Ezilenler, kadınlar, Aleviler, işçiler ve sosyalistler, örgütlenerek kendi savunma mekanizmalarını oluşturmalı, gerici güçlere karşı omuz omuza direnmelidir. Kürt özgürlük hareketi sadece Kürtler için değil, tüm ezilenler için bir sigortadır. Bu hareket, Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek en önemli güçtür
Kahraman Oğuz
Ortadoğu, tarihin en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış, bereketli topraklarıyla insanlık tarihinin seyrini değiştirmiştir. Ancak aynı zamanda, emperyalist güçlerin işgal ve sömürüsüne en fazla maruz kalan bölgelerden biri olmuştur. 20. yüzyılın başından itibaren bölge, küresel güçlerin çıkar çatışmalarının merkezi hâline gelmiş, halklar birbirine düşürülmüş, savaşlar kışkırtılmış ve zenginlikleri talan edilmiştir. Özellikle Kürtler, bu süreçte her zaman en ağır bedeli ödeyen halklardan biri olmuş; kendi topraklarında bölünmüş, asimilasyona uğramış ve haklarından mahrum bırakılmıştır. Ancak Kürtler, hiçbir zaman işgalci veya emperyalistlerin maşası olmamış, komşu halklarla barış içinde yaşamayı esas almışlardır. Bugün, Ortadoğu’daki özgürlük hareketi sadece Kürt halkının değil, aynı zamanda bütün ezilenlerin sigortası konumundadır.
Ortadoğu’nun emperyalist çemberi
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, Ortadoğu’da emperyalist güçlerin nüfuzlarını artırmaları için bir fırsat oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte, İngiltere ve Fransa bölgeyi cetvelle çizilmiş sınırlarla parçalara ayırdı. Kürtler, Araplar, Türkler ve Farslar, Batılı güçlerin çıkarları doğrultusunda ayrıştırıldı ve birbirine düşman hâle getirildi. Emperyalistler, bölgedeki halkları birbirine karşı kullanarak, kendi çıkarlarını koruyacak zayıf devletler yarattılar.
Özellikle Kürtler, bu bölünmeden en çok zarar gören halk oldu. Osmanlı’dan sonra, Kürdistan dört parçaya bölündü ve Türkiye, Irak, İran ve Suriye’nin sınırları içinde kaldı. Bu devletler, emperyalistlerle iş birliği yaparak Kürtleri baskı altında tutmayı amaçladılar. Örneğin, Türkiye’de yaşanan Kürt isyanları sürekli dış güçlerle ilişkilendirilerek bastırıldı. Şeyh Said isyanı İngilizlerle ilişkilendirildi, ancak bu büyük bir iftiraydı. Aynı şekilde, Bediüzzaman Said-i Nursi de emperyalistlerle değil, İslam birliği ve Kürt halkının hakları için mücadele etti. Yine, Güney Kürdistan’daki Şeyh Mahmud Berzenci, İngilizlerin bütün tekliflerini reddederek, “Müslüman kardeşlerim varken gayrimüslimlerle iş birliği yapmam” diyerek emperyalizme karşı durdu.
Ancak bu süreçte, Araplar, Farslar ve Türkler emperyalistlerle iş birliği yaparak Kürtleri dışlamaya devam etti. İngiltere, Fransa, Amerika ve Rusya, bölgedeki iş birlikçi yönetimlerle Kürtlerin haklarını gasp etti ve asimilasyon politikalarını destekledi.
Mezopotamya’nın kadim halkı ve medeniyetin temeli
Kürtler, Ortadoğu’nun en köklü halklarından biridir. Mezopotamya’nın medeniyet beşiği olduğu dönemlerden bu yana, tarım ve hayvancılıkla uğraşmış, büyük medeniyetler kurmuşlardır. Sümerler döneminde yazının icadı, tekerleğin bulunması, hayvanların evcilleştirilmesi gibi insanlık tarihine yön veren gelişmelerin çoğu bu topraklarda yaşanmıştır.
Ancak, Kürt halkı tarih boyunca hep iyi niyetinin kurbanı olmuş, bölgesel ve küresel güçler tarafından kullanılmış ve ihanetlere uğramıştır. Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkı sürekli engellenmiş, devletleşmeleri önlenmiş ve sistematik bir şekilde asimilasyona tabi tutulmuşlardır. Türkiye’de, İran’da, Irak’ta ve Suriye’de Kürt kimliği inkâr edilmiş, kültürel haklar bile tanınmamıştır. Öyle ki, Japonya’da Kürtçe rehberlik derslerine bile müdahale edilerek engellenmeye çalışılmıştır.
Özgürlük hareketi ve devrimci direniş
1968 kuşağıyla birlikte dünyada esen devrimci rüzgârlar, Kürtlerin göğündeki kara bulutları dağıttı. Kürt gençleri örgütlenerek, dört parçaya bölünmüş Kürdistan’da özgürlük hareketini büyütmeye başladılar. Bu hareket, önce bir kıvılcım olarak başladı, ancak kısa sürede büyük bir yangına dönüştü. Kürt özgürlük mücadelesi, sadece Kürt halkının değil, Ortadoğu’daki bütün ezilenlerin sesi oldu.
Özellikle Suriye’de IŞİD ve diğer cihatçı örgütlere karşı verilen mücadele, dünya kamuoyunun dikkatini çekti. Kürtler, Êzidîleri, Hristiyanları, Arapları ve diğer tüm halkları koruyarak, Ortadoğu’nun en büyük insanlık savaşını verdi. Kadınların öncülüğünde yürütülen bu direniş, dünya çapında bir model hâline geldi. Kürt özgürlük hareketi, ırkçı, gerici ve faşist rejimlere karşı en büyük tehdit olarak görüldü. Çünkü bu hareket, sadece Kürtlerin değil, ezilen tüm halkların, kadınların, işçilerin ve sosyalistlerin umudu hâline geldi.
Ezilenler için tek çözüm: Örgütlenmek ve direnmek
Ortadoğu’daki mevcut sistem, ezilen halklara, kadınlara, işçilere ve inanç gruplarına hiçbir hak tanımayan, baskıcı ve otoriter bir yapıya sahiptir. Bu sistemin beslediği gerici ve ırkçı güçler, ellerinde kanla, vicdanlarını kaybetmiş bir şekilde halkları bastırmaya çalışmaktadır. Bu nedenle, ezilen halkların ve inanç topluluklarının öz savunma güçlerini yaratmaları hayati önem taşımaktadır.
Sadece konuşmak, slogan atmak ya da tepki göstermek yeterli değildir. Örgütlü ve bilinçli bir mücadele olmadan, faşist ve gerici rejimlerin yıkılması mümkün değildir. İşte tam da bu noktada, Kürt özgürlük hareketi ezilenlerin en büyük sigortasıdır. Bu hareket, sadece bir halkın değil, tüm Ortadoğu’nun kaderini değiştirebilecek güce sahiptir.
Sonuç: Özgürlük mücadelesi kazanacak!
Ortadoğu’da emperyalist güçlerin, sömürgeci rejimlerin ve iş birlikçilerin planlarına karşı durmanın tek yolu, özgürlük mücadelesini büyütmektir. Bugün, Kürt halkı ve diğer ezilen topluluklar, kendi kaderlerini ellerine almak için büyük bir mücadele vermektedir. Bu mücadele, sadece Kürtlerin değil, bütün Ortadoğu halklarının özgürlüğü için bir umut ışığıdır.
Ezilenler, kadınlar, Aleviler, işçiler ve sosyalistler, örgütlenerek kendi savunma mekanizmalarını oluşturmalı, gerici güçlere karşı omuz omuza direnmelidir. Çünkü unutulmamalıdır ki, Kürt özgürlük hareketi sadece Kürtler için değil, tüm ezilenler için bir sigortadır. Bu hareket, Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek en önemli güçtür.