• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Mayıs 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Oğuzhan Kayserilioğlu

Halkın öfkesi, iktidarın kararlılığı

10 Mayıs 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Oğuzhan Kayserilioğlu, Yazarlar
Muhalefet mi dediniz?

19 Mart darbesinin ve darbenin hemen sonrasında öğrenci gençliğin açtığı yoldan sokağa çıkan halkın hareketinin belirlediği yeni bir dönemin içindeyiz.

“Başkanlık Sistemi” adlandırmasıyla iktidar koalisyonu tarafından yapılandırılan faşizmin kurumsallaştırılması sürecinin temelleri henüz yerli yerinde duruyor, hatta iktidar kendisini zorlayan yeni dönemin koşulları içinde bile soğuk bir hırs ve öfkeyle ileri adım atmaya devam etmektedir.

Faşist irade hedefinden vazgeçmiş değil, 19 Mart sonrasında oluşan tıkanmayı aşabilmek için artık alıştığı provakasyonlarını sıkça devreye sokuyor. Gözaltılar, tutuklamalar, el koymalar sürüyor. Toplumsal ve siyasal yaşamda ne oluyorsa ve iktidar ne yapıyorsa, tam tersini anlatan yoğun bir algı operasyonu her an her alana  yayılarak sürdürülüyor. Yalanlar ve iftiralar, şiddetle desteklenerek her an her yerde!

Oluşan puslu havada Özel’e saldırı yapıldı. Saldırının kim tarafından hangi hedefe ulaşmak için örgütlendiği henüz anlaşılmadı. O arada, Erdoğan “Umarım ders alır” diyerek ne kadar çılgınlaşabileceğini gösterirken, aynı zamanda oluşan yeni dengelerde yeterli desteği toplayamayacak sertlikteki bu söylemle denge yitimi belirtisi gösteriyordu.

İktidar, halkın tepkisiyle elinde patlayan “İmamoğlu’nun tutuklanması” hamlesinin sonrasındaki hedefler olan “İstanbul Belediyesine ve CHP’ye kayyum atama” hedeflerini şimdilik gerçekleştirememiş olsa da, bellidir ki fırsatını bulduğunda yeniden devreye sokacaktır. Beklenmedik yeni tutuklamalar da devreye sokulabilir. Öyle görünüyor ki, artık sadece öfkeli bir saldırganlıkla yürütülen baskılarla yetinilmeyecek, soğuk, yavaş ve sessiz ilerleyen bazı “kirli” hamleler de yapılacaktır.

İktidara sımsıkı tutunma ve faşist yürüyüşte kararlılık söz konusudur. Son günlerde ortaya saçılan bazı “devlet içi odakların rahatsız olduğu” söylemi, eski dönemin “Ordu içinde rahatsızlıklar başladı” söylemine ne kadar benziyor değil mi? Aynısı dersek abartmış mı oluruz?

İlkin, o “devlet içi odaklar” denilenler zaten ellerinden geleni yapıyorlar, “Peki, ya ötesi” denilecekse, akrepleri ve çiyanları ülkeye saçacak öylesi çılgınlıklar Türkiye’nin “Suriyelileşme” dahil binbir riskle dolu karanlık bir tünele sokulması anlamına gelecektir. “Devlet içi odaklar” dedikleri “şey” ise, siyasal ve toplumsal alanın ana bölümlerine yerleşerek kendi egemenliğini dayatan bir çetedir.

İkincisi, “meğersem neymiş”, alık liberallerin desteğiyle sürdürülen AKP’nin ilk döneminde dillerden düşmeyen “Ordu vesayetine hayır!” söylemi bugünlere ulaşmak için gerekli hazırlık aşamasını geçebilmek amacıyla oltaya takılan bir yemmiş! Meğersem sorun “vesayet” değil, onu yürütecek “özne” nin kim olacağıymış!

Puslu hava

Mevcut ortama “puslu hava” demek doğru olur mu? Hem evet hem de hayır! Evet, çünkü hepimiz görüyoruz değil mi, gittikçe yoğunlaşan bir puslu havanın içindeyiz. İktidarın hamlelerinin ne zaman nereden nasıl geleceğinin bilinemediği bir gözü dönmüşlüğe sıçraması, halkın sokaklara dökülen öfkesinin sürekliliği, hassas dengelerde tutunarak bir biçimde yürütülen  yürütülen ekonomik politikaların politik alandan gelen baskıyla daha fazla zorlanması, gittikçe yoğunlaşan yoksulluk ve bağlı olarak artma eğiliminde olan işçi direnişleri, Kürtlerle yürütülen görüşmelerin ne gibi sonuçlar üreteceği konusundaki belirsizlikler, Suriye’de düşülen zayıf durum gibi olgular puslu havayı yapılandırıyor.

İktidar kendini sürdürmekte zorlanıyor. Açık, kurallı, temiz bir bir mücadelenin içinde olmadığımızı, hiçbir hukuk yasası ve etik değerle kendini sınırlamayan, suça boğulmuş, gözünü karartmış kirli bir güç alanını zorladığımızı bilerek her an tetikte olmalı, kurulu tuzaklara düşmemeyi becerebilmeliyiz. Puslu havadan yakınmak zaaflı bir tutumdur. Puslu hava mücadele yoğunlaştıkça kendisi de daha kesif haline doğru yoğunlaşacak bir savaş gerçekliğidir. Zaten hep böyledir, şimdi ve burada da öyle olmaktadır. Sadece puslu havayı görüp onu öne çıkarmak yanlış, zaaflı, iktidara hizmet eden bir tutum olacaktır.

Evet, halk hareketinin önünde binbir tuzak kurulmuştur ve süreç aktıkça göre yenileri de kurulacaktır, emin olabiliriz; ama aynı zamanda tuzakları ezip geçerek ilerleyen bir halk hareketinin ilk adımlarının atıldığı günlerdeyiz; haklıyız, meşruyuz, kazanabiliriz. Puslu havayı dağıtan bir güneşin doğmaya başladığını da görüyoruz.

Gerçekliğin bir yanında iktidar varsa, diğer yanında halk hareket etmekte, ettikçe iktidarı kuşatmakta, her hareketinde iktidar alanının yüzeyinden temellerine doğru inerek iktidarı sarsmaktadır.

Öğrenci gençliğin barikatları dağıtan öncü hamlesiyle önü açılan halkın hareketi kalıcılık kazanmaya başlamıştır ve üstelik Anadolu’ya ve üç büyük şehrin yoksul semtlerine yayılma yoklamaları yapmaktadır.

Halk hareketiyle yaşamı cehenneme çevrilen işçi sınıfının işçi havzalarında ve fabrikalarda küçük kıvılcımlar halinde kendisini gösteren mevcut hareketlenmesinin buluşması, şimdi doğmaya başlayan halkçı-demokratik “güneşin” güç kazanıp parıldayarak iktidarın bilinçlice inşa ettiği puslu havayı dağıtmasını sağlayacaktır.

İşte, yaşadığımız ortama buradan bakarsak, “hava güneşlidir”, üstelik pırıl pırıl olma potansiyeliyle yüklüdür. Halkın inisiyatifi farklı toplumsal güçlere yayılıp zenginleştikçe güç kazanacaktır. Cesaret ve cüretin soğukkanlılık ve kurnazlıkla iç içe geçerek halk hareketine kazandırılması gerekiyor.

Halk hareketi semtlere ve işçi havzalarına yayılmalı, hareket halinde görüp yaşadıkları üzerinden olgunlaştırılmalı, uygunsuz zorlamalarla yıpratılmamalı, mevcut amorf halinin içinde tam boy konumlanırken işçi hareketiyle buluşmasına destek olunmalıdır.

CHP’nin şimdiki mutlak hegemonyasını aşmak, iktidarın baskılarına karşı CHP’ye omuz verirken, halkın ihtiyaçlarını merkezine alan bağımsız alanlar açmak ve sosyalist inisiyatife güç kazandırmak gerekiyor.

Hareketin özgünlükleri

Şimdi içinde olduğumuz ana keyfi olarak seçtiğimiz herhangi bir yönünden değil, gerçekte nasılsa öyle, onun sahip olduğu çoklu hallerini görüp değerlendirerek bakmalıyız. Tüm karmaşası ve giriftliği içinde kendisini sürekli yeniden yapılandıran toplumsal gerçekliği herhangi bir parçasına ve basite indirgemeden kendi bütünlüğü ve karmaşası içinde olduğu gerçek haliyle görmek gerekiyor.

Teori bizi aydınlatır, anı ve süreçleri analiz edebilmemiz için elimize sağlıklı bir alet çantası/kavram seti verir; ama her duruma uygun hazır reçeteler vermez, veremez. Her an, her konjonktür özeldir, kendisidir ve belki de kim bilir yeni teorik açılımların ebeliğini yapacaktır. Erken bir tespit değilse, 19 Mart sonrasında yeni bir durumun, yeni bir momentin içine girdik, içinde yol alırken yeni olanın özgünlüklerini keşfetmeliyiz.

Hemen belirtelim, ilk özgünlük iktidarın bütün gücüyle yüklenerek hedefine doğru ilerlemesini sürdürmesi ile 19 Mart darbesi sonrasında patlayarak ortama saçılan halkın yoksulluğa ve diktatörlüğe öfkesinin sürekli  birbirleriyle vuruşarak bir arada olduğu gerçekliğidir. İki zıt süreç aynı anda birbirleriyle sarmaş dolaş olarak hareket halindedir.

Bizim özel olarak odaklanacağımız halk hareketi ise, çok katmanlı ve çok zamanlı kompleks bir yapıdadır. Halk hareketinin içindeki farklı toplumsal güçler, geçmişlerinde birbirinden farklı kaynaklardan ivmelenerek kendi yollarına çıkmış, farklı ihtiyaçları elde etmeyi hedefleyerek, farklı zamanlarında bulunarak ve farklı ağırlıklara sahip olarak şimdiki momente akıp gelmişlerdir. Hepsi farklı olsa da, diktatörlüğe, faşizme ve yoksullaştırmaya karşı ortak bir zeminde buluşmuşlardır. Bu durum, büyük bir zenginliktir.

Bu zenginlik var olduğu amorf haliyle hem onun gücü hem de güçsüzlüğüdür. Halk hareketi mevcut zenginliği ve aslında biraz da amorfluğu üzerinden hızla daha geniş toplumsal kesimlere yayılma potansiyeli taşımaktadır. Ancak, söz konusu zenginliğin işçi sınıfının üretimden gelen gücüyle henüz yeterince desteklenmemesi yüzünden taşıdığı amorfluk, iktidarın zorlanmaları karşısında yetersiz kalma tehlikesini besliyor. Bu durum, içinde olduğumuz momentin başka bir özgünlüğüdür.

Üçüncü bir özgünlük ise, Kılıçdaroğlu tarafından Kemalizmden arındırılarak liberal bir sermaye partisi olma yoluna sokulan CHP’nin mevcut halk hareketinin merkezinde olması ve sosyalistlerin inisiyatifinin güçsüzlüğüdür. CHP ustaca hamlelerle sosyalist güçleri de peşine takarak halkın iktidara öfkeli tepkisinin merkezindeki konumuna süreklilik kazandırmaya çalışıyor.

19 Mart darbesi CHP’ye karşı yapıldığı için darbeye öfkenin doğal olarak ilkin CHP’ye desteğe dönüşmesi normal karşılanabilir, ancak sosyalistlerin de aynı doğallıkla CHP’ye destekle yetinmesi ve hala kendi özgün bağımsız inisiyatif alanını inşa edememesi izah edilmeye değil aşılmaya muhtaçtır. İzahı kolay, aşılması oldukça zor olan bu durumdur.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Sırrı Süreyya, şahsiyet ve barışa dair

Sonraki Haber

Önder Apo

Sonraki Haber
Önder Apo

Önder Apo

SON HABERLER

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Hindistan-Pakistan gerilimi ve küresel etkileri

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Önder Apo

Önder Apo

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Barışın aması olmaz!

Özgür Basın tarihi

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Dünyadan bir Sırrı geçti: Barışın dili susturulamaz

Dünyadan bir Sırrı geçti: Barışın dili susturulamaz

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Muhalefet mi dediniz?

Halkın öfkesi, iktidarın kararlılığı

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın sorumluluğu…

Sırrı Süreyya, şahsiyet ve barışa dair

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

Selin Top: Birbirimizin elini tutup barışı savunacağız

Selin Top: Birbirimizin elini tutup barışı savunacağız

Yazar: Yeni Yaşam
10 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır