• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
14 Kasım 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Savunmanın Sözü

Yüzyıllık yüzleşmenin anahtarı: Kürtçe’nin statüye kavuşması

29 Eylül 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Manşet, Savunmanın Sözü, Yazarlar
Yüzyıllık yüzleşmenin anahtarı: Kürtçe’nin statüye kavuşması

Anadil hakkının meşruiyeti, yazılı hukuki düzenlemelerin ötesinde, insan doğasının kendisine içkin evrensel ilkelere dayanmaktadır. Dil, yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda düşüncenin şekillenmesi ve kimlik inşasının temel unsurudur

Sezgin Dinç*

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana süren yüzyıllık tek dilli hegemonyaya karşı Özgürlük İçin Hukukçular Derneğinin (ÖHD) Ağustos 2025’te başlattığı ve Kürtçe’nin resmi dil ve eğitim dili statüsü kazanması amacıyla TBMM’ye yönelttiği imza kampanyası, yalnızca hukuki bir girişim değildir.  Yüzyıllık tek dilli hegemonyanın dayattığı homojenleştirici politikalara karşı çoğulcu demokratik toplum anlayışının hukuki zeminini inşa etme mücadelesidir.

Cumhuriyetin kuruluşunda benimsenen “tek millet, tek dil” ideolojisi, çok kültürlü Osmanlı mirası üzerine radikal bir kopuş yaratmış, bu ideolojik tercih, dil çeşitliliğini ulusal birliği tehdit eden unsur olarak algılayan yaklaşımı beraberinde getirerek sistematik asimilasyon sürecinin temellerini atmıştır. Özellikle Kürtçe, ülkenin en yaygın ikinci dili olmasına rağmen, bu politikaların en ağır hedefi haline gelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren uygulanan politikalar, anadillere yönelik sistematik inkâr süreci başlatmış, bu dillerin kamusal alandan tamamen dışlanmasına neden olmuştur. Kürt toplumunun kesintisiz ve büyük bedellerle sürdürdüğü varlık mücadelesine rağmen devlet yapısı tek dilli paradigmayı ısrarla korumaya devam etmiştir.

Anayasal düzlemde Türkçe’nin “resmi dil” olarak tanımlanması, bu dilin hegemonik konumunu hukuken pekiştirmiştir. 1982 Anayasasının 42. maddesi eğitim-öğretim dili olarak Türkçeyi öngörmekte, “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” hükmünü içermektedir. Bu anayasal çerçeveye ek olarak, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 20. maddesi eğitimin amaçları arasında “çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak”ı sayarak, eğitim sisteminin tek dilli hegemonya kurma işlevini açıkça ortaya koymaktadır. Bu çok katmanlı yasal çerçeve, anadil hakkını anayasal güvence altına almaktan uzak olup, sistemli bir şekilde dil çeşitliliğini asimilasyonla yok etmeye götürmektedir.

Uluslararası hukuk perspektifinden anadil hakkı, temel bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre anadilde eğitim bir hak olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesi ayrımcılık yasağı çerçevesinde dil temelli ayrımcılığı yasaklarken, Azınlık Haklarına İlişkin Çerçeve Sözleşme de azınlık dillerinin korunması ve geliştirilmesi yükümlülüğünü getirmektedir. Bu normlar, devletlerin anadil hakkına saygı göstermekle kalmayıp, bu hakkı destekleyici önlemler alma yükümlülüğü altında olduklarını ortaya koymaktadır.

Türkiye’nin taraf olduğu bu uluslararası sözleşmeler karşısında, iç hukuktaki düzenlemelerin yetersizliği açıktır. Özellikle Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’ni 2003’te onaylamasına rağmen, sözleşmenin 27. maddesine çekince koyması, anadil haklarına yönelik sistematik direnci göstermektedir. Benzer şekilde, Türkiye Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 13/4. maddesine ve Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 29. ve 30. maddelerine de çekince koyarak, dilsel haklar ile eğitimde anadilin kullanılmasını öngören hükümleri geçersiz kılmaya çalışmıştır.

Daha da çarpıcı olanı, Türkiye’nin azınlık haklarına ilişkin en kapsamlı uluslararası düzenleme olan “Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmeyi henüz imzalamamış olmasıdır. 1995’te Avrupa Konseyi çerçevesinde kabul edilen bu sözleşme, azınlıkların kültürel, dilsel ve eğitim haklarını güvence altına alan ilk bağlayıcı çok taraflı uluslararası enstrümandır. Benzer şekilde, Türkiye 1992’de imzaya açılan “Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı”nı da imzalamamıştır.

Özellikle 2012 yılında başlatılan “seçmeli ders” uygulaması, klasik bir tokenizm örneği olarak sorunun özünü kavramaktan uzak, anadil meselesinde statükoyu değiştirmemiştir. Haftada sadece 2 saat ve yalnızca 5, 6, 7 ve 8. sınıflarda okutulan bu dersler, anadil hakkının bireysel bir tercih meselesi olarak sunulmasına neden olurken yapısal sorunları gözden kaçırmaktadır. Okul idarecilerinin ebeveynleri Kürtçe yerine “daha faydalı” dersler seçmeleri için yönlendirmeleri, ders formlarında Kürtçe’yi görünmez kılmaları, talep karşısında atanan öğretmen eksikliği ve ders seçimlerinde Kürtçe’nin talep edilmediği söylemi, bu düzenlemenin anadil hakkına gerçek anlamda cevap vermek yerine, toplumsal talepleri susturmaya yönelik bir ilüzyon olduğunu göstermektedir.

Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezinin Temmuz 2025’te gerçekleştirdiği kapsamlı araştırma, Türkiye’de Kürtçe konuşan toplulukların %97,9’unun okulların tüm kademelerinde Kürtçe eğitim talep ettiğini ortaya koymuştur. Bu ezici oran, sorunun “talep eksikliği” değil, siyasi irade eksikliği olduğunu gözler önüne sermektedir.

Anadil hakkının meşruiyeti, yazılı hukuki düzenlemelerin ötesinde, insan doğasının kendisine içkin evrensel ilkelere dayanmaktadır. Dil, yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda düşüncenin şekillenmesi ve kimlik inşasının temel unsurudur. Bu nedenle anadilde eğitim alma hakkı, herhangi bir devlet iradesine bağımlı olmaksızın, insanlık onurunun doğal bir gereğidir.

Anadil hakkının reddi, Kürtçe konuşan yurttaşların kamusal alandan sistematik dışlanması, devlet karşısında ikincil konuma indirgenmeleri anlamına gelmektedir. Bu durum, kültürel hakların sistematik inkârı ve asimilasyonist politikaların devamlılığı anlamına gelirken, eşit yurttaşlık ilkesinin çiğnenmesine de yol açmaktadır.

Kürt meselesinin çözümünde Kürtçe’nin resmi statü kazanması, yüzyıllık yüzleşmenin anahtarı olarak kritik bir eşiği temsil etmektedir. Bu adım, demokratik toplumun inşası sürecinde farklı kimlik ve dillerin eşit temsili yolunda atılacak temel adımlardan biridir. ÖHD’nin başlattığı imza kampanyası, bu eşiği aşmak için önemli bir fırsat sunmaktadır. Türkiye’nin çok kültürlü gerçekliğini kucaklayan, insan haklarına saygılı demokratik değerleri hayata geçirme sürecinde bu kampanyaya destek vermek, hukuki ve ahlaki bir sorumluluk taşımaktadır. Türkiye’nin yüz yıllık tek dilli hegemonyanın ötesine geçerek çok dilli demokratik toplum modeline doğru ilerleyebilmesi için, bu kritik eşiğin aşılması önemli bir adım olacaktır.

ÖHD’nin sadece hukukçuların imzasına açtığı kampanyayı desteklemek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.

  • https://docs.google.com/forms/d/19a6bpuAygfHdyhs2S29ifywIHrg42Q_hmyYj9WcXSeY/viewform?pli=1&pli=1&pli=1&edit_requested=true

*ÖHD üyesi avukat

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kim terörist, kim değil?

Sonraki Haber

‘Heval Birako’: İki kardeşin yaşam öyküsü

Sonraki Haber
‘Heval Birako’: İki kardeşin yaşam öyküsü

‘Heval Birako’: İki kardeşin yaşam öyküsü

SON HABERLER

Kültür ve turizm bütçesine tepki: Bölge illerine ayrılan pay yüzde 5’in bile altında

Kültür ve turizm bütçesine tepki: Bölge illerine ayrılan pay yüzde 5’in bile altında

Yazar: Yeni Yaşam
14 Kasım 2025

Sabahat Tuncel: Kürtler yurttaş olsa anadil sorunu da çözülecek

Sabahat Tuncel: Kürtler yurttaş olsa anadil sorunu da çözülecek

Yazar: Yeni Yaşam
14 Kasım 2025

Halep İç Güvenlik Güçleri: Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de kontrol noktaları kaldırıldı

Halep İç Güvenlik Güçleri: Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de kontrol noktaları kaldırıldı

Yazar: Yeni Yaşam
14 Kasım 2025

İstanbul’da Rojin Kabaiş için eylem: Hayatlarımızın tek güvencesi birliğimiz

İstanbul’da Rojin Kabaiş için eylem: Hayatlarımızın tek güvencesi birliğimiz

Yazar: Yeni Yaşam
14 Kasım 2025

Êlih’te üzerine beton parçaları düşen işçi yaşamını yitirdi

Êlih’te üzerine beton parçaları düşen işçi yaşamını yitirdi

Yazar: Yeni Yaşam
14 Kasım 2025

KYK yönetiminden öğrencilere gözdağı

KYK yönetiminden öğrencilere gözdağı

Yazar: Yeni Yaşam
14 Kasım 2025

Migros direnişçisi Gülhan Albayrak cinayeti: Faile ağırlaştırılmış müebbet hapis

Migros direnişçisi Gülhan Albayrak cinayeti: Faile ağırlaştırılmış müebbet hapis

Yazar: Yeni Yaşam
14 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır