Son Mohikan, Son Şövalye, Son Samuray değil bizimkisi; “Son Terörist”. Türkiye’de bu sıraladığımız filmlere rakip bir yerli film yapılsa, ismi tartışmasız bir şekilde “Son Terörist” olur. Asla sonu gelmeyen bir “sondan” bahsediyoruz. Önce Kenan Evren’den duyduk, “son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar operasyonlar durmayacak” sözünü. Sonra aynı nakaratı Demirel’den, Çiller’den, Mesut Yılmaz’dan, Ecevit’ten, Deniz Baykal’dan, gelmiş geçmiş bütün apoletlilerden ve elbette her zaman Bahçeli’den duyduk. En son Erdoğan’dan ve AKP yöneticilerinin tümünden…
Bu ülkede son terörist henüz doğmadı. Çünkü herkes zaten potansiyel terörist olarak doğuyor. Henüz terörist olmamışsa hemen herkes “son terörist” olma potansiyeline sahip. Hemen herkes bir gün terörist damgası yiyebilir. Dün Kürtler başta olmak üzere kendisine itiraz eden herkesi “terörist” damgasıyla hedef alan cemaatçiler, bugün “terörist” olarak yargılanıyor. Haliyle “terörist” suçlamasında bulunanların bile bir gün “terörist” olma ihtimali matematiksel olarak her zaman var.
Türkiye’nin çiçeği burnunda son teröristi de, Nobel Edebiyat Ödülü tartışması nedeniyle Orhan Pamuk oldu. Erdoğan’ın “ülkemizden de Nobel’i bir teröriste verdiler” sözü tartışmayı körükledi. Saray, bu açıklamayı yalanlamaya çalıştı, Erdoğan sözlerini düzeltti. Ancak Türkiye’de Aziz Sancar ile Orhan Pamuk dışında Nobel ödülü alan yok. Orhan Pamuk’tan başka Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen kimse de yok Türkiye’de. Bu durumda Erdoğan’ın “ülkemizden de Nobel’i bir teröriste verdiler” sözlerinin Pamuk’u işaret ettiği apaçık. Dolayısıyla Orhan Pamuk da o payeyi aldı. Üstelik ülkenin politik gündeminden ısrarla uzak durmaya çalışmasına, etliye sütlüye karışmamasına, “ben işimi yaparım, keyfime bakarım; gerisi de beni ilgilendirmez” aydın havasından asla taviz vermemesine rağmen.
Bu son örnek de gösteriyor ki Türkiye, seri “terörist” üreten bir ülke haline geldi. Ülkenin bu denli yüksek miktarda terörist üretme becerisi, yönetenlerin “terörist-operasyon” denkleminden kaynaklanıyor. Çünkü bu ülkede “terörist” biterse operasyonların gerekçesi kalmayacak. O halde iktidarda kalmanın yegane yolu tam hız, seri şekilde “terörist” üretmesi.
Türkiye’de, sadece 2015’ten bu yana, 1 milyondan fazla kişi “terörizm” gerekçesiyle gözaltına alındı. Üstelik dünyanın hiçbir yerinde bu kadar “nitelikli terörist” bulunamaz. Nobel Ödülü alanından deneyimli siyasetçisine, ressamından şairine, akademisyeninden yazarına, gazetecisinden öğrencisine, ev kadınına, emekçisine kadar hangi nitelikli kişiye el atsan bir anda “terörist” oluveriyor.
Bu tartışmayı Peter Handke isimli Avusturyalı yazarın Nobel Edebiyat ödülü alması sonrasında iktidar ve yandaşlarının celallenmesinden dolayı yaşıyoruz. İktidar, Nobel’in soykırıma destek veren bir yazara verilmiş olmasına ateş püskürüyor. Ahmet Hakan başta olmak üzere iktidar yanlısı yazarlar da, “aman efendim nasıl olur da Bosna Katliamını savunan bir yazara bu ödül verilebilir” diye veryansın ediyor. Haksız değiller. Bu tür prestijli ödüller verilirken yazarın sadece yazarlık becerileri, edebi marifetleri değil aynı zamanda insani değerlerle ilişkisi de dikkate alınmalı. O yüzden Handke, kesinlikle tartışmalı bir isim.
Bu tartışmada açığa çıkan “günahkarın günahkara” öfkesidir. Başkasının yaptığı kötülüğü günah, kendi günahını mubah gören bir anlayıştır. Bu tartışma bize her zaman içimizdeki Handke’leri hatırlatacak. O yüzden keşke Handke’ye ilk taşı günahsız olanlar atsaydı. Bu kararı eleştirenler hiç değilse insanlığa karşı işlenen suçlar konusunda ilkeli ve tutarlı davransaydı. Kendi içindeki Srebrenitsa gerçekleriyle yüzleşmeyenlerin, Roboski’de katledilen sebilerin hesabını vermeyenlerin, Ermenilere karşı işlenen suçları savunanların Handke’den ne farkı vardır? Bu ülkenin trajedisi; buradaki Handke’lerin Avusturya’daki Handke’yi eleştirmesidir.
Elbette yaşamı pahasına insanlık değerlerini savunanlar; bu topraklarda yaşanan katliamları ve onlara destek verenleri, o politikaları yürütenleri unutmayacak. Birileri Srebrenitsa dedikçe, onun yanına Roboski, onun yanına Tel Rifat, onun yanına Dersim, Zilan, Newala Qeseba, 33 Kurşun katliamları konulacak. Bundan kaçış yok. Hakikat, “son terörist” olma damgasını yeme pahasına da olsa mutlaka birileri tarafından dile getirilecek.