Suriye iç savaşının çözümünde Üçüncü Yol olarak şekillenen ve Kürtlerin öncülük ettiği demokratik özerk devrim, 7. yılını geride bıraktı. Rojava Devrimi olarak başlayan, kantonlarla devam eden, bölge meclislerine ve son olarak Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetimine evrilen model, komşu Türkiye tarafından sürekli tehdit olarak algılanıp hedef kılındı. Bugüne kadar bölgeye girebilmek için her türlü askeri, siyasi ve diplomatik yolu deneyen Türkiye, sonuç elde edemedi. Arayışlarını sürdüren Türkiye, şimdi de Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturulacak güvenli bir bölgede yer alabilmek için askeri hareketliliğini artırdı. Türkiye bölgeye saldırı planları yaparken, bu süreçte arabuluculuk görevi üstlenen ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey başkanlığındaki ABD heyeti hafta başında Ankara’ya geliyor. Temel gündemin Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturulacak “güvenlikli bölge” olması beklenirken, bölgeyi yakından takip eden uzmanlar, ABD’nin iki gücü de çatışma senaryolarıyla kendi gündemine taşımak istediğini dile getiriyor.
Türkiye’nin 30 kilometre, Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) 5 kilometre olarak tasavvur ettiği bölge için, DSG bölgenin yerel askeri meclislere devredilmesini ve Afrin’deki durumun düzeltilmesi karşılığında bölgede atılacak devriyelere Türkiye’nin de dahil olmasına olumlu bakıyor. İki güç arasında arabuluculuğu ABD yaparken, Türkiye istediğini elde etmemesi halinde bölgeye saldırmakla tehdit ediyor. Bu kapsamda Kobane, Gire Spi ve Serekaniye gibi kentlerin sınırına askeri yığınak yapan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hendekler kazıyor. Özellikle Gıre Spi sınırında askeri hareketlilik görülürken, kentin sınır hattının hem sağına hem de soluna tank ve obüsler konuşlandırılmış. Yine diğer ağır silahlar da sevk ediliyor ve sınırın sıfır noktasında keşif uçuşları yapılıyor.
DSG de hareketlendi
Burada yaşanan askeri hareketlilik kısmi olarak Serekaniye hattına da yansıyor. Kobane’nin batısında bulunan Şexler hattına da ağır silahlar konuşlandırıldı. Türkiye’nin bu hareketliliğine karşılık DSG güçleri hazırlıklarını yapıp, sınır hattındaki mevzileri güçlendirdi ve bölgeye ağır silahlar taşıdı.
ABD dengesi
Fırat’ın batısında İdlib’de Suriye rejim güçleriyle Selefi gruplar arasındaki çatışmalarda sıkışan Türkiye, Fırat’ın doğusuna dair emellerini tekrar gündeme getirip pazarlık masasında elini güçlendirmek istiyor. ABD’nin NATO müttefikliğinden kaynaklı vazgeçmediği Türkiye ile Suriye politikasını dayandırdığı Kuzey ve Doğu Suriye arasında izlediği denge politikası ise geçerliliğini koruyor.
Pazartesi yapılması beklenen ABD– Türkiye görüşmesinde, heyetin bu temelde hareket edeceği aktarılıyor. Türkiye’nin oluşturulacak bölgede saf dışı bırakılmasının gündeme getirileceği, DSG’ye ise Türkiye’nin bölgeye saldırmaya hazır olduğu mesajının verildiği belirtiliyor. ABD’nin bu yaklaşımının Türkiye’yi bölge sınırına askeri sevkiyat yapmaya ittiği dillendirilirken, krizin derinleşmesinin ABD’nin politikalarından kaynaklandığı belirtiliyor. Yapılacak görüşmede ABD’nin Türkiye’yi olası kontrolsüz bir saldırıdan uzak tutmanın yollarını arayacağı ifade ediliyor.
Rusya da rahatsız
Avrupalı ve Arap güçlerin yanı sıra Rusya’nın da Türkiye’nin bölgeye olası bir saldırısından rahatsızlık duyduğu ileri sürülüyor. Bu kapsamda Rusya’nın İdlib’deki saldırıları artırarak Türkiye’yi orada sıkıştırmaya başladığı konuşuluyor. Rusya, ABD’nin Türkiye ve DSG’yi çizgiye çekme arayışını çıkarlarına ters görüyor
Bölge halkları ise askeri ve siyasi temsilcileri ile özgücüne dayanarak politika geliştiriyor. Tüm ihtimallerin yanında olası bir savaşa karşı da hazırlıklı olan bölgede, halk özerk yönetimle birlikte hareket ediyor.
Savaşa onay zor gözüküyor
Hem iç hem de dış politikada sıkışmış Türkiye’nin operasyon yapabilme gücü tartışılırken, Federe Kürdistan Bölgesi ve İdlib’de savaşırken Fırat’ın doğusuna yapılan sevkiyatın ABD’den bağımsız olmadığı ele alınıyor. Var olan dengeler ve Suriye’de bulunan diğer tarafların da durumu göz önüne alındığında, Türkiye’nin bölgeye olası bir operasyonuna Arap dünyasının (Suudi Arabistan, BAE ve Mısır) onay vermeyeceği, bazı batılı güçlerin de politikalarına ters düşeceği belirtiliyor. ABD’nin de çatıştırmaktan ziyade her iki gücü karşılıklı mevzilendirerek kendi çizgisine çekmek istediği ifade ediliyor.
Nazım Daştan/Gıre Spi-MA