YÖK’ün 14 yüksek öğretim programından özel yetenek sınavı şartını çıkarmasına tepki yağdı. FEMİNART Başkanı Şükran Yangın Üst, ‘Beyni sanattan anlamayanı rektör, dekan yaparsanız olacağı budur. Bu karar sanata büyük bir darbedir’ dedi
Yadigar Aygün / İstanbul
Yükseköğretim kurumlarında bugüne kadar özel yetenek sınavı ile öğrenci alan 14 bölüme, 2020 Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) ile merkezi yerleştirme ile öğrenci yerleştirilmesine karar verildi. Konuya ilişkin gazetemiz Yeni Yaşam’a konuşan uzmanlar, Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) bu kararının pek çok olumsuzluğa sebep olacağına dikkat çekti.
‘Sanata büyük bir darbedir’
Uluslararası Kadın Sanatçılar Derneği Başkanı (FEMİNART) ve Güzel Sanatlar Lisesi Öğretmeni Şükran Yangın Üst, bu kararın olumsuz sonuçlarını şöyle aktardı: “Güzel Sanatlar Liseleri’nde biz çocuklara 4 yıl eğitim veriyoruz. Bu çocuklar Güzel Sanat Fakülteleri’ne sınavsız girmeleri gerekirken önlerine engel koyuyorlar. Yetenekli çocuklar için şartlar zorlaşıyor. Zaten niteliksiz eğitim sistemi ile bu bölümün altlarını boşaltılar. Öğrencilerin haklarını gasp edecekler. Sanat için yetenek, hayal gücü, tasarım gücü gerekiyor. YÖK bu şekilde öğrenci alarak sanatsal işler olmaz, o ancak zanaat olur. Sanat alanından gelmeyen bir kişiyi, beyni sanattan anlamayanı, rektör, dekan yaparsanız olacağı budur. Bu çocuklar özgür, düşünen çocuklar. Bu karar sanata büyük bir darbedir” diye konuştu.
‘Ben yaptım oldu’
YÖK’ün tepeden inme kararlar aldığını vurgulayan Eğitim-Sen Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Üniversiteler sistemde iktidar ilişkileri öylesine merkeziyetçi ki akademisyenlerin, öğrencilerin görüş ve önerileri yerine, dekanların ya da rektörlerin görüş ve önerileri dikkate alınarak tepeden inme karar alınıyor. Haliyle böylesi kararların en ciddi sonucu, üniversiteyi üniversite yapan ilkelerin ortadan kaldırılması oluyor. Yani, üniversitelerin kurumsal özerkliğinin, üniversitelerin üniversite bileşenlerinin iradesiyle yönetilmesi fikrinin, akademik özgürlüklerin ortadan kalkması ve akademisyenlerin ‘memurlaştırılmak’ istenmesi gibi sonuçlar karşımıza çıkıyor. Bunun sonucu ise ‘ben yaptım, oldu’ politikasıyla kendisini gösteriyor” dedi.
‘Nitelikli eğitim üretilmiyor’
YÖK’ün nitelikli eğitim ile ilgili adımlar atmak için politikalar üretmediğini dile getiren Aytekin, “YÖK, almış olduğu bu kararla bu bölümlerin niteliğini arttırmak, bu bölümlere olan ilgiyi arttırmak için politika üretilmesini sağlamak yerine, bahsi geçen bölümlerin verili sorunlarını kabul edip, bu bölümleri kendi haline terk ediyor. Üstelik bunu yaparken de sorunları arttıracak şekilde yapıyor. Daha açık ifade etmem gerekirse, her şeyi basitleştiriyor. Hep birlikte, grafik tasarımcılarının muazzam biçimde oluşturduğu filmler karşısında hayranlık duyabiliyoruz. Ancak belli ki YÖK, bu bölümleri bu nitelikte görmüyor. Bu noktaya getirmek için de politika üretmiyor. Zaten onlar için önemli olan, diploma veriliyor mu verilmiyor mu? Üniversitelerde nitelik gibi bir dert taşınmıyor” ifadelerini kullandı. Sanat alanında giderek artan baskılara dikkat çeken Aytekin, “Sanat, estetik gibi kavramlar, siyasi iktidarın tahayyülüyle sınırlı oluyor ve bu tahayyülün dışında kalanlara yaşam hakkı tanınmıyor. Böylesi bir ortamda da özgürce duygularını, düşüncelerini mesleğine yansıtmak isteyecek moda tasarımcıları, grafik tasarımcıları yetiştirilmek istenmiyor” diye konuştu.
‘Olumsuzluklar olacak’
Anadolu Üniversitesi İletişim Sanatları mezunu, Yaratıcı İçerik Üreticisi Gökhan Yücel ise; “Halihazırda bu sınava hazırlanan kişilerin hayatlarının sekteye uğraması şeklinde yaşanacak ama daha kötü ve uzun vadede hissedeceğimiz kısmı hayatın her alanında karşımıza çıkan görsel işlerin, dolayısıyla hayat kalitemizin düşeceği gerçeği. Bu uygulama sadece o bölümlerin öğrencilerini değil, büyün herkesi ilgilendiriyor. Bu alan için biçilmiş kaftan diyebileceğimiz insanlar yerine rastgele bu bölümlere denk gelmiş insanları karşılaştıracak olursak hangisinin daha başarılı olacağını çok düşünmeye gerek yok” diye vurguladı.