Çoklu düşünebilmek, çoklu seçenek sunabilmek ve uygulama alanlarına dönüştürmek yaratıcı düşünceyle mümkün olacaktır. Gelişmelere ak-kara mantığıyla bakmak yerine, ara tonları da görebilme gücünü gösterebilmek önemlidir
Afşin Aybar
“Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”yla yeni bir mücadele aşamasının başında olduğumuz bir süreç yaşıyoruz. Geçiş süreci de diyebileceğimiz bir dönem. Bu dönemin birçok argümanı olmakla birlikte bu yazımızda yaratıcı düşünmek üzerine durmak istiyoruz. Önderlik “ne kadar yaratıcı düşünebilirseniz, kendinizi o kadar inşa edebilir ve o kadar var olacaksınız” demektedir. Bunun yolu ise, demokrasi bilincini ilk başta öz benliğimize yedirmekten geçmektedir. Burada bize düşen, bunun bilincini tüm insanlığa taşımak ve zihniyetini oluşturmanın mücadelesini yürütmektir. Yaratıcı düşünme eylemiyle, bireyden tutalım, toplumun tüm kesimlerini ikna edecek şekilde demokrasiyi hayata geçirecek erdemi sergileyebilmektir.
Bir dakika durup düşünelim; yaşanan sorunlara çözüm bulma adına ne kadar yaratıcı olabiliyoruz? Verili düşünce kalıplarının dışına çıkabiliyor muyuz? Duygulardan azade, çözüm odaklı ve pozitif düşünmeyi ne kadar başarabiliyoruz? Bu anlamda düşünme mantığımızı tanımak ve döneme uygun bir biçim kazandırmak önemli olacaktır.
İktidar ve sermaye sahipleri amaçlarını gerçekleştirmek için her zaman düşünceden koparmayı, politikadan dışlamayı esas almışlardır. Devrim süreçleri ise, bu anlamda gelişmenin temeline, düşünmeyi ve sorgulamayı almayı gerektirir. Doğanın değişim-dönüşüm ve varoluşsal döngüsü, biz insanlara yaratıcılığın bilincini aşılamıştır.
Özgürlük ve demokrasi mücadelemizde yeni bir hamlesel gelişmeyi başlatan Önderliğin çağrısını ve yeni mücadele sürecinin özelliklerini herkesten çok, demokratik toplum mücadelesi yürüten bizlerin, doğru bir biçimde anlaması gerekiyor. Bunun için iyi değerlendirmeli, daima yoğunlaşma içinde olmalıyız. /Her dönemden daha fazla hamleci, politik esneklik ve taktik yaratıcılık içinde olmamız gerektiği bir dönemdeyiz. Yaparken düşünen, düşünürken yapan bir katılım tarzıyla hareket edebilmeliyiz. Bu anlamda yaratıcı düşünmenin, pratiğe yönelmek olduğu bilinciyle, görev ve sorumluluklarının farkında olan, planlı çalışmayı esas alan daha çok mücadele eden bir konumda olmalıyız. Bir yerden emir beklemeden ama demokrasi zihniyetini kurumsallaştırma ve yaymayı emir görerek dönemin devrimci, özgürlükçü görevlerini, sosyalist görevlerini yerine getiren bir düzeye ulaşmalıyız. Uygulayabildiklerimiz, anlam derinliğimizin aynası olacak, ‘an’da oluşmayı kendimizde gerçekleştirmiş olacağız.
Yaratıcı düşünce bütünselliği gerektirir. Bütünsel bakabilmek, dogmatikliği aşmak, yaratıcı düşünmekle mümkündür. ‘Yüksek çitli küçük bahçeler ancak onu yapanı kısıtlar.’ Düşünce dünyamızın önündeki tüm bariyerleri yıkmak, gelişme diyalektiğimizin kıstası olacaktır. Çoklu düşünebilmek, çoklu seçenek sunabilmek ve uygulama alanlarına dönüştürmek yaratıcı düşünceyle mümkün olacaktır. Gelişmelere ak-kara mantığıyla bakmak yerine, ara tonları da görebilme gücünü gösterebilmek önemlidir.
Yaratıcı uygulama gücünü göstermek özgürlük ve demokrasi mücadelesinde hiçbir bireyi, çevreyi, topluluğu dışarda bırakmadan, herkesi içine almayı gerektirir. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere Türkiye’nin demokratik ve sosyalist güçlerini de yanına alarak, gücünü büyüterek Türkiye’yi demokratikleştirebiliriz. Bu, Türk devletini demokrasiye duyarlı hale getirebilir, böylelikle demokratik toplumu kabul ettirebiliriz.
Yaratıcı düşünme; öz gücüne güvenen, cesur kişiliklerin başaracağı bir eylem olup sorunlar karşısında pes etmeyen, olay ve olgulara en zor anlarda bile çözüm odaklı yaklaşabilme beceresini gösterebilmektir. Büyük hayalleri olan ve hayallerini gerçekleştirmenin yöntem ve araçlarını doğru seçebilmektir. İknaya dayalı pozitif düşüncenin zaman ve mekân koşullarının sınırlayamadığı, özgür düşünebilme yeteneğidir. Özcesi insan-i kamil mertebesine ulaşmanın bir başka biçimi olmaktadır; tarz-tempo-üslubuyla etrafına moral aşılayan, güven veren bir kişiliğe sahip olmaktır.
Yaratıcı düşünce dar ve mekânsal sınırları aşan, bölgesel ve küresel düzeyde bakabilmektir. Bunun için bakış açımızın ‘tarih günümüzde gizli, biz tarihin başlangıcında gizliyiz’ biçiminde, derinlikli bir tarihsel bilince sahip olmasını gerektirir. Tarihsel bilinci, pratik tecrübeyle birleştirebilenlerin düşünceleri güçlü ve etkili olur. Ülkemizin merkezinde bulunduğu Ortadoğu’da 3. Dünya savaşının daha da yoğunlaştığı, derinleştiği, karmaşıklaştığı bu tarihsel süreçte; siyasi temelde çok daha yaratıcı düşünmek gerekmektedir.
Bu konuda tüm çabamız, şimdiye dek yapamadıklarımızı, bundan sonra imkanlar dahilinde yapmak olacaktır. Savaşta, siyasette duruma ve gelişmelere göre yaratıcı olmak çok önemlidir. Bu genel olarak böyle olduğu gibi savaşın, siyasetin daha da yoğunlaştığı, karmaşıklaştığı süreçlerde yaratıcılık, daha da önem kazanmaktadır. Böylesine tarihsel dönemlerde siyasi koşulların yarattığı imkanları değerlendirerek, yerelden genele kadar geliştireceğimiz ilişki ve ittifakları bu temelde düşünmeliyiz. Halklarımız lehine olacak, onlara demokratik ve özgür bir gelecek sunacak doğru politika belirlemek, yaratıcı düşünceyle mümkün olacaktır.
