• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
23 Haziran 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Gültan Kışanak: Artık eskiye dönüş yok

23 Haziran 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
Gültan Kışanak: Artık eskiye dönüş yok

Gültan Kışanak ile ‘Demokratik Toplum’un nasıl inşa edileceğini konuştuk: 

Artık herkes kabul etmeli ki Sayın Öcalan yepyeni bir dönemin kapılarını açtı. Biz bu dönemi öyle ya da böyle yürüyeceğiz. Yürümek durumundayız. Önemli olan doğru yürümek. Şu çok net. Eskiye dönüş yok

Nezahat Doğan

Kürt siyasetçi Gültan Kışanak ile söyleşimizin ikinci bölümünde demokratik toplumun nasıl inşa edileceğini konuştuk. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yeni bir dönemin kapısını açan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın anlamını, nasıl bir değişim-dönüşümün hedeflendiğini, kaygıları, bekleme halini, herkese düzen sorumlulukları konuştuk.

  • Egemenler bölerek, kutuplaştırarak toplumları nasıl yönetebileceklerini çok iyi görmüşler. Nasıl algı oluşturacaklarını da çok iyi biliyorlar. Buna karşılık olarak çok önemli bir şey söylediniz; sokakta, evlerde, mahallelerde masa kurmalıyız dediniz. Bu nasıl sağlanmalı, neler yapılmalı?

Evet, ben onun için zaten özellikle sokakta, mahallede, köyde, okulda dedim, konferans salonlarında değil. Bu çok önemli. Çünkü bu gerçekten tırnak içinde çok bilmişlerin oturup seminer verdiği toplantılar oluyor. Ya da işte birbirine aynı şeyi düşünen insanlar bir araya gelip şöyledir, böyledir diye konuşuyor. Oysa bizim gerçekten o masayı sokakta, köyde, kahvede kurmamız gerekiyor. Sayın Öcalan 21. yüzyılın manifestosunu ortaya koydu, insanlık adına çok önemli değerlere atıfta bulundu ve Kürtlere bunu taşıma görevi ve sorumluluğu verdi. Bütün insanlığa çağrı yaptı. Ama öncelikle beni önder olarak kabul ediyorsanız, siz Kürt halkı olarak bu fikrin taşıyıcısı ve inşa edici olarak görevli ve sorumlusunuz dedi. Artık hepimizin talimat veren görevli ve sorumlular beklemek yerine, bireyler olarak tek tek kendimizi görevli ve sorumlu görerek bu yapıcı inşa sürecini birlikte örmek için harekete geçmemiz gerekiyor.

  • Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı herkese tarihi bir sorumluluk yüklemiyor mu? Egemenlere karşı bölgedeki tüm halklar ve kimliklere de inşanın harcını hep birlikte karın demiyor mu?

Ben buna 21. yüzyılın insanlık manifestosu diyorum. Savunulamayacak, anlatılamayacak hiçbir tarafı yok. En milliyetçi zeminde de en dindar zeminde de anlatabilirsin. Yeter ki dilini ve üslubunu doğru kur. Yeter ki polemiğe ve provokasyona yol açacak söylemlerden kaçın. Bu gibi şeyler olduğunda da bunu fazla muhatap alıp büyütme. Çünkü polemik yaratmak, provoke etmek isteyenler özgürlükçü demokratik paradigmanın tartışılmasını engellemek için her zaman bazı kavramlar üzerinde tepinecektir. Bazı şeyler üzerinden başka bir gündem yaratmaya çalışacaktır. Onları da fazla kaale almadan, onlarla fazla muhatap olmadan, onları fazla gündemde tutmadan hareket etmek gerekiyor. Üç beş kişiyle uğraşacağımıza milyonlar var dışarıda ve sokakta ve bu ülkede gerçekten bir demokratik çözüme, barışa herkesin ihtiyacı var.

  • Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın perspektifinde de her tarafa yönelik çok güçlü eleştiriler ve ne yapılması gerektiğine dair başlıkları var. Çalışma ve örgütlenme ekseninde ne görüyorsunuz?

Yaptıkları açıklamalardan, kamuoyuna yansıyan bilgilerden görüyoruz ki Sayın Öcalan bir şekilde tek tek kişilere güvenmek yerine topluma güvenmeyi tercih ediyor. Onun için bizim de artık tek tek kişiler üzerinden çözüm arayışları yerine toplumu işin içine katan, onları özne kılan, onların yaratıcı fikirlerini, onların ferasetini, onların duygusunu harekete geçiren işler yapmamız gerekiyor. Tabi ki bu ölçüsüz olmaz, tabi ki bir yönetim olur. Ama bunları aslında bir organizatör gibi, bir sekreterya gibi, toplumun konuşması için fırsat ve zemin sunan ön açıcı kolaylaştırıcılar olarak konumlandırmamız lazım. Yani her şeyin en iyisini ben biliyorum. Ben konuşurum, başkaları dinlesin duygusundan çıkmamız gerekiyor.

  • Abdullah Öcalan’ın paradigmasına baktığınızda ne görüyorsunuz?

Ben Sayın Öcalan’ın bütün fikirlerine baktığımda toplumsal çürümeye dair; kapitalizmin toplumu artık hücrelerine kadar bölme, dağıtma, bireyciliği alabildiğine geliştirme, toplumsal sorumluluklarından azade olmuş, artık varlığına fazla anlam biçmeyen bir toplum yaratmasına çok sert eleştirileri var. Ama bu eleştirileri asla ve asla yanlış anlamamalıyız ve bir sisteme yönelik eleştirilerdir. Kapitalizme yönelik eleştiriler elbette birey olarak her birimize de yapılmış eleştirilerdir. Ama maalesef bu eleştiriler bana değil, ben çok yerde duruyorum başkası içindir diye bakmak gibi bir yanılgı söz konusu. Toplamında hepimiz toplumsal sistemi dağıtmaya ve çürütmeye yönelik bu kapitalist modernitenin bizde yarattığı etkileri görerek ve “ben de etkilendim, öbürü de etkilendi,” diyerek eleştirilerimizi sisteme yöneltmemiz, öz eleştirilerimizi de kendimize yönelterek yeni demokratik bir toplumsal inşa gücünü açığa çıkartmamız önemli.

  • Bu aynı zamanda çürümüş, yozlaşmış, çökmüş bir toplumun önüne geçmek için bireyin kendini sorgulaması ve değişimi kendinden başlatması anlamına da gelmiyor mu? Abdullah Öcalan’ın tarihsel okuması nedir?

Evet, kapitalizmin, bu kapitalist modernitenin yaratmak istediği çürümüş, dağılmış bir topluma çok sert eleştirileri var ama aynı zamanda kurtuluşu da toplumda görüyor.

Çünkü tarihsel okumasında “Bütün bir tarih sınıflar savaşı değil, toplumla egemen güçler arasında savaştır. Biz toplumun yanındayız. Toplum var,” diyor. Eleştirisi topluma yönelik değil, bu egemen sistemin, kapitalist modernitenin toplum üzerinde yarattığı etkilere ve sisteme yöneliktir. Erkek egemen zihniyetin çatışmasıyla başlayan, günümüze kadar derinleşip gelen bir toplumsal yarılmadan bahsediyor. Çözümün de yine toplumdan çıkacağını düşünüyor.

  • Kapitalist modernitenin çöktüğü yerde demokratik modernitenin yaşamsallaşması paradigması devletleri de zorlayacak mı?

Yaşadığımız haliyle kapitalist modernitenin toplumu dağıtmak, çürütmek, bitirmek üzere kendini kurduğunu, toplumun da bir öz savunma olarak sürekli kendisini koruma refleksi içerisinde olduğunu daha güçlü bir şekilde açığa çıkarmamız, topluma güvenmemiz gerekiyor. Bu kısım çok önemli. Sayın Öcalan’ın komünalite derken, yani devlete karşı komün derken kastettiği şey toplumdur. Onun için de zaten çağrısını “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” diye tanımladı. Bu toplumun inşa gücüne, ferasetine, aklına, vicdanına, demokratik karakterine güveniyor. Bunu açığa çıkartmak, bunu örgütlemek, kapitalizmin dağıtmak istediği şeye karşı kendi öz savunmasını güçlendiren bir toplumsal dinamiği örmek konusunda her birimize sorumluluk veriyor.

  • Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile ortaya koyduğu, toplumu dönüştürmeye yönelik paradigma alışılmışın dışında, ezberleri bozan bir süreci de hayata geçirdi denebilir mi?

Gerçekten bu bizim dünyanın başka başka yerlerinde gördüğümüz herhangi bir çatışma çözüm sürecine uyan bir durum değil. Burada çok bambaşka bir süreç işliyor. Çatışma çözümünün en sonunda silahlar konuşulur. Sayın Öcalan en başta bu konudaki olası bütün yanılgıları ortadan kaldırmak, bütün bahaneleri, bütün argümanları elimine etmek için en sonda söylenecek sözü en başta söyledi. Mesele silahlar. Ben bunu devreden çıkartıyorum. Bunun adı geçmiş. Hadi buyurun biz demokratik toplumu inşa edelim dedi.

O zaman bu söz sadece iktidara söylenmiş bir söz değil, her birimize söylenmiş sözlerdir. Bunu inşa edecek, bunu harekete geçirecek, bunu bir siyasal ve toplumsal etki gücü olarak açığa çıkartacak sorumlulukla karşı karşıyayız, Bekleyemeyiz. Orada bir pazarlık masası var. Ancak oradan yarın sabah uyandığımızda bizim bütün sorunlarımızın çözüleceği bir şey, anlaşma çıkacak diye beklemek bu sürece en yanılgılı yaklaşım olur. Evet, Sayın Öcalan baş müzakerecidir. Evet, müzakereyi sürdürüyor. Elbette devlet heyetiyle bu konularda sürekli tartışıyor, konuşuyor ve yasal güvence, hukuki zemin, demokratik toplum ve hukuk çok önemli başlıklar.

  • Öcalan bütün bu başlıkları açıp süreci barış adına sadece Kürtler değil tüm halklar adına yürütürken politik rapordan perspektiflere kadar her şeyin toplumda tartışılmasını ve toplumun donatılmasını istiyor. Hatta yol yöntem de belirliyor. Bütün araçlar gereçler ne kadar kullanılıyor?

Tabi ki bunları yapıyor. Ama 27 yıldır 12 metrekarelik bir hücrede dünyanın gördüğü en katı tehditlerden birini yaşayan bir liderden orada her şeyi çözüp bize yarın sorunun çözüldüğü bir sabaha uyanmamızı sağlamasını beklemek gerçekçi olmadığı gibi vicdansızlık da olur. Müzakere süreçleri böyledir. Taraflar karşı tarafın taleplerini kabul etmek için oturmazlar masaya. Dünyadaki klasik örnek müzakerelerde bile böyledir. Masaya oturan devlet, bunlar çok haklılarmış, onlar ne istiyorlarsa haklarını vereyim diye gidip müzakere masasına oturmuyor. O bir mücadele süreci aslında. Müzakerenin kendisi de bir mücadele sürecidir.

  • Sancılı olabiliyor…

Evet. Yani o yolu nasıl yürüdüğün ne kadar önemli ise, o yolun önüne çıkan engelleri nasıl kaldırdığın da önemlidir. Bunlar son derece kritik konular, bizim bunları artık aşmamız ve hayata geçirmemiz lazım. Bir şey daha söyleyeyim: Sadece bizde değil başka yerlerde de yaşanan başarısızlıklardan kaynaklı olarak “Acaba bu da mı başarısız olur?” diye bir algı oluşmuş herkesin aklında. Bu bekleme halinin bir nedeni de bu olabilir ve bence bizim bunu kesinlikle kafamızdan silip atmamız gerekiyor. Biz mutlaka bu süreci başarıya götürecek bir yol izlemeliyiz. Hükümetin de özellikle adım atmaktan imtina etmesinin yarattığı atmosfer nedeniyle böyle bir ruh hali oluşuyor. Bundan mutlaka çıkmak lazım. Artık herkes kabul etmeli ki Sayın Öcalan yepyeni bir dönemin kapılarını açtı. Biz bu dönemi öyle ya da böyle yürüyeceğiz. Yürümek durumundayız. Önemli olan doğru yürümek.

  • Nasıl bakmak gerekiyor?

Şu çok net. Eskiye dönüş yok. Hani geçen çözüm süreçlerindeki gibi “oldu olmadı, defteri kapattık, başa döndük,” diye bir durum söz konusu değil. Bu yeni bir süreç, yeni bir dönem. Onun için hiç kimsenin bekleme lüksü yok. Bu yolu doğru yürüme, temelinde sorumluluk üstlenme ve toplumun gücünü açığa çıkaracak bir rol oynama isteği var. Bunun tarihsel sorumluğuyla karşı karşıyayız.

  • Hukukun işletilmemesi, bir adımın atılmamasından kaynaklanan kaygılar var ve toplum da somut adım görmek istiyor. Diğer taraftan sizinle birlikte cezaevinde olduğunuz yoldaşlarınız var. Hasta tutsaklar var. Toplumun iknası açısından onlarla da ilgili hukuki olarak nasıl bir adım atılmalı?

Ben bu konuya biraz farklı bakıyorum tabi ki. Cezaevinde olan yüzlerce hatta binlerce siyasi tutsak var. Hasta tutsaklar var. Bunların bir an önce dışarı çıkmasını istiyoruz ve aslında bu süreç olsa da olmasa da az çok demokratik hukuk işletildiğinde bu insanların büyük çoğunluğunun dışarıda olması gerektiğini biliyoruz. Onun için bence bu meseleyi ayırmak gerekiyor. Hasta tutsaklarla ilgili, siyasi tutsaklarla ilgili, kararların uygulanması ile ilgili, adil yargılanma hakkı ile ilgili, bu infazların durdurulması ile ilgili, infaz rejiminin düzeltilmesi ile ilgili talepleri ve mücadeleyi asla ve asla sürece bağlamamak gerekiyor. Bu süreç olsa da olmasa da bunların mutlaka olması gerekiyor. Çünkü bunlar mevcut şu andaki hukuksuzlukların bir sonucu. Az çok mevcut hukuk bile uygulansa bu insanların çok büyük bir kısmı dışarıda olacak. Bunu süreçle ilişkilendirmenin şöyle bir riski var ki yarın iktidar üç beş kişiyi bırakır, bilmem küçük düzenlemeler yapar ve ben bunları yaptım, hadi siz de daha büyük adım atın diyebilir.  Evet, bu süreç aynı zamanda bir müzakere süreci ve adım adım ilerliyor ki sanırım Hükümet sözcüsü Ömer Çelik de “her olumlu adım yeni bir olumlu adımın kapısını aralar,” demişti. Böyle bir şekilde adım adım iyi şeyler inşa ederek yolu daha genişletmek gerekiyor. Fakat bu süreçle doğrudan bağlantılı olmak, büyük toplumsal sorunların çözümünü biraz öteleme zemini de oluşturuyor.

  • Asıl odaklanılması gereken Abdullah Öcalan’ın çözüm perspektifini derinlikli olarak ele almak, anlamak ve anlamlandırmak mı?

Sayın Öcalan, çok köklü bir çözüm ve gerçekten yepyeni bir sayfa açmak istiyor. Hiç kimsenin artık illegal olmayacağı bir ortamın yaratılması gerekiyor. Çünkü önümüzdeki dönem silahlı mücadele değil, demokratik siyaset asıl stratejimiz. Demokratik siyaset illegal yürütülemez. Demokratik siyaset sürgünde yürütülemez. Hiç kimsenin illegal olmadığı, sürgüne gitmek zorunda olmadığı, mahpus olmadığı bir yepyeni sayfa açmak gerekiyor. Bunu konuşmak gerekiyor. Tabi ki anlıyorum, acil, can yakıcı konular, hasta tutsaklar var. Öyle ki bazıları tahliye oluyor, üç gün, beş gün, bir ay sonra yaşamını yitiriyor. Bu insanların vicdanını çok sızlatan bir durum tabi ki. Haksız yere 7-8 yıldır cezaevinde olan siyasi tutsaklar var. Buralardan yol alınması gerekiyor. Elbette bunları da konuşabiliriz. Ancak sanki asıl taleplerimiz buymuş gibi konuşuluyor. Hayır, bizim talebimiz gerçekten silahları tamamen devre dışı bırakabilecek, demokratik siyasetin kapılarını sonuna kadar açacak bir yasal düzenlemedir. Kimsenin illegal olmadığı, kimsenin sürgüne gitmek zorunda kalmadığı yepyeni bir dönemin kapısını açmalıyız.

  • Kürt Halk Önderi Abdullan Öcalan sıra dışa ve örneği olmayan tersten bir süreç başlattı. Öcalan’ın süreci ilerletebilmesi için gereken koşullar nedir?

Sayın Öcalan “Ben bu işi kökten çözmek istiyorum. Yepyeni bir sayfa açıyorum. Kökten çözeceğim,” diyor. “Silahlı mücadelenin devrini kapatacağım, demokratik siyasetin ve demokratik toplumun dönemini açıyorum” diyor. O zaman bizim artık küçük yol temizlikleri ile uğraşmak yerine büyük fotoğrafa odaklanmamız gerekiyor. Yani o yepyeni sayfanın açılacağı mücadeleyi güçlü bir şekilde yürütmek gerekiyor. Bunun doğru anlaşılması lazım. Sayın Öcalan çağrısını yaptı, PKK kongresini topladı, kararını aldı. Bağlayıcı bir fesih ve silah bırakma kararı aldı. “Şimdi demokratik siyaset illegal yürütülemez. Hepimiz legal olacağız. Hepimiz de legal bir demokratik siyaset yürütme fırsatının sunulması, bunun imkanlarının açılması lazım” diyor. Sayın Öcalan’ın çok güçlü bir felsefik yaklaşımı var. Çok güçlü bir strateji ustası ve iyi bir strateji kuruyor. Son derece vicdanlı, herkesi, sadece Kürtleri değil tüm halkları düşünen, tüm ezilenleri düşünen bir paradigması var. Artık bulunduğu konumunun değişmesi gerekiyor ki aslında bunu ilk fark eden Devlet Bahçeli idi. Devlet Bahçeli “gelsin grubunda konuşsun,” demişti. Artık o İmralı sistemi denilen sistemin ortadan kalkması demek. Onun için kamuoyunu güçlü bir şekilde motive edip harekete geçireceğimiz ana iki konudan biri Sayın Öcalan’ın konumu ve bu mücadeleyi sürdürecek, bu başlattığı yepyeni tarihsel yürüyüşe gerçekten öncülük edecek, önderlik edecek, olası sorunlu alanları aşma konusunda yeni fikirlerle rolünü oynayacak bir konuma sahip olması. İkincisi de demokratik siyasetin tamamen legal, meşru zeminde hiç kimsenin hapishane tehdidi altında olmadığı, bir şekilde yürüteceği ortamın oluşması. Bu iki ana odağı kaçırmamak gerekir.

BİTTİ

Kışanak: Masada milyonlar var, onları örgütlemeliyiz

*

Derdim toplumun derdi

Gülten Kışanak’ın derdi nedir?

Benim derdim toplumun derdidir. Yani kadınların derdidir. Ama biz artık dertsiz bir gelecek arıyoruz.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Tarım, toprak, su, mera, zeytinlikler, ormanlar yaşamdır, memlekettir

Sonraki Haber

At iziyle it izi karışınca

Sonraki Haber
Zulme Karşı Direnmek

At iziyle it izi karışınca

SON HABERLER

Koçyiğit: Komisyon için partiler yarın Meclis’te bir araya gelecek

Koçyiğit: Komisyon için partiler yarın Meclis’te bir araya gelecek

Yazar: Yeni Yaşam
23 Haziran 2025

Egîdê Cimo Müzik Okulu ilk mezunlarını verdi

Egîdê Cimo Müzik Okulu ilk mezunlarını verdi

Yazar: Yeni Yaşam
23 Haziran 2025

Riha’da ‘Çocuğa cinsel istismar’ davasında tutuklama talebine ret

Riha’da ‘Çocuğa cinsel istismar’ davasında tutuklama talebine ret

Yazar: Yeni Yaşam
23 Haziran 2025

PJAK’tan Azeri halkına mesaj: Ortak yapılar oluşturalım

PJAK’tan Azeri halkına mesaj: Ortak yapılar oluşturalım

Yazar: Yeni Yaşam
23 Haziran 2025

PSAKD’dan Madımak anmasına katılım çağrısı

PSAKD’dan Madımak anmasına katılım çağrısı

Yazar: Yeni Yaşam
23 Haziran 2025

Bolu Cezaevi raporu: Cezalandırma kampına dönüştü

Bolu Cezaevi raporu: Cezalandırma kampına dönüştü

Yazar: Yeni Yaşam
23 Haziran 2025

MSD kiliseye yapılan saldırıyı kınadı

MSD kiliseye yapılan saldırıyı kınadı

Yazar: Yeni Yaşam
23 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır