Kürt ve Türk halklarının ittifakı bu coğrafyada her zaman belirleyici oldu. Malazgirt’ten Çaldıran’a, Çanakkale’den Eşme’ye uzanan bu tarihsel çizgi; bazen gönüllü, bazen dayatmalı olsa da halkların kaderini ortaklaştıran güçlü bir damar olarak hep varlığını korudu. Ancak bu damar, son yüzyılda sistematik olarak zehirlendi. Emperyalist güçlerin yönlendirmesiyle içimize sokulan milliyetçilik, tekçilik ve inkâr politikaları, halkların kardeşliğini düşmanlığa, yoldaşlığı rekabete çevirdi. Bu topraklarda birlikte üretmiş, birlikte direnmiş halklar birbirlerine yabancılaştırıldı. Özellikle cumhuriyet sonrası süreçte “Türk” kimliği devletin resmî dili hâline gelirken, Kürt halkı yok sayıldı, bastırıldı ve her direnişi “terör” olarak damgalandı.
Ancak tarihin çarkı tersine dönüyor. Beyaz Türk olarak adlandırılan, iktidar aparatına entegre olmuş ve İngiltere aklına yaslanmış sözde seçkin sınıf, artık halkların ortak vicdanında bir karşılık bulmuyor. O konforlu kulelerinden halka hakaret edenlerin sesi sokakta yankı bulmuyor artık. Çünkü halklar yorgun. Çünkü halklar artık aynı oyuna gelmek istemiyor. Eşme’de verilen fotoğraf, bu yorgunluğun değil; yeni bir uyanışın sembolüdür. Orada el ele tutuşan iki halk, geçmişin yaralarını inkâr etmeden, geleceğin ortaklığına doğru bir adım atmıştır.
Bu yeni ruhun adı, Önder Apo’nun yıllardır çizdiği yol haritasında saklıdır: Demokratik Ulus. Bu model, halkların birbirini yutmadığı, aksine tanıyarak çoğaldığı bir siyasal ve toplumsal formdur. Ne tekçi devletin inşa ettiği zoraki kardeşliktir ne de parçalanmış ulusçulukların ayrılıkçı yalnızlığı. Demokratik Ulus; kültürel, inançsal ve toplumsal çoğulluğun ortak bir zeminle kendini ifade ettiği ve özgürleştiği halklar sözleşmesidir.
Bu sözleşmeye yalnızca Kürt halkının değil, Türk halkının da ihtiyacı vardır. Bu topraklarda yaşayan her halk — Alevîsi, Êzidîsi, Arap’ı, Çerkes’i, Süryanisi — bu modelde kendini bulabilir. Üstelik Demokratik Ulus yalnızca Türkiye için değil; İran’da direnen kadınlar için, Suriye’de yeni bir anayasal gelecek arayan halklar için, Filistin’de nefes almak isteyen her çocuk için bir zorunluluktur. Çünkü Ortadoğu’nun yaşadığı kriz; halkları, inançları ve dilleri baskılayan eski ulus-devlet modelinden kaynaklanmaktadır. Bu model tıkanmıştır ve artık halklara barış değil, yalnızca yıkım sunmaktadır.
Demokratik Ulus, hem siyasal ahlakın hem tarihsel gerçekliğin ortak talebidir. Önder Apo, bu modeli sadece Kürt halkı için değil, bütün halklar için geliştirmiştir. Bu, bir etnik grubun çıkarı değil; çok kimlikli bir coğrafyanın kendini yeniden var etme çabasıdır. Direnişin ruhunu Eşme’de gösteren, özgürleşmenin adımını Çanakkale’de atan bu halklar, şimdi bir kez daha o büyük sorumlulukla karşı karşıyadır: Ya geçmişin ayrılıkçı tuzaklarına yeniden düşülecek ya da halklar ortak bir zemin inşa ederek tarihsel sorumluluğunu yerine getirecek.
Yeni bir ruh mümkündür. Ama bu ruh, yalnızca özgürlük, adalet ve eşitlik ilkeleri etrafında yükselirse kalıcı olabilir. Ve biz bu ruhu taşıyacak kadar acı çektik, bedel ödedik, umut ettik. Şimdi vakit, yeni bir ruhla yeniden ayağa kalkma vaktidir.