• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
26 Haziran 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Evrensel bir fiil olmak

Süreç, Kongre ve Perspektif Metni üzerine bir okuma (2)

26 Haziran 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet
Evrensel bir fiil olmak

Bir önceki bölümde Kürt Özgürlük Hareketi’nin ‘Diriliş’ adını verdiği ontolojik zaferden bahsetmiştim. Bu bölümde ‘Diriliş’ ediminde saklı olan epistemolojik zaferden bahsetmek istiyorum

Nazan Üstündağ

İkinci savım, şu sıralar Siyah Çalışmalar alanında parlayan ve kadın bir felsefeci olan Dennise Da Silva’nın batı epistemolojisine yönelik eleştirisini takip ediyor. İsmi “Ayrılmadan Farklılaşmak” olarak tercüme edilebilecek bir makalesinde Da Silva, çağdaş tüm epistemolojik ve etik programları etkilemeye devam eden Aydınlanma teorilerinin, iki birbiriyle ilişkili unsura dayandığını savunur: Ayrılabilirlik ve belirleyicilik. Bana kalırsa bu Sayın Öcalan’ın dondurmak ismini verdiği işlemin ta kendisi. Ayrılabilirlik, bilinebilenin şeylerin her zaman başka şeylerden farklı ve isimlendirilebilir bir biçim (form) içinde olduğu savına dayanır. Belirleyicilik ise yarattığımız kurguların (verdiğimiz isimlerin) şeylerin gerçek özünü yakaladığı anlamına gelir.

Kuantum fiziğinden esinlenmek 

Da Silva, bunun yerine kuantum fiziğindeki son gelişmelerden esinlenerek, dünyadaki şeyleri “temelde ve atom altı düzeyde” her zaman birbirine karışık ve birbirinden ayrılamaz olarak görürsek, etik ve epistemolojilerin nasıl değişeceğini düşünür. Böyle bir dünyada (formlar arası) (sabitlenmiş) “farklılık”, şeyleri, bedenleri ve anları ancak birbirinden ayırarak (yani akışkanlığını bozup dondurarak) kavramsallaştırdığı için açıklayıcı gücünü yitirecektir.

Da Silva ve Öcalan birbirinden tamamıyla ayrı iki toplumsal hareketten yola çıkarak dünyayı anlasa da vardıkları nokta şaşırtıcı biçimde birbirine benziyor. Bu son derece heyecan verici çünkü yeni bir enternasyonalizmin dayanabileceği kavramsal zeminin köklerinin çoktan salındığının habercisi. Bu konuya daha ileriki bir yazımda döneceğim.

Akışkanlık…

Sayın Öcalan aslında elbette Aydınlanmanın çok daha gerisine giderek Mezopotamya’da formlar aracılığı ile bilme ve yönetmenin, kadın ve erkeğin dondurulması, tanımlanması ve belli bir hiyerarşik düzleme çekilmesiyle olduğunu söylüyor. Bir diğer deyişle, kapitalizm ve aydınlanma ile tüm dünyayı ele geçiren düşünme biçiminin köklerini çok daha derin bir tarihe atfederek, aslında Da Silva’nın “böyle düşünmesek neler oldu?” sorusunun cevabını hem ileride hem de geride aramamızı salık veriyor. Akışkanlık, (Öcalan’ın bastırılmamış diyalektik dediği) yani hiçbir şeyin birbirinden ayrılmaz olduğu, her şeyin her an ilişki içinde biçimlendiği gerçeği madde, canlı ve toplumu yeniden değerlendirmemiz sağlıyor ve asıl “doğal” olanın ayrışmak (benleşmek, mülkleşmek, devletleşmek) olmadığını gösteriyor. (Bunların hep zor yoluyla gerçekleştiğini ifşa ediyor). Tam tersine toplumsal hareketler, cinsler, türler ve topluluklar mümkün olduğunca (tıpkı sevgi gibi, tıpkı özgürlük gibi) sürekli bir farklılaşma ve kavuşmayı (akıcılık, birbirinden kopmadan gerçekleşen bir arayış, halay) sağlayacak şekilde örgütlenmeli ve şekillenmeli. Eğer gerçek bir barış istiyorsak…

Kürt halayı

Çok kısaca şunu belirteyim. Kimi zaman diyalektik sözünün taşıdığı tarihsel ve kavramsal yükün Öcalan’ın anlattıklarını biraz kısırlaştırdığını da düşünüyorum. Diyalektik deyince ikilik akla gelebiliyor. Oysa atom altı parçacıklardaki itme çekme ama sürekli ilişkilenmeyi hayal ettiğimizde bunun ikili değil çoklu bir ilişki olduğunu görüyoruz. Ancak sanırım bazı düşünürler mobius şeridi benzetmesiyle diyalektiğin tam da böyle düşünülmesi gerektiğini de söylüyorlar.

Bir not daha: Yine müthiş bir siyah düşünür olan Fred Moten için, ayrılmadan farklılaşmanın maddesi aynı zamanda evrenselliğin maddesidir. Benim yorumuma göre bu, evrenselleşmenin, bu tür bir maddiyet politik, etik ve estetik olarak icra edildiğinde gerçekleştiği anlamına gelir. Yani tekil bir hareket, eylem, olay, imge veya ses kendini diğer zamanlara ve mekanlara (dünyalara ve kelimelere) ve diğer bedenlere bağlayarak her şeyin nasıl her zaman iç içe olduğunu ortaya çıkardığında. Bu maddiyeti kavrarken bana en fazla Kürt halayı ilham verdi. Halay ayrılmadan farklılaşmanın bedensel bir Kürt halayı Kürt hareketinin bir analitiği olarak da düşünebilir. Çünkü Kürt hareketi, tıpkı halay dansı gibi, sonsuzluğa uzanan bir zincir içinde ve (o ana ait/başka bir şeyin bir aracı haline gelmeksizin yani kuantum zamanında) iç içe geçmiş bir toplam içinde tekil doğaçlamalar üretir.

Kürtlüğün ufku

Kürt hareketi, değişmeyen bir Kürt siyasi veya toplumsal öznelliğin izlenebileceği hayali bir geçmişi de kutlamıyor. Aksine, Kürtlük (mevcut sömürgeleştirilmiş ve ataerkil biçiminde) hem mücadele edilmesi gereken bir şey hem de yaratıcı siyasi, etik ve estetik pratikler yoluyla ulaşılması gereken bir hedef. Bu tür bir anlatıda “biz kimiz” ve “nasıl yaşamak istiyoruz” soruları kesişiyor ve tıpkı halay dansı gibi Kürtlük ucu açık ve geleceğe bakan bir biçimde hem geçmişin hem de geleceğin sonsuzluğuna uzanıyor. Hareketin idealleri ile onlara dayatılan koşullar arasında şekillenen bireysel ve toplumsal doğaçlamalar (fiiller), alıntılanacak ve tekrarlanacak ilhamlar haline geliyor: Zilan, Beritan, Zinarin, Leyla ve başkaları. Savaşın sürdüğü dağlar, protesto sokakları ve hapishaneler, bu tür doğaçlamaların gerçekleştiği ve Kürtlüğün üretildiği yerler haline geliyor. Kürdistan ve Türkiye’nin gözetim, disiplin ve saldırı altındaki coğrafyasından yaratılan bu mekanlarda, “öncüler” kuantum zamanı yaratıyor, evrenselliği gerçekleştiriyor ve gündelik hayatın içinde gerçekleşmesi gereken devrimleri kışkırtıyor.

Dünyayı anlamlandırmak

Abdullah Öcalan, toplumsal dünyayı anlamlandırmak ve PKK kadrolarının kendini ve dünyayı inşa etme sürecine bir yön ve metodoloji kazandırmak için sık sık kuantum fiziğine atıfta bulundu. Bu bağlamda, zaman ve biçime atıfta bulunan iki fikri tekrar hatırlatmak istiyorum. Öcalan, dünya olaylarıyla ilişki kurmak için beş farklı zamansal düzey ayırıyor. Astronomik süre, galaksi, güneş ve gezegenlerin zamanını ifade eder. En uzun süre, neolitik çağdan bu yana, yıkım, mülksüzleştirme ve yerinden edilmeye rağmen komünal formun ve onun ahlaki ve siyasi özelliklerinin nasıl hayatta kaldığını anlatıyor; yapısal süre ise aile, hukuk ve ekonomi gibi kurumların oluşumu ve dönüşümüne atıfta bulunur. Orta ve kısa süre ise, Türkiye’deki Ermeni Soykırımı ve Batı’daki 11 Eylül gibi büyük ölçekli etkileri olan olaylardır. Öcalan’a göre, insanların dünyayla ilişki kurduğu son zamansallık, kuantum anı ve bunu yaratıcılık, özgürlük ve devrim anı olarak da tanımlar. Bu, kaos aralıklarında ortaya çıkan olasılık anıdır. Bu aralıklar, hareketler veya bireyler tarafından yaratılabilir veya diğer dört zamansallığın yeniden üretiminde meydana gelen kesintiler/krizler nedeniyle ortaya çıkabilir. Özellikle bu zamanlarda, irade ve kararlılıkla o ana layık olmak, fark yaratacak ve yaşamın gidişatını değiştirecektir. Anladığım ve deneyimlediğim kadarıyla Ortadoğu’da Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi, Kürtlüğün bu tür bir pratiğin, fiilin, yapılandırılmış doğaçlamanın adı olması için mücadele ediyor.

Fanon’un hayal gücü

Bu bağlamda vurgulanması gereken bir başka kavram ise yukarıda da kimi zaman değindiğim akışkanlık. Öcalan’ın “kadın olmak” ile ilişkilendirdiği akışkanlığı, ben dirençli bir şekilde bağlantılı kalmak, değişim ve dönüşümü ve her zaman (dondurularak tanımlanan) bir isim veya özellikten fazla olma kapasitesi olarak anlıyorum. Ataerkil, kapitalist ve ulus devlet sistemleri, epistemolojik ve maddi olarak toplumların (birbirlerine sızan ve taşan) akışkanlığını ve öncelikle kadınları ve gençleri yakalamaya çalışır ve onları bilinebilir ve düzenlenebilir hale getirmek için hapseder. Bu bağlamda, dört farklı coğrafyaya bölünmüş, bu dört coğrafyadaki hiçbir milliyetçi proje tarafından asimile edilemeyen ve yakalanamayan ve birbirleriyle sürekli ilişkilenen Kürt halkı, farklı yollarla akışkanlığa kavuşma avantajına sahip bir halk. En önemlisi de, birbirlerinden ve coğrafyalarını paylaştıkları farklı halklardan ayrılmaz kalarak, kendilerini ideolojik ve örgütsel olarak diğer zaman ve mekanlara bağlayarak, evrenselliğin icrası için gerekli olan esneklik ve dönüşüm özellikleri (kazanabiliyor) koruyabiliyor.

Sömürge karşıtı bir yaşam icrasının illa devlet sahibi olarak olmayacağını belki de en iyi Fanon değerlendirmiştir. Fanon’un en sıkça alıntılanan sözlerinden biri şu: “Gerçek sıçramanın, varlığa icadı sokmaktan ibaret olduğunu kendime sürekli hatırlatmalıyım.” Bir başka deyişle Fanon sömürgecilik karşısında insan hayatının nasıl olabileceğini yeniden hayal etmek için radikal hayal gücünü kullanmamızı istiyor. Öcalan bu hayal gücünü kullanmakla kalmıyor, inşa ediyor, kurumsallaştırıyor ve kolektifleştiriyor. Türkiye devleti bunun yerine Kürtlere ne verebilir ki?

YARIN: Önderlik

Süreç ve Kongre

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Qamişlo’da binlerce kişi Abdullah Öcalan için yürüdü

Sonraki Haber

Hamit Bozarslan: Türkiye entelektüel olarak geriledi

Sonraki Haber
Hamit Bozarslan: Türkiye entelektüel olarak geriledi

Hamit Bozarslan: Türkiye entelektüel olarak geriledi

SON HABERLER

Gazeteci Metin Yoksu tutuklandı

Gazeteci Metin Yoksu tutuklandı

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

Amed’de ‘Mezopotamya’da Kadın Direniş Gelenekleri’ paneli

Amed’de ‘Mezopotamya’da Kadın Direniş Gelenekleri’ paneli

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

DEM Parti Fethiye’de kadınlarla buluştu

DEM Parti Fethiye’de kadınlarla buluştu

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

Silahlı saldırıda ağır yaralanan Beluç öğretmen yaşamını yitirdi

Silahlı saldırıda ağır yaralanan Beluç öğretmen yaşamını yitirdi

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

RTÜK, DW Türkçe’nin erişim engelini kaldırdı

RTÜK, DW Türkçe’nin erişim engelini kaldırdı

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

6 televizyonun ‘Gezi eylemleri’ kayıtlarını savcılığa gönderildi

Halk TV’ye 10 gün yayın durdurma cezası verildi

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

ÖHD, tahliyesi engellenen hasta tutsak Çetin Arkaş için hashtag çalışması başlatacak

ÖHD, tahliyesi engellenen hasta tutsak Çetin Arkaş için hashtag çalışması başlatacak

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır