• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
7 Ekim 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

1 Ekim fotoğrafının politik anatomisi

Meşruiyetin yeniden inşası

6 Ekim 2025 Pazartesi - 23:00
Kategori: Forum, Manşet
1 Ekim fotoğrafının politik anatomisi

Erdoğan’ın CHP’ye verdiği mesaj ‘siz bu masada yoksunuz’; DEM Parti’ye verdiği mesaj ise ‘siz masadasınız ama gündemi ben belirlerim.’ Bu ikili manevra, otoriter sistemin sürdürülebilirliğini sağlayacak yeni bir siyasal denge kurma girişimi olarak okunabilir

Ercan Jan Aktaş

Bir fotoğraf bazen sadece bir anı değil, bir stratejiyi, bir ideolojiyi ve bir dönemin ruhunu da dondurur. Erdoğan’ın öncesinde kendi kadrosu ile detaylı çalıştığı her halinde belli olan 1 Ekim TBMM açılışı resepsiyonundaki tek karelik hamlesi, siyasetin sahneye dönüştüğü Türkiye’de bir kez daha fırtınaların kopartılmasına yetti. Fotoğrafın kendisi ile birlikte ona yüklenen anlamlar tartışmanın merkezine oturdu. Oysa bu karede görünen yalnızca bir “görsel” değil; iktidarın kurguladığı bir siyasal simülasyon, muhalefetin sınandığı bir ayna, Kürt hareketinin yeniden hedefe konulduğu bir operasyonun parçasıydı.

Erdoğan’ın siyasi dehasını bir fotoğraf üzerinden bir kez daha gördük. Özellikle 2013 Gezi eylemleri ile başlayan süreçten bu yana Erdoğan’ın hep bir meşruiyet sorunu oldu. Ancak tekeline aldığı, şiddet, şiddetin diğer bütün enstrümanları – hukuk, siyaset, yoksulluk, basın, medya – ile bir korku toplumu yaratarak kendisinin bu meşruiyet sorunu öteleyerek iktidarını sürdürdü. Son Amerika gezisi ile Amerika’da aldığı meşruiyetini iç cephede tesis etmek için 1 Ekim TBMM’nin açılışına hazırlık yaptı.

Siyasal Simülasyonun İnşası

1 Ekim 2024 TBMM açılışında DEM Parti sıralarına girip DEM Partili milletvekilleri ile tokalaşan Bahçeli daha sonra 22 Ekim 2024 tarihli grup toplantısında yaptığı konuşma ile başlayan süreç yol almak için somut pratik adımlar beklentisinin arefesinde 1 Ekim 2025 TBMM açılışında bu kez belirleyici aktör olarak Erdoğan’ı gördük. 1 Ekim 2024’teki Bahçeli tokalaşmasını her zaman ‘devlet aklı’ olarak okurken, Erdoğan’dan bağımsız olamayacağınız, zira Erdoğan’ı dahil etmeden devletin eksik bir fotoğrafının çekilmiş olacağını ifade ettik. Ancak en başından bu yana, Bahçeli ve Erdoğan’ın bu bir yıllık süreç pratiklerinin paralel olmadığını da her zaman açık bir şekilde gördük. Erdoğan atacağı her türlü siyasi manevra ve adımlarını kendi siyasetini/iktidarını da tahkim etmenin bir aracı olarak düşündü her zaman.

Erdoğan’ın meclis açılış konuşmasında, “Terörsüz Türkiye” hedefinin son bir yılda tarihi adımlarla ilerletildiğini ifade ederken kamuoyu bu bir yılın devamında yapılacaklara dair somut ifadeler bekliyordu. “Silahla çözüm olmaz; sıkılı yumruklarla musafaha yapılamaz,” ifadelerini kullanırken Suriye’de bir “dejavu”ya izin verilmeyeceğini” belirtti. Konuşmasının özetinde Kürt Meselesi’nin çözümlerine dair tek bir cümle kurmadı. Zira Erdoğan’ın meclisin açılışana yüklediği anlam daha başkaydı.

Olası erken, ya da zamanında yapılacak bir genel seçim için 1 Ekim Meclis açılışında iki kare fotoğraf ile start vermiş oldu. Her iki fotoğrafta da Erdoğan’ın yeni siyasetinin işaretlerini görmek mümkün. 31 Mart 2019 – 2024 yerel seçimlerini CHP ve DEM Parti’ye kaybeden, 14 Mayıs 2023 genel seçimlerini de masada kazanan Erdoğan siyasetinin son yüz metresine hazırlık yapıyor. Özellikle 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden bu tarafa bir şekilde ortak hareket eden CHP – DEM Parti ortaklığı Erdoğan’ın yeni bir seçim süreci için planlarını boşa çıkarma potansiyeli taşıyor. Bu sebeple Erdoğan bu durumu parçalamak için yoğun bir çalışma içine girdi.

Erdoğan, yeni anayasa, yeniden adaylık ve bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde de aday olabilmesini garanti altına almak için “CHP’siz bir uzlaşma zemini” için pratik adımlarını atmış oldu. Özellikle DEM Parti ve merkez sağ kökenli partilerle diyalog kapılarının açılması, bu stratejinin ilk adımı olarak görülebilir. Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesi için ya meclisin en az 360 oyla erken seçim kararı alması ya da Anayasa değişikliği gerekmesi. AKP-MHP bloğunun parlamentodaki sandalye sayısı ise buna yetmiyor ve Cumhur İttifakı ortaklarının erken seçim ya da herhangi bir anayasa değişikliği için muhalefetin en azından bir bölümünün desteğine ihtiyacı var. Referandumla anayasa değişikliği için en az 360, cumhurbaşkanının istemesi halinde referandumsuz anayasa değişikliği için ise en az 400 oy gerek.

Erdoğan bu hesaplarına çalışmak için öncesinde iki fotoğraf karesi üzerinden çalıştı. Fotoğrafların birincisi; TBMM kabul salonlarının en büyüğü olan Mermer Salon’da altın varaklı koltuğunu mezkeze oturtan Erdoğan DEM Parti ve diğer merkez sağ partiler ile birlikte – CHP’nin olmaması bu çalışmanın merkezinde – iki fotoğraf karesi verdi. Erdoğan’ın bütün siyasi kariyerindeki hayalini bir fotoğraf karesinde bulmak mümkün.

Demokratik usuller ile yol alan bir siyaset değil, adı ne konulacaksa konulsun – baskıcı, otoriter, faşizan – önemli değildi, önemli olan Erdoğan tek etkili/yetkili olduğu, diğer bütün siyasi yapı ve grupların da buna tabi oldukları bir biat sistemi: “Türk Usulü Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” İkinci fotoğraf karesi ile bir konuşması esnasında DEM Partililerin tebesüm ve ilgi ile kendisini izledikleri an. Beklenen/çalışılan kıyamet de bu kare üzerine koptu. Dört gündür kopartılan bu kıyameti Erdoğan’ın altın varaklı koltuğunda büyük bir keyifle izlediği kesin.

İki fotoğraf karesi ile çalışılan stratejinin iki önemli mesajı var:

CHP’ye verilen mesaj

Erdoğan, 1 Ekim 2025 konuşması ve fotoğraf kurgusu üzerinden CHP’yi milli uzlaşının dışına iten bir siyasal çerçeve kurdu. “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”ndan söz ederken, CHP’yi bu komisyonun doğal bir parçası olarak değil, dışındaki bir engel olarak konumladı. Böylece hem “yeni anayasa” hedefi için CHP’siz bir meşruiyet zemini üretmeye hem de CHP’yi sistemin dışına itilmiş, negatif bir konuma mahkûm etmeye çalıştı. Bu strateji, CHP’yi “iktidar karşıtı ama sisteme dâhil olmayan” bir partiye dönüştürerek onu izole etmeyi amaçlıyor. Böylece Erdoğan, kendi otoriter projesini “milli birlik” kisvesi altında meşrulaştırıyor, CHP’yi ise “ulusal birlik karşıtı” pozisyona itiyor.

DEM Parti’ye verilen mesaj

Erdoğan’ın DEM Parti’ye dönük hamlesi daha çok “fotoğraf üzerinden kurulan bir siyasal simülasyon.” Bahçeli’nin 2024’teki tokalaşmasıyla başlayan “yeni dönem”in bu kez Erdoğan’ın elinde “kontrollü bir yakınlaşma” sahnesine dönüştüğü görülüyor. DEM Parti bu simülasyonda, CHP’siz bir anayasa uzlaşmasının potansiyel parçası olarak sahneye çekiliyor.

Erdoğan, DEM Parti’ye iki katmanlı mesaj veriyor:

“Masaya oturabilirsin ama oyunun kurallarını ben belirlerim.”

“Seninle konuşurum ama seni temsil ettiğin halkın hakları hakkında konuşmam.”

Erdoğan, “Terörsüz Türkiye” söylemiyle, Kürt sorununu siyasal ve toplumsal bağlamından soyutlayıp “güvenlik ve milli birlik” çerçevesine sıkıştırıyor. Bu da hem DEM Parti’ye bir davetiye hem de uyarı: siyasette yer almak istiyorsan, kendi sözünü değil, iktidarın çizdiği sınırları konuşacaksın.

Erdoğan, fotoğraflar ve söylemlerle “CHP’siz ama DEM Parti’li bir meşruiyet tablosu” yaratmak istiyor. Bu tablo hem içeride hem dışarıda meşruiyet arayışının bir uzantısı. ABD gezisi sonrası aldığı uluslararası onayı iç siyasette tahkim etmek için, bir “normalleşme” görüntüsü üretmeye çalışıyor. Ancak bu normalleşme, gerçek bir demokratik açılım değil; biat temelli bir rejim restorasyonu. Erdoğan’ın CHP’ye verdiği mesaj “siz bu masada yoksunuz”; DEM Parti’ye verdiği mesaj ise “siz masadasınız ama gündemi ben belirlerim.” Bu ikili manevra, otoriter sistemin sürdürülebilirliğini sağlayacak yeni bir siyasal denge kurma girişimi olarak okunabilir.

Alternatif Siyasetin İmkânı

Bir şekilde farkında ya da değil, isteyerek olmadığı kesin, Erdoğan’ın siyaseti yeniden kurgulama ve hayata geçirme stratejisine ‘alet olan’ DEM Parti’nin de diyecekleri elbette olmalıdır. Özellikle 2013 Gezi süreci ile birlikte karşısına aldığı – Türkiye’nin %50’si – milyonların tepki, öfke ve nefretini dahi kendi siyasi stratejisinde kazanımına dönüştüren Erdoğan’ın siyasi dehasını teslim etmek gerekiyor. Erdoğan bir yandan iktidarını yeniden tesis ederken, öte yandan muhalefetin nerede nasıl duracağını, kimin kiminle nasıl yol alabileceğini, ya da alamayacağına da kendisi belirlemek istiyor.

Asıl soru; Kendisini mutlak, diğer bütün siyasi yapı ve partileri de bu ‘mutlak’a hizalanan özneler olarak kodlayan Erdoğan’ın bu siyaseti ile nasıl mücadele edilir? İki kare fotoğraf üzerinden ‘ben/biz zaten demiştik!’ hezeyanları üzerinden kurulacak söz ve söylemlerin iktidar dışında kimseye bir faydası yok ve olmayacak. O zaman 27 Şubat 2025 tarihinde Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ üzerinden halklarımızın özlem duyduğu barış, eşitlik ve özgürlük temelinde birlikteliğini inşa etmek için kendi söz ve eylem hattımızı kurmamız gerekmez mi? Erdoğan’ın masasında onlardan farklı farklı siyasi simülasyonlar dururken bu ülkede özellikle de 2013 yılından bu yana mücadele ortaklığı kurmuş muhaliflerinin başka başka planları neden olmasın.

Özetle; 1 Ekim 2025 Meclis açılışı etrafında şekillenen bu iki fotoğraf, Türkiye siyasetinde yalnızca bir anın değil, iktidar ile muhalefet arasındaki yeni denge arayışlarının sembolik bir temsilidir. Erdoğan, bu hamleleriyle hem içeride hem de dışarıda yeniden üretmeye çalıştığı meşruiyetini tahkim etmeyi, hem de CHP ve DEM Parti’yi kendi belirlediği siyasal koordinatlara yerleştirerek muhalefet alanını yeniden dizayn etmeyi hedeflemektedir. CHP’nin sistem dışı, “meşruiyet muhalefeti” olarak konumlandırılması; DEM Parti’nin ise denetimli bir diyalog zeminine çekilmesi, otoriter restorasyon sürecinin iki tamamlayıcı halkası olarak işlev görmektedir. Bu durum, “Türk Usulü Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin kurumsal mantığının, siyasal çoğulculuğu değil, iktidar merkezli bir siyasal hiyerarşiyi yeniden üretmek üzerine kurulu olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla Türkiye’nin önündeki temel mesele, bu otoriter konsolidasyonun sınırlarında nasıl bir demokratik siyasal hat inşa edileceğidir. 27 Şubat 2025 tarihli “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın da işaret ettiği üzere, çözüm ne iktidarın belirlediği dar müzakere zeminlerinde, ne de kutuplaşmayı yeniden üreten muhalefet reflekslerinde aranmalıdır. Esas ihtiyaç, yerel ve toplumsal düzeyde dayanışma eksenli, katılımcı ve çoğulcu bir siyaset anlayışının yeniden inşasıdır. Erdoğan’ın iki karede kurduğu siyasal simülasyona karşı, halkların eşitlik, özgürlük ve barış temelli ortaklaşmasını önceleyen bir demokratik modernite hattının güçlendirilmesi hem Türkiye’nin demokratikleşmesi hem de bölgesel barışın tesisi açısından stratejik bir zorunluluk olarak görünmektedir.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Keskin Bayındır: Komisyonun final çalışması Öcalan’ı dinlemek olmalı

Sonraki Haber

‘Kürtlerin birleşmesi fedakârlık gerektirecek’

Sonraki Haber
‘Kürtlerin birleşmesi fedakârlık gerektirecek’

‘Kürtlerin birleşmesi fedakârlık gerektirecek’

SON HABERLER

Hükümet güçleri Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de halka saldırdı: Ölü ve yaralılar var

Hükümet güçleri Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’de halka saldırdı: Ölü ve yaralılar var

Yazar: Yeni Yaşam
6 Ekim 2025

‘Kürtlerin birleşmesi fedakârlık gerektirecek’

‘Kürtlerin birleşmesi fedakârlık gerektirecek’

Yazar: Heval Elçi
6 Ekim 2025

1 Ekim fotoğrafının politik anatomisi

1 Ekim fotoğrafının politik anatomisi

Yazar: Heval Elçi
6 Ekim 2025

Keskin Bayındır: Komisyonun final çalışması Öcalan’ı dinlemek olmalı

Keskin Bayındır: Komisyonun final çalışması Öcalan’ı dinlemek olmalı

Yazar: Yeni Yaşam
6 Ekim 2025

Hilar Şöleni Xecê ve Xêro Abbas konseriyle sona erdi

Hilar Şöleni Xecê ve Xêro Abbas konseriyle sona erdi

Yazar: Yeni Yaşam
6 Ekim 2025

Putin ve Netanyahu, Trump’ın Gazze planını görüştü

Putin ve Netanyahu, Trump’ın Gazze planını görüştü

Yazar: Yeni Yaşam
6 Ekim 2025

Hamas ile İsrail arasındaki müzakereler Mısır’da başladı

Hamas ile İsrail arasındaki müzakereler Mısır’da başladı

Yazar: Yeni Yaşam
6 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır