ve Babil Kulesi’nin en üst katına çıkmış egosu ile konuşma eylemini ne kadar da küçümsüyor birileri.

Hamlet, zamanın yerinden çıkmasından bahseder…

Sadece yerinden çıkan bir zaman değil; parçalanmış, rahatsız edilmiş, akıştan kopmuş, özünden sıyrılmış bir zamana tarihsel sorumluluk bilinci ile müdahale edilirken buna nefretle bakan, bu zaman üzerindeki sonsuz kontrolünü asla kaybetmek istemeyen bir avuç tükenmiş narsistin zavallı çırpınışları da zamanın tozu içinde görünüyor oluyor.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Üç maymunun hikayesi

Sonraki Haber

Menderes’te derin çukurlar ortaya çıktı

Sonraki Haber

Menderes’te derin çukurlar ortaya çıktı

SON HABERLER

Zulme Karşı Direnmek

Kaos aralığı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Daralan zaman, büyüyen tehlike

Daralan zaman, büyüyen tehlike

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Kürdistan’da eko kırım var!

Kürdistan’da eko kırım var!

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Barış elçisi yazıma ilham kaynağı

Barış elçisi yazıma ilham kaynağı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Muhalefet mi dediniz?

Darbe sürüyor!

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Özgürlüğün toplumsal anlamı

Özgürlüğün toplumsal anlamı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Özerk manzaralar: Yol filminde dağlar

Salgado’nun Vizörü: Toprağın Tuzu

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır