8 Ocak’ta Rojava’nın çeşitli kentlerinden kitleler Tişrîn Barajı’na yönelik SMO çetelerinin saldırılarına karşı bölgeye doğru yürüyüşe geçti. Türkiye’nin baraj bölgesine doğru giden sivil konvoya yönelik hava ve kara araçlarıyla yaptığı saldırıda 5 kişi yaşamını yitirdi, 15 kişi de yaralandı.
Başka bir ülkede o ülke halkının yaptığı gösteriye saldırma ve katletmeyi kendine hak gören bir zihniyetin tarihin en karanlık, en insanlık dışı, en kindar zihniyeti olduğuna kuşku yok.
Türkiye’nin Rojava’ya, Rojava halkına saldırısı Kürt düşmanlığının yanı sıra; Suriye’nin yeni yönetimini de hiçe sayma, takmama, Suriye halklarının etnik ve inançsal birleşimlerinin Suriye’yi yeniden kurma yönünde kendi aralarında müzakere ve muhasebe etme, ortak mutabakata varma çabalarına engel koyma ve sabote etme temelli bir saldırıdır.
Birçok kesim Türkiye’nin Suriye’ye ve Suriye’nin geleceğine yönelik tıkatıcı siyaset ve uygulamalarının giderek daha çok farkına varıyor. Şimdiden bölgesel ve küresel alanda birçok gücün Türkiye’nin Suriye’ye yönelik gaspçı ve işgalci yönelimine karşı farklı arayışlar içine girdiği görülüyor.
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikası Suriye’yi kendi uydusu bir ülke durumuna koymaktır, bu da Suriye’yi daha derin çıkmazlara ve yıkıma sürüyor. Suriye’nin çıkmazları üzerinden kendine alan açma yönlü bir politika Suriye’nin nefesini kesen ve geleceğini karartan bir politikadır.
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikasının merkezinde Kürt karşıtlılığı ve Rojava’nın tasfiyesi bulunuyor. Türkiye Suriye’nin içinde ve Suriye dışında bölgesel ve küresel dinamikler alanında Rojava’ya yönelik tehdit, şantaj ve saldırı siyasetini öne çıkarıyor.
9 Aralık’ta Şam yönetiminin düşmesinin ardından Türkiye elindeki SMO çetelerini Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıya sevk etti. SMO çetelerinin Türkiye’nin sevk ve idaresi altında hava ve kara araçları desteği ile Rojava’ya ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılara girişti ve saldırılar devam ediyor.
SMO çok ağır kayıplar vermesine ve ağır bir yenilgi almasına rağmen Türkiye’nin baskısıyla saldırılara devam ediyor. Türkiye baskısıyla bölgenin geleceğini tahrip etmeye devam ediyor.
Türkiye öyle bir hale gelmiş ki Rojava’ya karşı, Kürtlere karşı kötülük içinde bulunmadığı her bir anı kayıp bir an olarak görüyor. Türkiye’nin Rojava’ya karşı sergilediği kötülüğe, yaptığı saldırılara, yaptığı tehditlere yönelik dünya hayretler içinde, insanlık hayretler içinde.
DAİŞ’e karşı tarihi bir mücadele veren ve bu uğurda binlerce evladını şehit veren, binlercesini gazi veren bir halka, bir yapıya, bir bölgeye, bölgenin farklı etnik ve inançsal dinamiklerinin ortak yaşam alanlarına, kaynaklarına yönelik Türkiye’nin yaptığı saldırılar, DAİŞ’in geçmişte yaptığı saldırıları kat be kat aşmış bulunuyor, tarifi zor bir kötülük.
Tarifi zor bir kötülüğe karşı Rojava mücadele içinde, hem de büyük bir mücadele içinde. Yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle Rojava’nın geleceğini, Suriye’nin geleceğini, bölgenin gidişatını belirleyen bir mücadele. İnsanlıktan yana, barıştan yana, karanlığa karşı aydınlıktan yana herkese bir çağrıdır aynı zamanda.
Türkiye Rojava’ya, Suriye’ye ve bölgeye yönelik karanlık senaryoların tam merkezinde yer alan bir pozisyon içinde. Karanlık senaryolarının hükmünün geçerli olması için Rojava’yı izolasyona alma, Suriye’yi izolasyona alma, kendi uydusu durumuna getirme politikasını güdüyor, yaptıkları ve yürüttüğü politika ile giderek kendisine yönelik bir izolasyona yol açmakta. Suriye eksenli geliştirilen birçok platforma, Türkiye’ye davette dahi bulunmuyorlar.
PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan, Türkiye’nin karanlık senaryolarının bir parçası olmaması, olmaktan sakınması yönünde peş peşe girimşilerde bulundu, bulunuyor. Sayın Öcalan hem Kürt sorununun çözümü hem de bölgeye yönelik pozitif bir siyaset, sorunların çözümüne katkı sunma temelli bir siyaset, Türk ve Kürt halkının geleceğini pozitif temelde örme merkezli bir çerçeveyi ortaya koymuş bulunuyor.
Maalesef iktidar sayın Öcalan’ın tutumunu araçlaştırma ve boşa çıkarma yönelimi içinde. İktidar bölgedeki gelişmeleri, Suriye’deki gelişmeleri yanlış okumaktan aldığı gazla giderek daha çok saldırganlaşıyor, bu da Türkiye’ye zemin kaybettiriyor.