YPJ Genel Komutanı Rohilat Efrîn, gazetemiz Yeni Yaşam’ın sorularını yanıtladı:
Süveyda’da verdikleri mesaj ‘bugün buradayız diğer gün Fırat’ın doğusundayız’ oldu. Cihat mesajı verdiler, hem de bunu açık bir şekilde yaptılar. Bu saldırı karşısında özsavunma geliştirmemek mümkün değildir. Tüm halkların özsavunma hakkı vardır.
Doğan Cihan
Kadın Savunma Birlikleri (Yekîneyên Parastina Jin-YPJ) Genel Komutanı Rohilat Efrîn, Suriye’de hem Baas döneminde hem HTŞ döneminde kadınların durumunu, neden kadınları kaçırmaların durdurulamadığını değerlendirdi. Rohilat Efrîn, Arap Alevilerin yaşadığı Akdeniz kıyısı kentleri Lazkiye, Tartus, Banyas gibi yerin neden birkaç günde cihadist yapılaca altüst edilebildiğini, benzer durumların yaşanmaması için atılması gereken adımları açtı.
Süveyda’da kadınların hedef alındığına dikkat çeken Rohilat Efrîn, “Eğer sahil kentlerinde ve Süveyda’da özsavunma bir aşamaya gelmiş olsaydı belki bu kadar saldırılara maruz kalmayacaklardı” dedi.
Rohilat Efrîn, YPJ gibi yapılara dair tartışmaları, silah bırakma eksenli baskıları da değerlendirdi. “Dün Alevi, bugün Dürzi, peki yarın hangi halk olacak?” diye soran Rohilat Efrîn, Suriye’nin kaos ve çatışmadan kurtulabilmesi için hangi yönetim modelleri uygulanabileceğini de açtı.
- Suriye iç savaşı 15. yıla dayandı. Çatışmalar, katliamlar, kadınların kaçırılması Alevilerin yaşadığı sahil kentlerinde ve Dürzi yurdu Süveyda’da sürüyor. Tarihten dersler çıkarılmadı mı? Aralık 2024’te başlayan HTŞ-Ahmed Şara yönetimi nasıl böyle bir kaosa saplandı? Kimlerden cesaret ya da destek aldı saldıran silahlı yapılar?
2010-2011’den itibaren Uluslararası güçlerin Suriye yaptığı müdahaleyle başlayan krizler siyasi, toplumsal alanlarda o tarihten itibaren günümüze dek sürüyor. Müdahale Baas sitemine yapıldı. Bununla birlikte birçok katliam talan yağma, hırsızlık, insan kaçırma, işkence genel itibariyle Suriye toplumu çok büyük acılar çekti. Geçen 15 yıllık süreçte doğru okuyarak Baas rejimin yıkılması ile gelen Geçici Suriye Hükümetini (Ahmed el Şara) ele alırsak bu anlamıyla bir alternatif, bir çözüm olamadığını söyleyebiliriz. Kürt-Arap Suriye de yaşayan bütün halk ve inançlara zulüm eden, ezen Baas rejiminin yıkılmasına bütün Suriye toplumu sevindi. Ama Geçici Hükümet’in gelişiyle Suriye halklarının sevindiğini söyleyemeyiz. Aralık ayından itibaren ele alırsak günümüze kadar birçok saldırı ve istikrarsızlık yaşanıyor. Suriye gerçekliğinde BAAS rejiminin zihniyet anlamında sol görüşlü olduğu biliniyor ve böyle yıllarca ülkeyi yönetti. Geçici Suriye Hükümet de BAAS’ın sağ görüşlü yüzünü ve zihniyetini temsil ediyor diyebiliriz. Bu durum da Suriye toplumunda olumsuz anlamda çok farklı durumlara yol açtı. Sahil kentleri olan Lazkiye, Tartus, Banyas ve Dürzi topluluğunun kenti olan Süveyda’ya yapılan saldırılar esas olarak saldırganların gerçek yüzünün çok açık bir şekilde ortaya koydu. Bu sistem bu zihniyetle topluma, demokrasiye, halk ve inançlara, cinsler arasındaki eşitliğe hizmet edemez. Yaşananlar bu gerçekliği göz önüne seriyor. Saldırılarda katledilen ve kaçırılan kadınlar, Süveyda’da Dürzi kadınlar açısından, sahil kentlerinde Alevi kadınlar açısından eğer örgütleme, kendini eğitme, kendini bilme olsaydı bu kadar saldırılarla yüz yüze kalmayabilirlerdi.
Geçici hükümet, saldırıların zapt edemedikleri gruplar tarafından yapıldığını söylüyor. Ama bu geçici hükümetin denetiminde yapılıyor. Yapılanların sorumlusu geçici Şam hükümetidir. Eğer dünyanın bir çok yerinde, ülkesinde diplomasi yürütmek istiyorsa, herkes ile görüşmek ve herkesi karşılamak istiyorsa ve bu arada Suriye’de topluma karşı saldırılar oluyorsa buna karşı kendini sorumlu görmelidir. Uluslararası toplum da kendini bu durum karşısında sorumlu görmelidir. Bugün toplum-kırım yürütülüyor. Eğer toplum-kırım saldırıları yapılıyorsa, toplum içerisindeki yükselen sesi, demokrasiyi esas almıyor demektir. Kadının rolünün esas olarak öne çıkmasına izin vermiyor demektir. Bundan dolayı Şem yönetiminin sahildeki ve Süveyda’daki saldırılarla gerçek saldırgan yüzünü çok açık bir biçimde ortaya çıkardığını söyleyebiliriz. Toplum değerleri kadının şahsında vuruluyor.
Şam hükümeti gerçekleşen katliamların hesabını sormalıdır. Birçok kanun, din ve cihat adı altında değerleri ortadan kaldırıyor. Bu sadece bir kesime yapılmıyor, Suriye toplumunun tamamına yapılıyor. Bu o nedenle birçok korku, kaygı ve tereddüt doğuruyor. Bunun karşısında uluslararası toplum ve demokrasi adına hareket edenler konuşmazsa, karşı durmazsa daha fazla cesaret alırlar. Eğer karşı konulmazsa daha kötü olaylar ile karşı karşıya kalabiliriz.
‘Özsavunma olsaydı bu aşamaya gelmezdi’
- Lazkiye, Tartus, Banyas gibi kentlerde Alevilerin öz savunma güçleri yok muydu? Bu kentler nasıl oldu da 6-10 Mart arasında altüst edilebildi?
Ortada bir intikam alma durumu var. Bu şehirlerde halka “rejim kalıntıları” adı altında saldırdılar. Fakat bunu bir gerçek olarak göremeyiz. Eğer sahil kentlerinde ve Süveyda’da özsavunma bir aşamaya gelmiş olsaydı belki bu kadar saldırılara maruz kalmayacaklardı. Şu an yapılanlara bakıldığında bir intikam alma olduğunu görüyoruz. Suriye toplumunun tamamı için düşündüğümüz zaman Özerk Yönetim 13 yıldır çalışma yürütüyor. Özerk yönetim kendi içerisinde toplumsal tüm alanlarda çalışma yürütüyor. Peki, YPG ve YPJ ne yaptı? Özsavunmayı ekmekten ve sudan daha öncelikli gördü ve bunun direnişi içerisinde oldu. Söylediğiniz kentlerde eğer özsavunma güçleri olsaydı, bölgedeki saldırılara karşı yükselecek bir ses olsaydı, saldırılar bu aşamaya gelmezdi. Özellikle son süreçte Süveyda’da özsavunmanın yeni örneğini gördük. Süveyda toplumunun bu sisteme ve saldırılarına karşı direndiğine tanıklık ettik. Ne kadar eksiklikleri de olsa…
Son yapılan saldırıları Şam hükümeti resmi olarak kendisi üstlenmiyor. Aşiretlerin yaptığını söylüyor. Emir ve talimatları dinlemeyen grupların yaptığını söylüyor. Ama sonuç itibariyle hükümetin emri altında gelmişler. Yapılanlar büyük bir suç teşkil ediyor. Bu insanlık suçu işleniyor. Suriye’de farklılıklar var. Baas rejimi döneminde de halk tekçi, milliyetçi, dinci zihniyete karşı büyük bir direniş gösterdi. 2010’da 2011’de neden bu kadar Baas rejimine başkaldırı oldu? Çünkü kadınların, halkların hakkı tanınmıyordu. Bugünkü saldırılara baktığımızda aynı gerçeklik açığa çıkıyor. Yapılan saldırılar merkezi sistemden kaynaklanıyor.
- Alevi kentlerine dair Şam hükümetinin soruşturma raporu Temmuz sonlarında açıklandı. Dahil olanlardan hesap sorulması için neler yapılması gerekiyor? Sahil kentlerinde kaçırılan Alevi kadınların akıbeti konusunda umut veren gelişmeler var mı?
Şam hükümetinin uluslararası toplumun baskılardan kaynaklı olarak soruşturmayı başlattığını düşünüyorum. Yayınlanan rapor da uluslararası baskılarla yayınlandı. Şu an en büyük düşman Suriye’de yaşanan istikrarsızlıktır. Bu istikrarsızlığa neden olan da Geçici Hükümettir. Bu istikrarsızlığa yol açanların başında da Şam ordusunda yer alan yabancılar geliyor. Bu dışarıdan gelen yabancı çetelere burada resmi olarak Suriye Ordusunda resmi yer verileceği, kabul görülecekleri konuşuluyordu. Biz bu yabancıların orduda yer almasını Suriye’ye yönelik çok ciddi bir tehdit olarak görüyoruz
Çünkü katliam, talan ve ölümden başka bir kimlikleri yok. Bizler Kuzey ve Doğu Suriye olarak yaşanan sürece baktığımızda Şengal’de yaşanan kaçırma, tecavüz ve öldürmeyi gördük. Toplumun kendisini inşa ettiği değerler ortadan kaldırılıyor. Alevi kadın şahsında ne yok edilmek isteniyor? Bu soru bizler için esas bir sorudur. Suriye’de farklılıklar; Alevi kadınlar ya da Dürzi kadınlar şahsında ortadan kaldırılmak isteniyor. Dün Alevi, bugün Dürzi, peki yarın hangi halk olacak? Muhtemelen yarın Kürtlere saldırı olacak, Kürtler katledilmek istenecek. Eğer büyük baskı ve uluslararası baskı oluşmazsa kaybettirilen kadınlar bulunamayacak, tecavüze uğrayan kadınların failleri bulunmayacak. Kadınların akıbetine ilişkin dışarıda da çok yoğun tartışmalar var. Acaba kaçırıldılar mı acaba öldürüldüler mi diye. Acaba başka bir biçimde mi kullanıyorlar. Eğer zihniyet buysa failleri bulunamayacak. Geçici hükümet sürekli hak, hukuk, adalet, demokrasi baskısı altında tutulmalıdır. Ancak bu baskı ile kaçırılan kadınların geleceği belirlenebilir. Şam hükümeti yaşananlardan kendisini sorumlu tutmuyor. Ama bunları yapanlar kimlerin denetimindedir, bunun sorumluları kimlerdir? Bunlar sorgulanmalıdır. Eğer bu sorgulanırsa sonuç olarak da yapılanlar ortaya çıkar. Aslında toplumda bunları kimlerin yaptıkları çok net biçimde biliniyor. Senin denetiminde yapılıyorsa bu senin yaptığın anlamına gelir. Bütün yönleriyle bir baskı yapılması gerekiyor.
- Dürzilere yönelik saldırılarda aşiretler, SMO yapıları, HTŞ nasıl bu kadar hızlı seferber edilebildi? Hem Şam’daki Dürzilerin durumu hem Süveyda’daki durumu açabilir misiniz?
Süveyda’da yaşanan gelişmeler, gözleri bir kez daha geçici hükümete çevirdi. Yapılanlar ve hedef neydi bir kez daha belli oldu. Katliamın kimler tarafından yapıldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Süveyda’da birçok görüntü paylaşıldı. Süveyda’da verdikleri mesaj “Bugün buradayız diğer gün Fırat’ın doğusundayız” oldu. Cihat mesajı verdiler, hem de bunu açık bir şekilde yaptılar. Bir tehlike var. Bu tehlike sadece Kürtler için değil diğer tüm halklar içindir. Sistem karşısında olan herkes hedef haline getiriliyor. Demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren herkese düşmandırlar. Dilini isteyen, haklarını isteyen, kültürünü savunanlara saldırı yapılıyor. Süveyda’ya saldırı insanlığa yapılan bir saldırıdır. Süveyda’ya yönelik saldırılar tüm Suriye halklarına yöneliktir. Buna dikkat çekmek istiyorum.
Dikkat edelim Şam hükümetine birçok yol açılmaya çalışılıyor. Ekonomi, siyasi, diplomasi alanında birçok destek sözleri verildi. Yaptırımlar, cezalar kaldırılıyor. Süveyda’da yaşanan durumların Şam hükümetine yönelik gelişen bu politikaları durduracağını düşünüyoruz. Hükümete bir fırsat verdiler. Birçok güç, Şam hükümetine, “eğer Suriye’de tüm farklılıklar korunmazsa durumlar farklı olur” dedi. Şam hükümeti şu an bir takip edilme altındadır. Süreci geçecek mi kalacak mı? Yüzde 25 süreci atlatacağı düşünülüyordu, ama Süveyda’da yaşananlar bir kez daha gerçeği ortaya koydu. Suriye’de olan ve Suriye’de huzurun gelişmesini isteyen güçler de anladılar ki böyle başarıya ulaşamaz. Şu an Suriye’de hakimiyet altına alınamayan bu güçlerin bir bomba gibi nerede patlayacakları belli değil. Yaşanan bu saldırı karşısında özsavunma geliştirmemek mümkün değildir. Saldırıların olduğu yer de tüm halkların özsavunma hakkı vardır. 3. Dünya Savaşı’nın yaşandığı böylesi bir süreçte özsavunma bir kez daha tüm gerçekliği ile ortada duruyor.
Yarın:
- Dürzilerin özerklik talebi.
- Thomas Barrack’ın açıklamaları.
- QSD ve YPJ’ye yönelik açıklamalara nasıl bakıyorlar?
- Toplumsal Sözleşme’ye bakış. Parlamento seçimleri yapılabilecek mi?