Bizi günde 1.5 saat dar ve güneş görmeyen bir havalandırmaya götürüyorlar. Acil hastalık ya da tuvalet ihtiyacı olduğunda odanıza götürüyorlar ve tekrar gelmenize izin vermiyorlar
İçeriden / Hüseyin Aykol
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Güven Usta, 28 Nisan 2025 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Hücrede kişi başı en fazla 20 kitap bulundurmaya izin veriliyor. Adımıza postayla gelen ya da elden yatırılan kitaplar, aylarca bekletiliyor, çoğu zaman el koyma kararı alınıyor ve bize verilmiyor.
Haftada 10 saat olan sohbet hakkımız burada 4 saat olarak uygulanıyor. Posta yoluyla gelen her türlü fotokopi engelleniyor. Bizlere gönderilen mektupların çoğuna ya el konuluyor ya da bazı yerlerinin üstü çizilerek veriliyor. Bizlerin başka yerlere gönderdiğimiz mektuplar da aynı gerekçelerle engelleniyor. Hapishane idaresi posta yoluyla gelen doğa, manzara, hayvan fotoğraflarına keyfi bir şekilde el koyuyor.
Yukarıda sıraladığımız ve daha başka sorunların çözümü için direniyoruz. Slogan atıyor, kapı dövüyoruz. Yapılan hak gasplarıma tepkimizi gösteriyoruz. Yaptığımız eylemler meşrudur. İdare bunlara karşı bizlere ziyaret yasağı vermekte. Şimdiye kadar slogan atan her tutsağın 120 aya yakın ziyaret yasağı oldu. Bekir Şimşek, Cem Göçer ve Zeki Demir’in 30 yıllık tutsaklık süreleri dolmuş olmasına rağmen disiplin cezaları bahane gösterilip, tahliyeleri ileri bir tarihe ertelenmektedir.
Jandarma hastane ve adliyelere gidişlerde uyguladığı, aşağılayıcı ve onur kırıcı çift kelepçe ile tutsaklara hayvanca muamele dayatmaktadır. Bu aşağılayıcı ve onur kırıcı uygulamayı kabul etmeyen tutsakların tedavi ve savunma hakkı engellenmektedir. Tecridi artıran tek kişilik hücre tipi ring araçları insan onuruna ve sağlığa aykırıdır. Hapishane idaresi tutsakları baskı altına almak ve taciz etmek amacıyla sürekli arama yapmaktadır.”
* * *
Sincan Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Hakan Tunç, 24 Şubat 2025 tarihli (yani iki ay önce yazılmış) mektubunda şöyle diyor: “Size Van’da kalırken, birkaç kez yazmıştım. Beni Van’dan buraya getirmeleri üç yıl oldu. Sincan’ın sorunları, Van’dan çok daha ağır. Buraya geldiğimizde, pencerelerden fens teli denen bir tel vardı. Temiz havaya erişimimizi engellediği için idareye başvurduk. Onlar söz konusu teli çıkarmadılar. Biz de kendi sağlığımızı düşünerek telleri kendimiz kaldırdık. Sorunu çözdük ama her birimiz bir yıl hapis cezası ve 1 ila 11 gün hücre cezası aldık. İki yıldır iyiydik; ama şimdi daha sıkı bir teli geldiler ve pencerelere taktılar.
Burası üç katlı. Her katta altı oda var. En üst katta cemaatten yatanlar, en alt katta ise adli mahpuslar var. Orta katta ise bizim gibi siyasiler. Yani her modülde birlikte yatırılmaması gereken mahpuslarız. 12 Eylül döneminin ‘karıştır-barıştır’ modeline benziyor.
Burada tecrit gerçek anlamıyla her alanda dayatılıyor. Diğer blok ve modüllerde, koridorlarda tutulan arkadaşlarımızla temas ve görüşmemiz mümkün değil ama aynı koridorda bulunduğumuz birlikte aynı havalandırmaya götürüldüğümüz arkadaşlarla kargoya, revire bile birlikte değil, tek tek götürülüyoruz. Zaten kurs, atelye ve benzeri etkinlikler yok. Sahi atelye diye boş bir yere götürüyorlardı bizi. Ancak oraya yanımızda hiçbir şey götürmemize izin vermedikleri için oraya gitmekten de vazgeçtik.
Bizi günde 1.5 saat dar ve güneş görmeyen bir havalandırmaya götürüyorlar. Acil hastalık ya da tuvalet ihtiyacı olduğunda odanıza götürüyorlar ve tekrar gelmenize izin vermiyorlar. Muhalif gazete ve dergileri alamıyoruz; muhalif televizyon kanallarını izleyemiyoruz. Daha önce başka cezaevlerinin kantinlerinde satılan küçük radyolar burada yasak. Keyfi ve temelsiz gerekçelerle hemen hemen her gün disiplin soruşturma ve cezalarına maruz kalıyoruz.
Ulusal ve yöresel kıyafetlerimiz verilmediği gibi tercüman vasıtasıyla Kürtçe savunma talebimiz de her defasında reddediliyor. 13 yıldır hapisteyim ama bu hapishanede aldığım disiplin cezaları 13 yılın toplamından fazladır. Dolayısıyla bu hapishane artık bizim için yaşanılamaz ve katlanılamaz haldedir.”
* * *
Konya-Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Dr. Ayhan Kavak, 21 Nisan 2025 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Ben de/bizler de iyi olmaya çalışırken ayakta kalmayı sürdürüyoruz. Geçen hafta tekli odadan üçlü odaya geçtim. Üçlü odalar dedimse iki bölmeli bir yer. Tabii kendine ait havalandırması da yok. Peş peşe sıralanan üç oda bileşeni dokuz kişidir.
Birlikte günde bir buçuk saat havalandırmaya çıkıyoruz. Yanımda iki genç arkadaş var. Hepsinin de selamları var. Malum bizler de gelişmeleri takip ederken Sırrı Süreyya Arkadaşın yoğun bakıma kaldırılmasına çok üzüldük. Aracılığınla tüm arkadaşların geçmiş olsun dileklerini iletirken Azrail’e çalım atmasını dileriz…” (Maalesef bildiğiniz gibi, Sırrı Süreyya Önder’i 3 Mayıs günü kaybettik!)
* * *
Marmara 5 nolu L Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan gazeteci arkadaşımız Ercüment Akdeniz’e ve HDK soruşturmasından tutuklanan DEM Parti MYK üyesi Mehmet Saltoğlu’na 17 Nisan 2025 günü göndermiş olduğum mektuplar, geri geldi. Orada olduklarından emin olduğumuz ve tahliye edilmediklerini bildiğimiz iki arkadaşımızın mektuplarının niçin iade edildiğine dair cezaevinin kaşesi de bulunmuyor. Bu konuda, herhangi bir yetkisinin olup, olmadığını bilmediğimiz bir kişinin bu tasarrufuna karşı kime dava açabileceğimizi bilemiyoruz doğrusu. Söz konusu arkadaşlarımıza yönelik bu hareketi kamuoyuna şikâyet ediyor ve bu durumu görüşçülerinin kendilerine iletmesini istiyoruz.
MEKTUBU GELENLER:
Ayhan Kavak – Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi
Mahmut Ulusan – Ereğli Yüksek Güvenlikli CİK
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Hakan Tunç – Sincan 1 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Bülent Parmaksız – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi