Yanlış soru doğru cevaplanmaz ama sormuş oldum.
Sıfır derece, bir atmosfer yani normal şartlar altındaki her durum için cevap tabii ki “var” olur; fakat ipe un sermek istendiğinde en kolay şeydir HDP’ye dair ‘yok’ demek…
Bugün Farslar, Araplar ve Türkler arasında kalmış parçalarda yaşayan Kürtlerin yaşadığı toplu abluka hali en karmaşık, en zor, en bağlayıcı ve belirleyici durumlardan biri olmaya devam ediyor. Dağ Türkü, Yemen Arap’ı ve cinlerin çocukları olarak tanıtılan, şekli olup kendisi olmayan, toprağa sahip ama evsiz Kürt gerçeği, daha ortak bir tanıma bile sahip değil. Yaşamda, savaşta, duyguda parçalı/lık… Bu kelime kadar az şey özetler meseleyi!
Olgusal inkar, objektiflikten uzaklık, hakikat ile bağını koparmış tutum ve davranışlar, hamaset edebiyatı ve bunlara eklenen çözümsüz, zevahiri kurtarmaya dönük, modern dönemin albenili etiketlerine sağdan-soldan yapışan kavramlar ile oluşturulmuş anlamsız perspektifler… Bu yöntem/yaklaşımlar Kürt olgusu gibi son derece karmaşık ve içinden çıkılmaz hale sokulmuş bir konuyu çözmek şurada kalsın, son bir kördüğüm atmaktan öteye gitmiyor… Dört parçayı tarihsel bağlamda yakınlaştıracak bir reçetenin adı ‘ulusal birlik’ oluyor. Tüm mesele bu…
Tabi son on yıldır bu alanda çok toplantı, girişim oldu, sözler tüketildi. Geri dönüşler, başka politikalara kurban etmeler de yaşandı. Kim ne dedi, neler yaşandı, nerede tıkanmalar yaşandığının kronolojisine girmeyeceğim. Bunlar işin doğası! Geçen zaman için insan ancak üzülebilir! Kaynağını ideolojik yoksunluktan alan nice ertelemeci yaklaşımlar, bugün görüldüğü üzere bizleri savaştan savaşa, kırımdan kırıma sürüklüyor!
Ulusal birlik konusu, bir şans olarak, tekrar ve olanca sıcaklığı ile tekrar gündemde! Fakat yeni sorunlar var. Çok büyük sorunlar! HDP yer alamazmış bu birlikte, çünkü Türkiye perspektifi varmış.
İnsan üzülüyor, böylesi argümanlara sığınmaya ne gerek var? Yine göz göre göre fırsatlar kaçıyor. Çünkü katı milliyetçi bir Kürt partisi de olsa sonuç çok değişmezdi! O anlamda bir amaca yönelik arayışımız temiz ise, kullanacağımız argüman da biraz temiz, ahlaki olmalı. Ahlakilikten kastım, Bauman’ın üzerine basa basa ifade ettiği “öteki için sorumluluk” duygusunu ıskalamamaktır. Denge kaçtı mı hak getire!
HDP bir parti olmanın ötesinde, çok bileşenli, sesli bir temsiliyet alanı olarak öteki olanların hepsidir. Bir o kadar da Kürttür. Şayet elimize cetvel veya barometre alıp Kürtlüğü ölçmeyeceksek, böylesi bir çalışma içinde nasıl ve neden yer alınamayacağı net ortaya koyulmalıdır. Örneğin HDP bu çalışmada neyi engelliyor? Hangi kararı yok sayıyor?
En önemlisi, hangi ilke, değer ve yöntemi anlamsız buluyor ya da şerh koyuyor?
HDP; uluslaşma, ortak bir zihniyet ve kimlik bilincini oluşturma işi olduğunu söylüyor. Ortak bir dil, kültür, tarih ve coğrafya maddi/manevi zeminini oluştururken, bunlar ilkeler, değerler ve kurumlar temelinde ortak bir bilinç ve zihniyet düzeyine kavuşturulmadıkça uluslaşma gerçekleşir mi? Bunu tam da böylesi faşizm koşullarında HDP ve onun şahsında en geniş Kürt tabanını dışarıda tutarak mı o zihniyeti inşa edeceğiz? Şahsen mantıklı gelmiyor…
HDP’nin bir Kürt temsili yoksa, Kürtlük adına tüm ceremeyi neden kendisi çekmektedir? Neden konforlu alanlarda değil de zindan hücrelerinden söz kurmaktadır?
Bir vatandaş olarak benim de talebimdir, parti adlarınıza aldığınız Kurdistan’ın gerçekliği ile hareket edin, meydana inin ve siyaset yapın. Direniş alanları geliştirin, alternatif yolları örgütleyin, yol gösterin. Aksi takdirde kolay olana başvurmuş olur ve eleştirdiğiniz şey yani “Türkiyeli” olursunuz! Türkiye’de sağ adına siyaset üreten sıradan bir partiden “güncel olarak” farkı ortaya koymak gerekmez mi? İsimle olsa AKP’de gerçekten adaletli olurdu… Bu adaletin bugün Kürt sarmalında neye ve nasıl denk geldiği daha nasıl anlatılsın? Daha nasıl anlaşılsın?
Ulusal Birlik sorunu, ‘Ulusun’ siyasi, sosyal ve kültürel kesimlerinden fertlerine kadar, tüm toplumsal kesim ve bireylerinin temel bazı ilke ve değerler etrafında, ortak bir zihniyet ve bilinç oluşturma sorunudur. Ulusal Birlik konusunda parçalar, siyasi partiler ve toplumsal güçler düzeyinde yaşadığımız sorunlar, sadece egemen güçlerin önümüze koyduğu engeller değildir; ulusal birlik konusunda yaşadığımız sorun ve engeller, aynı zamanda toplumsal durumumuzun yansımasıdır. Somut bir biçimde ifade edersek; eğer parçacılık, aşiretçilik, bölgecilik, dincilik, mezhepçilik ve particilik, ulustan daha öndeyse, bu anlayışlar hala Kürdistan’da kendisini yaşatıp toplumsal taban bulabiliyorsa bu, ilkeler ve değerler konusunda ulusal düzeyde bir konsensüsün bulunmamasından kaynaklanmaktadır.’
HDP demokratik Kürt ulusuna karşı mı? Özgür bir Kurdistan’a karşı mı? Bütünlüğe karşı mı? Kürt ulusal siyasetine karşı mı? Ulusal değerlerini, sembol ve simgelerini savunmaya ve bunlara yönelik her türlü faşist saldırı ihtimaline karşı meşru savunmaya karşı mı? Kadınların tüm renkleri ile siyaset içinde var olmalarına karşı mı? Çözüm potansiyeline karşı adım atmakta şüphe sahibi mi? HDP Kürt siyasetine karşı topyekûn saldırılara sessiz mi?
Evet demek mümkün mü? Diyorsanız tamam.