Bağlar’ın Kaynartepe Mahallesi kentsel dönüşüm kapsamına alındı, mahalleli kentsel dönüşüm yerine yerinden dönüşüm talebinde bulundu
Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesine bağlı Kaynartepe Mahallesi’ndeki 53 bin metrekarelik alan, 25 Eylül 2020 tarihli ve 3027 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu’nun 2. ve ek 1. maddeleri gereğince “riskli alan” ilan edilerek, kentsel dönüşüm kapsamına alındı. Yıllardır yaşam sürdükleri sokakların yıkılmasını istemeyen mahalle sakinleri, kentsel dönüşüm yerine yerinden dönüşüm talebinde bulundu.
1991’de Kulp’tan ilçesinde köylerinin yakılmasının ardından kente göç etmek zorunda kalan Saim Kaya, 28 yıldır Kaynartepe’de yaşıyor. Yeni bir sürgün yaşamak istemediği için yıkıma karşı duran Kaya, “Sur’u, Cizre’yi gördük. Kentsel dönüşüm değil, bu yıkım ve ranttır. Yıkımlar, savaşı andırıyor ve gördüğümüz görüntüler ruh sağlımızı bozuyor. Kesinlikle istemiyoruz, çocukluğumuz, gençliğimiz burada geçti. Çocuklarımızın da burada büyümesini istiyoruz. Kentimizden ellerini çeksinler” diye konuştu.
Geçimini zor da olsa sağlayabildiğini ancak kentsel dönüşüm nedeniyle göç etmesi durumunda geçimini sağlayamayacağını dile getiren Gülşirin Tekir, “İş yok, dört çocuğum var, dördü de öğrenci. Burada 2 odalı evde oturuyoruz, iyi kötü geçimimizi sağlıyoruz. Biz de güzel bir yaşamı isteriz ama önceki örneklerden gördük, Sur’da yıkım yaptılar ve insanlar mağdur oldu. Şu halimizle perişan durumdayken, bir de Bağlar’dan çıkartırlarsa, daha da perişan oluruz. Bize iyilik değil, kötülük yaparlar” dedi.
28 yıldır mahalle esnafı olan Şevket Kale, kentte sistematik bir yıkım olduğuna dikkat çekerek, bu durumu asla kabul etmediklerinin altını çizdi. Esnafın yaşadığı zorlukları anlatan Kale, “Ne kira verebiliyoruz ne kiracı bulabiliyoruz ne de satabiliyoruz. Tüm ekonomik bağımız buraya bağlı, mağdur edilmek istemiyoruz” diye konuştu. Mahallenin 15 yıllık esnafı Mehmet Kaya da yerinden dönüşüm talebinde bulundu. Kentsel dönüşüm ile yeni yapıların mahallede komşuluk kültürünü sonlandıracağını ifade eden Abdulgani Ekinci, ayrıca insanların geçim zorluğu yaşayacağını söyledi.
Hafıza yıkımı
Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı Selma Aslan da bir askı sürecinin başlatılması ve daha sonra uygulamaya geçilmesi gerektiğine işaret etti. Aslan, “Nusaybin’de önce proje uygulandı, daha sonra planlar çizildi, dolayısıyla bütüncül yaklaşım sergilenmediği için kentte farklı sorunlar ortaya çıktı. Öncellikle 1/1000 alan planlarını görmemiz gerekiyor. 6306 sayılı ‘risk altındaki alanların dönüştürülmesine’ dair yasada sıkıntılar var. Bağlar’a ilişkin jeolojik ve jeofizik raporlar var mı yok mu, nasıl bir sıkıntı var onu bilmiyoruz. Neden riskli alan olarak çalışma yapılıyor? Yapılması gereken şey orada yapı stoku envanteri çıkarılıp, kaç tane yapının yenilenmesi gerektiğiyle ilgili olmalı” diyerek yöntemi sundu.
Kentsel dönüşümde, olması gereken ile amacın farklı olduğuna değinen Aslan, Sur’u örnek göstererek, “Çok da iç açıcı durumların gelişmediğini ve asıl meselenin insanların yaşam koşullarını rahatlatmak olmadığını söyleyebiliriz. Çocukluğunuzun geçtiği alan, büyüdüğünüz mekân, daha sonra başka bir şeye dönüşüyor. Sevincinizin ve acınızın yaşandığı alanlardan koparılıyorsunuz. Bu projeler hafıza yıkımını da beraberinde getiriyor. Alanın oradaki kullanıcılardan boşaltılıp farklı kullanıcılara verilmesinin sağlıklı bir yöntem olmadığını düşünüyoruz. Çünkü aynı zamanda siz bunu yaparken, farklı farklı sosyolojik sorunların ortaya çıkmasına neden oluyorsunuz” şeklinde konuştu.
Benzer projelerin yeni mağduriyetlere yol açtığını kaydeden Aslan, dönüşüm sonrası yaşanacaklara dair şunları söyledi: “Bölgenin özgün sakinleri başka gecekondular oluşturacak ve bu bölgelerde farklı sosyolojik ve ekonomik sorunları yaşanacak. Ve bu sorunlar katmerleşerek şehrin tamamına yansıyıp devam edecek. Örneğin trafik sorununu doğru çözemediğiniz takdirde, bu sorun Diyarbakır’ın bütününü etkileyecek.”
Ortak karar
Tüm çalışmaların şeffaf olması gerektiğini vurgulayan Aslan, şöyle dedi: “Orada yaşayanlarla ortak bir karar verilmeli. Çünkü orada yaşayacak olan onlar. Günlük yevmiyeyle geçinen insanlar, yeni yaptığınız sitenin giderlerini bile karşılayamayacak. Yoksul olma durumunun sorumlusu insanlar değil. Barınma hakkı bir insan hakkıdır. STK’ler ve özellikle meslek örgütleri, teknik anlamda bilgi ve birikimleriyle bu sürece katkı sunabilirler.”
EylemAkdağ- Cahit Özbek/Diyarbakır-MA